Paylaş
Eee kalmış şunun şurasında bir ay, tabi ki hazırlanmış hastane çantası, içinde bebişin giyeceği ilk zıbın; muhtemelen kardeşlerinden birine ait, annenin geceliği de hazır, kırmızı kurdelesi de.
Baba hem çok heyecanlı hem de ister istemez çaktırmasa da yine hesap peşinde, eh kolay değil elbette doyurulacak üç çocuk, bir eş var evin içinde.
Anne gün saymakta, hamileliğin en zor günlerinde; “Allah’ım bir avazda kurtar” diye dualar etmekte.
Arada Şeyma ile Sultan yanına gelip elliyorlar anneciklerinin karnını “bak yine tekmeledi” diye.
Bu arada Sultanla Şeyma’yı alıyor bir tebessüm, ne geçiyor acaba akıllarından? Belki onlar da bir gün giyecekleri beyaz gelinliği düşünüyorlar, anne olacakları günü hayal ediyorlar.
Ama önce elbette okuyacaklar, anaları anlatmış; “okuyup ayaklarınızın üzerine basıp bu memlekete hayırlı olun sizden en büyük analık isteğim” demiş.
Şeyma’nın hayali annesi gibi ev kadını olmak, belki üç, belki dört çocuk doğurmakmış ama Sultan veteriner olmak istermiş. Zaten şimdiden mahallenin sahipsiz kedilerinin, köpeklerinin tek sığınağıymış, kapı kapı dolaşır, konu komşudan kalan artık yemekleri toplar, her sabah okula gitmeden mahallenin hayvanlarına ziyafet çekermiş.
Geçen sene bir arabanın çarpması sonucu ölen o yavru köpeği hiç bir zaman aklından çıkaramamış günler, geceler boyu ağlamış. Babacığı ona anlatmış; “Takdir-i ilahi” demiş, “gün gelecek, hepimiz göçüp gideceğiz Sultancığım.”
Aradan bir ay geçmiş, bir gece evde annenin çığlıkları yükselmiş, doğum sancıları başlamış.
Baba panik halinde abisini aramış; “Arabayı kap da gel, hanım doğuruyor, annemi de getir kızların başına.”
Ama kandıramamış kızları maaile gidivermişler hastaneye. Bir saat sonra Mizgin nur topu gibi bir erkek çocuğu getirmiş dünyaya.
Mutluluk sarmış Doru ailesini.
Günler, yıllar geçmiş, Sultan, Şeyma ve Mustafa Kemal bebek büyümüş.
Veteriner olacağım diyen Sultan ev kadını olmuş tam altı bebek doğurmuş, Şeyma ilkokul öğretmeni olmuş, o tayin senin, bu tayin benim ülkeyi dolaşıp durmuş ama halinden pek memnunmuş.
Mustafa Kemal üniversite sınavlarında hukuk fakültesini kazanmış, mahallenin, ailenin gururu olmuş.
Mizgin’le Talat’ın saçlarına aklar düşmüş, yüzlerine çizgiler, kalplerinden mutluluk, yüreklerinden umut, dualarından şükür hiç eksik olmamış, hepsi kendilerine tanınan süre kadar yaşayıp gitmişler.
Yani Sultan ve annesi Mizgin ölmemiş, Mustafa Kemal de ölmemiş. Şeyma’yla Talat acılar içinde kalmamışlar, bizlerin gazetede okuduğumuzu sandığımız bu acı hikâye sadece hepimizin gördüğü toplu bir rüyaymış.
Hâlbuki onlar, onlara tanınan o çok uzun süre kadar yaşamışlar…
Paylaş