Teşhirciyiz, röntgenciyiz, deliyiz biz… Deli!
Geçen gün bir psikolog internet kullanıcılarına, özellikle de Twitter kullananlara vermiş veriştirmiş.
Twitter'da yazanlar teşhirci, onların yazdıklarını okuyanlar da röntgenciymiş.
Hatta bizlerin “kastrasyon kompleksi” varmış ve aynı zamanda da “dürtü bozukluğu” da yaşamaktaymışız…
Çocukluğumuza inmek lazımmış, ben ve benim gibiler kesin sevgisiz büyümüşüz.
Çocukluk döneminden itibaren anne ve baba ile kurulan yanlış ilişkiler, özgüven sorunu olan, kendini var etme çabasında kişiler yaratırmış. Bu tür kişilik sorunu olanlar da, Twitter gibi sanal ortamlarda kendilerini var etme çabasında olurmuş…
Aidiyet kavramından yoksun kişiler genellikle böyle sanal ortamlarda kendilerini var etmeye çalışırmış…
Kendilerini bir yere ait hissetme içgüdüsüyle böyle bir ortama girip, özellerini paylaşırlarmış biz gibiler…
“Biz buna Twitter'dakiler 'penis kaybetme kompleksinin bir uzantısını' yaşıyor diyebiliriz.” demiş ve eklemiş: “Bu tip insanlarda ölüm saplantısı bile gelişebilir.”
Ben işte burada devreye giriyorum, “Yok artık, çüş!”diye. Doktor bey huuuu!.. Bu nasıl bir genelleme?…
Siz kesin, Amerika falan diyarlarında eğitim görenler grubuna dahilsiniz. Zati verdiğiniz birkaç araştırmada geçen isimler de hep “made in başka bir ülke.”
Ağır laflar etmişsiniz. Hani deseniz, “Halkça delisiniz…” ona sesimizi çıkarmayız valla.
Evet deliyiz. Toplumca, delirttiler çünkü bizleri!
Sabır, sabır nereye kadar? Taş olsa çatlar sözünü bile dumura uğratan tek millet biziz.
Ayrıca fedakarlığımız ve cefakarlığımızda dillere destan olmalı. Bizi tepe tepe kullanan, kuzuluğumuzdan yararlananlara bile ses etmedik. Hakkımızı teslim etsinler lütfen. (Bir maaş, bir elektrik su doğalgaz, emeklilik, ilaç reçetesi şeklinde geri dönebilirler kabulümüzdür.)
İnat da vardır bizlerde ama iyi anlamda… Mesela inatla aynı kişilere şans tanıyıp oy veririz yıllarca Nasrettin Hoca misali, “Ya bu sefer tutarsa” diye…
Kin nedir onu da bilmeyiz biz. Anlıktır kinimiz, parlayıp sönmemiz beş dakkayı geçmez… Bir an aslan gibi kükrer, sonra evin kedisi oluruz.
“Ensesine vur lokmasını al” sözü de bizle çok bağdaşır… Sert görüntümüzün altında sıcacık kalplerimiz yatar, ağlayan ve mahcup düşmanımıza yatağımızı ve aşımızı verecek kadarda kanlıyızdır biz Türkler…
Türk zekası deyince tüm dünyayı es geçerim. Bizdeki pratik zeka hiçbir millette yoktur valla… Hangi ecnebi, telefon kulübesinden tek hareketle saatlerce tüm ülkelerle bedava konuşmayı becerebilmiştir ya da hangi ecnebi, bir Türk’ü kazıklayabilmiştir?
Yurtdışına çıktığınızda, “Ben Türk’üm” dediğinizde niye iki adım geri atarlar? Çünkü bilirler ki biz yemeyiz. Kaçın kurası olmuşuz. Bakmayın dünyada bize dair söylenenlere. Bilirsiniz, hepinizi sulu götürür susuz getiririz… “Türk gücü” yani!
Deliyiz işte, kafamızda bir hunimiz eksik.
Bir kredi kartıyla bir diğerinin borcunu ödüyoruz… Taksitle buzdolabı alıp, peşin para ile satıyor, bu para ile de o kredi kartının borcunu kapatıyoruz... Buzdolabının borcunu ödemek için bakkaldan borç alıyoruz… Bakkalın borcunu ödememek için sokak değiştiriyoruz… Niye bütün cambazlıklar, serbest yer(misin yemez misin) hareketleri? Niye?.. Ay sonunu getirebilmek için sayın doktorum!.. Öteki ayın başını sağ salim görebilmek için!
Hiç merak etmeyin. Akıllı deli olduk biz….. Zararsızız… Zararımız kendimize sadece.
Teşhirciymişiz. Ayol teşhir edecek ne kaldı? El kol boş!…
Eskiden birbirimize aldıklarımızı gösteriri hava atardık. Yani teşhir ederdik. Şimdi o da kalamadı. Napalım biz garibanlarda, Twitter’dan, Facebbook’tan medet umar hale geldik.
Not-1: Eee o zaman, özel hayatından bahseden köşe yazarları da teşhirci oluyor bu durumda doktor bey… Siz de röntgenci oluyorsunuz doğal olarak. Sizi siziiiiiii!..
Not-2: Sayın doktorum… Gazetelerdeki köşelerimizi anahtar deliği şeklinde sütunlara yazsak hoşunuza gider mi?.. Siz de, o delikten bakıp okusanız yazılarımızı?.. Gizliden, çaktırmadan… Ne dersiniz?
Not-3: Of yaa!.. Teşhircinin biri Twitter’a bir mesaj atıyor, kırk röntgenci çıkaramıyor görüyor musunuz sayın doktorum?
