Paylaş
Soyuma sopuma, boyuma posuma, Allah ne verdiyse yağdırmışsınız maşallah. Hem de bunu başka birilerini korumak adına yapmışsınız, yani çifte standart uygulamışsınız.
İyiler bizim deyip, beni kötü ilan etmişsiniz. Başka insanların haklarını, hudutlarını korumaya çalışırken; benimkileri hiçe saymışsınız ve bugün benden kocaman kötü bir cadı yaratmışsınız.
Bana bilmeden, sormadan, sorgulamadan bu hakaretlerde bulunanlarınıza; “Sizler kötüsünüz” diyor ve ..bip... diyor ve...bip.. diyor, neyse edebimi fazlaca bozmadan konuya giriyorum. (Anlayan anladı zaten, ha bende de üretken bir taraf var, hele bugün iyice ortaya çıktı, bilmem bip anlatabildim mi bip)
Neymiş bugün bana yaşattıklarınıza sebep? Şuymuş; yani bugünkü yazım; “Selma Aliye Kavaf”
Efendim Selma Aliye Kavaf; “Eşcinsellik hastalıktır” demiş ama ben salak, bunu görmezden gelip bunu diyen kadını övmüşüm. Nasıl överim ki övemem haklısınız. Hatta yalakayım ben, orada da haklısınız; iki ay sonra milletvekilliği dahi kalmayacak birine sırnaşıyorum işte, malum dünya artık çıkarlar üzerine kurulu...
Ya hu siz deli misiniz, sizlerin sorunu ne? Bir insanı sevmeniz için illa her huyunu, her suyunu sevmek, her dediğini onaylamış olmak mı gerek?
Bana ne bakanın eşcinsellik için söylediklerinden, benim eşcinseller için kendimin ne düşündüğü önemli.
Benim Selma Aliye Kavaf’ı neden sevdiğimden, niyesinden kime ne diyeceğim, olmayacak çünkü içime ettiniz tüm gün. O zaman yazıyorum; buyurun okuyun.
Sevdim çünkü bana bir bakan şımarıklığı, havası, afrası ve tafrasını asla yapmadı.
Sevdim çünkü:
1) Ailesinin neredeyse eve ekmek sokmakta dahi zorlandığı, çaresizlikten tedavi edilemeyen, kanser hastası 6 aylık bir bebek şu an hastanede ve tedavileri yapılmakta.
2) Kolon kanseri olan ve artık yürümeye mecali kalmamış, hastane kapılarına her gittiğinde reddedilen, tuvalet ihtiyacını arkadaşlarının giderdiği bir genç; o da şu anda hastanede ve tedavisi devam ediyor. İşin güzeli; nasıl olsa öleceksin diye bakılan, kaale alınmayan bu genç adam da iyileşme var.
3) Sokakta yaşayan iki kız kardeş, dün çocuk esirgemeden telefon açtı; “Abla burada çok rahatız” diye, hatta bir tanesi ağladı, ben de ağladım. Sonra “Aaa ağlamıyoruz artık, güzel günler yakın” dedim. “İntihardan kurtardınız beni” dedi.
4) Yetiş Ayşe’ye gelen, dert- dermanların bir kısmını yazma diyorlar; yazmıyorum. Bunlar da yazamadıklarımdan; 16 kadınımız artık şiddet görmüyor.
5) Hapishanede doğan Yağmur bebek artık evinde hem de mahkûm olan annesiyle birlikte.
6) Gecekondudan daha beter bir yerde yaşayan 3 ailenin artık tepelerinde bir çatıları, odalarında da kaloriferleri
7) Engelli iki arkadaşımız artık engelsiz??? (Kendilerini öyle hissediyorlarmış artık, mailleşiyoruz sürekli. Detay yok; okul, iş falan, anlayın siz)
Daha çok şey var yazacak ama yazı bu, bir yerde kesmek lazım.
Selma Aliye Kavaf’ı sevdim. Kendimce sevdim, niye sevdiğim de belli, gerisi de ilgilendirmez sizi.
