Paylaş
Milliyet’in haberi, ben Hürriyet.com.tr’de okudum.
İçinde siyasetten askerlere, kadınlardan dini hayata kadar birtakım “fevkalade dikkat çekici yumurtlamalar” var.
Şunlar gibi:
- Batı, terbiye edilmemiş bir attır, sadece tekmelemesini bilir.
- Demokrasi, vasat insanlar yönetimidir.
- Dinsiz insan, dengesiz ve densiz insandır.
- Türk inkılabı kitapsız (dinsiz), aydınları da Allahsızdır.
- Entelektüel, Türk toplumunda itirazın adıdır.
- Laiklik, din dışı bir hayat şeklidir.
- Müslüman’ın kocası koç, Müslüman olmayanın kocası hiç olur.
- Türk olmak kader, Müslüman olmak ise bir takdirdir.
- Dürüst medyaya sahip olan ülkelerde askeri darbe olmaz, çünkü darbeleri teşvik ve tahrik eden medyadır.
- Bal arıdan, kavga karıdan olur.
- Erkeğin göbeklisi, kadının da bebeklisi makbuldür.
- 15’inde kız ya erde, ya yerde olmalıdır.
Sıkı bir kadın düşmanı daha
Herkes tabii ki dilediğini düşünmekte özgür ama Fındıklı’nın bir şekilde oradan buradan topladığı ve kitabını koyduğu yumurtlamalar, onun anlayışını, hayata bakışını da yansıtıyor.
Acıklı olan bu.
Remzi Fındıklı’yı aradım, ürkmüş bir sesi vardı, Didim’de polis kampındaydı...
“Bu kitap eylülde çıktı. O zaman kimseden çıt çıkmadı. Ne zaman ki bu göreve atandım, kitap malum çevreler tarafından gündeme getirdi. Şık olmadı!” dedi.
Devam etti:
“Derleme bir kitap. Bunlar benim fikirlerim ya da kendi ürettiğim kavramlar değil. Öğretim üyesiyim ben, hoşuma giden, özlü sözlü sözleri bir kitapta topladım. Hepsi bu. Maksadını asmış olabilir, kabul ediyorum. Daha fazla bu konuda söyleyecek bir şeyim yok, beni anlayışla karşılamanızı istiyorum.”
*
Ne yazık ki anlayışla karşılayamıyorum!
Çünkü bu kitap, onun anlayışını, hayata bakışını gösteriyor.
“Maksadını aşmış” diyerek işin içinden sıyrılamaz.
Öyle bir hakkı yok.
Profesör olmuşsun ama “Erkeğin göbeklisi kadının da bebeklisi makbuldür” diyorsun. Daha da fenası, “15’inde kız ya (erde) kocada ya (yerde) mezarda olmalı!”
Bu nasıl bir zihniyettir? Anlayıştır?
Bundan daha ileri bir kadın düşmanlığı düşünebiliyor musunuz?
Toplumun güvenliğinin emanet edileceği polisleri yetiştirecek hocanın seviyesi buysa vay halimize...
Yanmışız ki ne yanmışız!
Aldığımız nefes bile dinleniyor!
HATIRLAYACAKSINIZ!
“Gebelik testi yaptıran kadınların bilgileri, aile hekimleri tarafından Sağlık Bakanlığı’na rapor ediliyor...”
Diye yazıldı çizildi.
Ve tabii Sağlık Bakanlığı boş durmadı, hemen yalanladı.
“Yok böyle bir şey... İddialar gerçekdışı!”
BAKANLIĞIN BİLGİSİ DAHİLİNDE YAŞIYORUZ
Şimdi sıkı durun!
O yok dedikleri genelge bulundu.
Bianet’te okudum.
İstanbul Tabipler Odası Yönetim Kurulu üyesi Dr. Fethi Bozçalı, Mayıs 2011 tarihli genelgeye dair şunları söylüyor:
“... Sadece gebelik değil, laboratuvarlarda yapılan tüm testlerin bulgularının Sağlık Bakanlığı’nın elektronik sistemine yüklenmesi isteniyor. Ama bu doğru bir şey değil. Kişilerin bulgularının herhangi bir kuruma verilmemesi gerekir. Bu kesinlikle, hekimle hasta arasında kalması gereken özel tıbbi bilgidir. Tüberküloz gibi bildirimi zorunlu hastalıklar vardır. Ama diğer birçok bilgi mutlaka hekimle hasta arasında kalmalıdır...”
NİYE HER BİLGİ KAYIT ALTINA ALINIYOR
Gördüğünüz gibi durum vahim.
Mayıs 2012’de ikinci bir genelge yayınlanmış.
İlk genelgeye uymayan laboratuvarlara, hastaların bulgularının elektronik sisteme yüklenmesi için 30.06.2012’ye kadar süre tanınmış.
Vakıf, özel hastane, özel laboratuvar, halk sağlığı laboratuvarı, özel tıp sağlık merkezleri ve özel klinikler...
Hepsinden, verilerini Sağlık Bakanlığı’na rapor etmeleri isteniyor.
Bunun Türkçesi fişleniyoruz!
Resmen ve alenen.
Hepimizin sağlık bilgileri, kim olduğunu bilmediğimiz birilerinin elinde...
Ve her şey, bizim iyiliğimiz için yapılıyor, öyle mi?
Bizim de buna inanmamız isteniyor! Muhtemelen sonra da, nasıl “gebe avı”na çıkmayı reddeden ve gebeleri fişlemeyen aile hekimliği personeli hakkında yaptırım
uygulanıyorsa, maaşları düşürülüyorsa...
Bildirmeyen laboratuvarların da tepelerine mi binecekler?
Ceza mı kesecekler?
Her şey, gittikçe tuhaflaşıyor mu bu ülkede, bana mı öyle geliyor? Niye hakkımızdaki her bilgi kayıt altına alınıyor? Hoop! Yok mu bu soruların yanıtlarını verecek birileri...
Paylaş