Kızımın ilk sevgililer günü

Sevgililer gününün benim hayatımdaki yeri biraz tuhaf.

Haberin Devamı

Babalı evimde sevgililer günü kutlanır, babamız kardeşimi ve beni de sevgili sınıfına koyduğundan hiçbir zaman eve eli boş gelmezdi.

 

Sonra ben evlenip kocalı eve geçiş yapınca tahmin edersiniz ki sevgililer gününün her sene babalı ev tadında geçeceğini zannettim, ta ki kocamın bana söylediği acı gerçekle karşılaşana dek...

 

“Biz sevgili değiliz ki karı kocayız.”

 

Bir tarafta evlatlarını sevgilisi gören bir adam, diğer tarafta karısını sevgili sınıfından saymayan bir adam. İlk bir kaç yıl bu durum bana az da olsa koymadı desem yalan olur ama baktım ki bizim kocadan ümit yok, ben de üstelememeye ve bugünü pek ağzıma almamaya başladım haliyle.

Haberin Devamı

 

Babam göçene kadar her sene onun aldığı küçük hediyelerle, kızım doğduktan sonra benim ona her sevgililer gününde aldığım minik oyuncaklarla, kalp çikolatalarla bir süre daha az da olsa devam ettirdik bu aile geleneğini.

 

Baba göçüp gidince de sevgililer günü de babamla beraber hayatımdan tamamen çıktı, gitti.

 

(Burada yine gerçekçi olalım eğer şöyle aslanlar gibi bir sevgilim olup her sevgililer gününde kafamdan aşağı güller, hediyeler yağdırıp beni sürprizlere boğsaydı “Yok, ben almayayım, bugünü kutlamam” diyecek değildim herhalde. Kısmet değilmiş deyip yazıya kaldığımız yerden devam edelim.)

 

Bir haftadır, sevgililer gününün önem ve ehemmiyetinden oldukça uzaklaşmış olan Ayşe’nin evinde, bir telaştır gidiyor. Eee unutmamak gerekiyor; bu evde benden başka bir dişi daha yaşıyor. Hem de gençliğinin baharında, canı kanlı,kafası aşktan dumanlı, yaşı desen 17 ama o 18 diyor. Tahminleriniz doğru; bu dişi benim kızım Begüm.

Haberin Devamı

 

Aman Allah’ım ne telaş ne telaş, tam bir haftadır sülalece bugüne hazırlanıyoruz sayesinde. Kendisinin bir erkek arkadaşı var tam sekiz aydır, hatta ilk erkek arkadaşı. Dolayısıyla da bu da Begüm’ün kutlayacağı ilk sevgililer günü. Bir anne olarak ondaki heyecanı, hevesi görünce sevinmemek, destek vermemek elde değildi haliyle ve başladık çalışmalara...

 

1)-“Anne, sence nereye gitsek o gece?”

 

   -“Gece derken, yarın okul olduğunu ve bu gecenin senin için en geç 11’de biteceğini hatırlatayım; ona göre mekân bakalım.”

 

   -“Pof, hiç mi genç olmadın? Neyse tamam, şurası nasıl, burası nasıl?”

 

Kızına kıyamayan anne, dedektif usulü çalışıp en emniyetli yeri, hatta sahiplerinin arkadaşı olduğu mekânı seçip rezervasyonu da yaptırıyor ama kızına da bir laf sokuyor;

Haberin Devamı

 

-“Valla benim bildiğim bu mekân organizasyonunu erkekler yapar ama hadi neyse.”

 

Sonra da cevabı suratına yiyor...

 

-“Tabi, sen de zaten onun seçtiği yere yollardın bizi anne!”

 

Haklı, anne susuyor...

  

 

2) -“Ne giyeceğim anneeeeeeeee?”

 

-“Ne giyeceksin, dolabındaki elbise sayısına ben 40 yıllık hayatım boyunca ulaşamadım, bir sürü şeyin var; gel seçelim birini.”

 

-“Olur mu ya, bugün özel. Yeni bir şey almam lazım, hadi kalk annem ne olur, ne olur alışverişe gidelim.”

 

Burada tabi ki ana kıyamıyor kızına, kalkıyor alışverişe çıkıyor.

 

3) -“Anne saçımı nasıl yaptırsam? Bak seçenekler şu, gel internetten göstereyim. Sence hangisi daha çok yakışır, ne dersin?”