Not: Bunları yazdım ama şunu da ekleyeyim tabi ki olması gereken bu, zaten tabi ki devlet sahip çıkacak bu insanlara, işi bu.
Ama benim anlatmak istediğim; bir kere gördüğüm bir bakana; “Şöyle bir yardım köşem var” dediğimde, “Tamam mail atın, yardım ederiz” demesi, benim “Aman ya, unutur” diye düşünmem ve onun unutmaması. Ne zaman mail atıp yardım istesem, hatta acil durumda gecenin bir köründe rahatsız etsem, ihtiyaç sahiplerinin bir günü bulmadan istedikleri yardıma kavuşmaları.
Farklı cinsel seçimlere duyduğunuz saygıyı başkalarına da göstermeye ne dersiniz?
Aşağıdaki yazıyı yaklaşık iki sene önce yazmışım; buyurun okuyun. Bugün bana hakaret edenlerinize de kapak olsun.
TRAVESTİ… EŞCİNSEL… İNSAN…
Her gün e-postalar alıyorum sizlerden. Yazım olmadığı günlerde bile. Hayata, insana, yaşanmışlıklara dair her şey var gelen postalarda.
Yazmamı istediğiniz birçok konu var. Bu konulardan biri de eşcinsellik.
Geçtiğimiz gece Okan’ın programında eşcinsellik tartışıldı. İlgimi çekti, ben de düşüncelerimi sizinle paylaşmak istedim.
Cinsel tercihleri yüzünden insanların itilip kakılmasına, beşinci sınıf insan muamelesine maruz kalmalarına peşinen karşıyım.
Benim, ailemden birinin ya da evladımın değişik bir cinsel seçimde bulunmamış olması sadece bir şans. Tam tersi de olabilirdi. Öyle olduğunda da ailem beni yok mu sayardı ya da ben evladımı yok mu saymalıydım?
Son yıllarda yapılan araştırmalar eşcinselliğin yüksek oranla genetiğe bağlı olduğunu ortaya koymakta.* Eee? O zaman bu insanları görmezden gelmek, onlara yeryüzündeki fazlalıklar gibi bakmak, sizce hak mı?
Düşünsenize; bir çocuğun, bir gencin kendini karşı cinse yakın hissettiğini keşfettiği ilk anı. O an içinde yaşadığı korkuyu ve paniği? Bu durumu kimseye açamamanın, paylaşamamanın, aradığı sorulara cevap bulamamanın ona getirdiği çaresizliği…
Sizce bunlar, sırtlanması kolay bir yük mü?
Dünyanın her yerinde eşcinseller ve travestiler diğer insanlarla aynı haklara sahipken, bizde niye farklı?
İş bulamazlar, lokantaya gitseler yer yok diye geri çevrilirler, sokakta yürümeye kalksalar en ağır sözlere maruz kalırlar.
Ülkede saat başı cinayet işlenir, millet birbirini öldürür gazetede küçük bir haberi çıkar. Ama bunu yapan bir travesti ya da bir eşcinselse haber direkt manşetten girer: “Katil bir travesti!”
Pek çoğu da öldürülür, haber yine manşette. Katile sorulur, “Niye öldürdün?” diye… Cevap: “Çünkü travestiydi.”
Her travesti, kafadan seks işçisidir. Bizler pek namusluyuzdur. Aramızda hiç fuhuş yapan, para karşılığı birileriyle beraber olanı bulunmaz!
Eşcinseller nonoştur, travestiler dönme…
Benim kızdığım, bu insanların topunu aynı sepete koymak.
Bizlerin de çürük olanları var elbette; onların da... (Biz kimsek)
Not*: İster genetik olsun ister kendi seçiminiz olsun, ister küçük yaşlarda uğranılan tacizden kaynaklansın bizi ilgilendirmiyor, bu sizin seçiminiz.
Hayatın içinde yaşarken çok rahat olmadığınızı; gerek ailesel, gerek çevresel pek çok sorun ve önyargı ile uğraştığınızı da biliyorum.
Bu köşe sizlere de her zaman açık. Bir insanı sevmek için seçimlerimizin ve düşüncelerimizin aynı doğrultuda olması gerekmiyor.
Paylaş