Paylaş
Dürüstlüğü, insanlığı, haysiyeti, şerefi şunlardan öğrendim, demiycem, hani sanki bunlar bir faziletmiş gibi...
Kazık yemeyi kocamdan öğrendim, sağ olsun...
Sağ gösterip sol vurmayı en yakın arkadaşımdan...
İnsanların içine nasıl ediliri, başımızdakilerden...
Okumadan bi’halt olunmadığını babadan, amcadan...
Çok okusan da yine bi’halt olamama ihtimalin olduğunu yine babamdan, amcamdan...
Ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağları, annemin ve kendimin gözyaşlarından...
Paranın imanın gerçekten kimde olduğunu, otuz sekiz sene boyunca hayatıma giren türlü insandan...
Denenmişi denersen başının yanacağını, kendimden...
Ergenliğim süresince anama neler çektirdiğimi, kızımdan...
Aldatılmakta olduğumu, evime gelip bana tüm gerçekleri anlatan kocamın sevgilisinden...
Sadakatin ne demek olduğunu, evimde yaşayan üç köpekten...
Aldığım her nefes için şükretmeyi, yaşadığım her türlü hastalık sonrası beni yine yaşama geri yollayan Allah’tan...
***
Bu liste bitmez; öğrendiğim daha çok şey var benim...
Bir de öğrenemediklerim var ve bunları öğrenme ihtimalim de yok gibi: bencil olmak, kazık atmak, arkadan iş çevirmek, sağ gösterip sol vurmak gibi...
Haa, niyetim var mı öğrenmeye; yok, o da ayrı!
Can Dündar Nereye Koşuyor?
Aklı dağılmış bir adam havası var Can Dündar’da... Ne zaman dağılmaya başladığı ise belli; meşhur “Atatürk Belgeseli”nden sonra...
İnsanların yüreğinde kendine açtığı yeri, o belgeselle sildi... Seyredeni-seyretmeyeni, bu belgeselden sonra aldı Can Dündar’ı başka bir yere koydu: daha uzak bir yere... Kariyerini ve bugüne dek yaptıklarını ciddi bir şekilde de sarstı tabii ki bu belgesel...
Tipik erkek işte o da... Hayatlarının varı yoku iş ve kariyer erkeklerin... Her erkek gibi, iş alanında yaşadığı kaybolma duygusunu “aşkla-meşkle” var etmeye kalktı.. Erkek işte, pofpoflanmadığı yerde asla yaşayamaz! Ya “iş”te hazzı bulacak ya da “aşk”ta!
Sırtı illaki sıvazlanacak erkeklerin, o da gitti buldu bir el kendini sıvazlatacak...
Belgeseli yaparken nasıl bazı şeylere gözünü yumduysa, bu sefer de eşine yumdu gözünü...
Tabii ki kendi hayatı, kendi kararı aslında: Bize ne!
Beni ilgilendiren tarafı, bir erkek olarak bu kadar şuursuz, vurdumduymaz davranması... Evlisin, ortalık bir yerde “ya görülürsem”i düşünmeden, sevgilinle zevku sefa etmektesin... Koymuş gitmişin; eşini yuvanı değerlerini saymamışsın...
Şimdi seni görüp de çeken mi suçlu, çekileni yayımlayan mı? Tek suçlu sensin: 18 senelik eşine yaşattıkların için!
Not 1: Atatürk Belgeseli’nden sonra yaşadığın zor günlerde, eminim bir kadın sana “üzülme”, dedi ve sırtını sıvazladı; yine eminim ki seni sıvazlayan bu kadın yine senin eşindi!?
Haksız mıyım?
Not 2: Erkeğin bu vurdumduymaz hali beni hep sinir eder: Madem bıktın evdekinden, yolunu ayırmak istemektesin; önce git evinde eşinle işini bitir, sonra da ne halt edersen et! Yoksa çok mu aciz erkek milleti; birini bulmadan -kendini garanti altına almadan- çekip gidemiyor mu? Aynı durumu size evdeki kadın yaşatsa haliniz ne olur, hiç düşündünüz mü!
Sizin tipiniz adamlar geceleri rahat uyuyabiliyor mu, çok meraktayım...
Siz neler düşünüyorsunuz bu konuda, yazar mısınız bana?
Paylaş