Paylaş
Evliyken de böyleydi. En küçük bir kavgada pılıyı pırtıyı toplar, bir otele giderdim.
Geçen gün şöyle bir düşündüm de 17 senelik evliliğim boyunca kalmadığım otel bırakmamışım İstanbul’da.
Hâl böyle olunca geçen gün otel çekti yine, canım sevgilim Veli’ye, “Kalk gidip şirin butik bir otelde kalalım” dedim.
“Hay hay” dedi, “nereyi istersen ayarla.”
Bir süre önce bir dergiden bulmuş olduğum butik oteli aradım. Parada anlaştık, odanın resimlerini yolladılar; aman Allah’ım yıkılıyor.
Aldım Veli’yi, gittik otele, oda resimdekinden oldukça küçük ama en azından temiz ve şık diye oraya takılmadık.
Ormanda biraz yürüyüp yemek salonuna geçtik. Birer börek, salata, ortaya da pirzola, sucuk, tavuk kanadı söyledik.
Yemek bitip hesap gelince gözlerime inanamadım; oda ücretimizden daha pahalıydı.
Geldi mi bana bir sinir, başladım bas bas bağrınmaya.
Lobiye geçtik, o sırada otel sahibi geldi. Demediğimi bırakmadım, paramızı da ödeyip otelden ayrıldık.
Yolda Veli, “Sakın bir daha sen yer ayırtma tatlım” dedi. Haklıydı, “tamam” dedim amma bu pazar benim doğum günümdü, eh evde de kalınmaz ama değil mi?
Bu sefer İstanbul’un en pahalı, en büyük otellerinden biriyle iş yapan arkadaşımızı aradım, “Ne olur bize yer ayırt, hem de şöyle şık, büyük bir oda olsun.”
Ayırttı da, odaya benden önce Veli vardı, beni hemen aradı; “Çabuk gel, burası cennet gibi.” Hakikaten öyleydi, kral dairesi gibi bir oda, içinde hamamı bile var.
İki gece kaldık bu odada, hem de arkadaşımız sayesinde komik bir fiyata. Çıkışta meraktan resepsiyona bu odanın fiyatını sordum.
“4 bin 500 TL artı KDV” deyince önce zorlukla ağzımı kapatıp sonra Veli’ye döndüm; “Nasıl ama iyi iş çıkarmışım değil mi?”
“Evet canım, harikasın. Arada yine sürpriz yapabilirsin, ha bir de şu mini bar olayına bir çözüm getirebilsen. Bak oda parası kadar mini bar ödedik, yazık günah
değil mi?”
Haklıydı tabii, bir dahaki otel organizasyonumda bir bakkaldan gerekli her şeyi alıp öyle gideceğim ki tam sürpriz olsun Veloş’uma.
Bencil olma sanatı
Bir kitap var bu isimde, bu kitaptan da altı tane var benim evimde.
Bir sinir anı alıyorum bu kitabı, sonra unutuyorum okumayı.
Halbuki alırken “kesin okuyacağım ve uygulayacağım” diyorum kendime ama olmuyor işte, çünkü biliyorum ki okusam da bana bir fayda sağlamayacak.
Çünkü ne kadar çok istesem de asla ve asla benden bir bencil çıkamayacak.
Halbuki şu bencillik denen şeyden az biraz ben de payıma düşeni alsam, günlerim gecelerim farklı geçecek.
Daha mutlu olacağım, ilk önce kendi mutluluğumu ön plana koyup etrafımdakileri daha sonra düşüneceğim; aynı onların yaptıkları gibi.
Bencil olabilsem bu kadar kazığı kesin yemeyeceğim.
Bencil olabilsem kuyumu kazanları daha beni kuyuya atıp tepemi toprakla örtmeden yakalayıvereceğim.
Arkamdan dönen ayak oyunları, dolaplar bu kadar incitmeyecek beni.
Bu kadar şaşırmayacağım, bu kadar şoke olmayacağım bencil olduğum zaman.
Ama ne etsem dedim ya çıkamıyor benden bir bencil, halbuki bir başarabilsem sıradakilere geçeceğim.
Kötü olacağım.
Üçkağıtçı olacağım.
Düzenbaz olacağım.
Yalancı ve yalaka olacağım.
Art niyetli, kıskanç olacağım.
Bir bencil olmayı becerebilsem şu hayatı yaşamaya doyamayacağım.
Ah keşke olsam, olabilsem, hâlâ ümidim var...
Paylaş