Haberin Devamı

 

  -“Bence hafif dalgalı olanı yaptır.”

 

  -“Of ya, karar veremedim. Hadi ne olur, benimle kuaföre gel annem, ne olur.”

 

Anne kıyamıyor kızına, kuaföre gidiliyor.

 

4) -“Annne, ne hediye alsam sence? Offff...”

 

  -“Ay ne bileyim, bir anahtarlık falan olabilir ya da bir atkı.”

 

  -“Yok artık anne, çok demode, ben ayakkabı alayım diyorum, hadi kalk ne olur, ne olur alışverişe annem”

 

Anne kızına kıyamıyor, alışverişe çıkıp kızının sevgilisine ayakkabı alıyor.

 

5) -“Anne o gün makyajımı sen yapar mısın? Çok güzel yapıyorsun yaa”

 

  -“Tamam, yaparım. Zaten natürel ol bence. Bol rimel süreriz bir de parlatıcı.”

 

 -“Ay anne bugün özel, gel bak Megan Fox’un makyajını göstereyim sana, gözler biraz koyu ve buğulu. Öyle yapalım, ne olur annem, ne olur.”

Haberin Devamı

 

Anne kızına kıyamıyor eli gitmeye gitmeye o maviş gözleri koyu gri ile gölgeliyor.

 

Her şey yolunda giderken kızından beklediğin, “Ay ama ne olur, ne olur sormasın” dediğin o en çarpıcı soru geliyor.

 

6) -“Anne, babam 10.30’u bir dakika geçmeyeceksin dedi, ne olur annem, ne olur arayıp bir konuşur musun?”

 

Kızına kıyamayan anneyi afakanlar basıyor, stres tüm vücuda yayılıyor. “Of, yine iki arada bir derede kaldım” diye tasalanılıyor. Ya hu ne diyeceğim eski kocaya şimdi? Sanki aramız şeker gibi de arayayım, derdimizi anlatayım diye salonda eller belde turlar atılıp çaresizce eski koca aranıyor.

 

 -“Selamün aleyküm, önce hayırlı kandiller eski eşim, zamanını çok almadan sadede geleceğim.

Biz de genç olmadık mı, ay nasıl kaçardık seninle babamdan gizli, hatırladın mı? Evlenmeden önce bir sevgililer gününde sana, “Seni seviyorum” demiştim.

Hani hala giydiğin o yeşil kazak var ya, bil bakalım ben onu ne zaman almıştım? Aha işte bir sevgililer gününde...” gibi gibi gibi aptal saptal konuşmalarla oradan buraya akmalarla, abuk sabuk örneklerle, adamın kafasını şişirip sonuç olarak kızına kıyamayan ana, yarım saatlik izni de babadan koparıyor.

 

Kan ter içinde kalmış bir halde ama galibiyetin verdiği sevinçle kızıma; -“Hadi yine iyisin, koparttım izni” diyorum.

 

Cevap; -“Ya anne, keşke bir yarım saat daha koparsaydın. Valla sen istesen yapardın.”

 

-“Get len, get” demek içimden geçiyor, anneyim susuyorum.

 

Ve akşam oluyor; giyinme, süslenme telaşı.

 

Yeni elbise beğenilmiyor, saçlar iğrenç olmuşmuş; tekrar tekrar yeniden yapılıyor. Ben makyajdan ne anlarmışım, gözleri kömür gibi olmuş, makyaj üç kere silinip beş kere tazeleniyor. Bu sırada ben mübarek kandil gecesi “Allah’ım duy sesimi” diye ya sabır çekiyorum.

 

Sabır mabır çekmek yetmiyor, son dakika bana geliyorlar;

- “Şimdi bu programı iptal edeceğim” diye bas bas bağırmaya başlıyorum.

 

Bu sefer anasına kıyamayan kız; “Tamam anniş, pardon. Hadi ben gittim” deyip arabaya biniyor.

 

 O arabaya binerken arkasından dua okuyorum; evladımı Allah’a emanet ediyorum. Camın arkasından bana öpücük yollayıp el sallarken onun suratında gördüğüm heyecan ve mutluluk beni ağlatıyor.

Kızımın ilk sevgililer günü

 

Ne de olsa ilk kez sevgililer gününü kutluyor, gözleri ışıl ışıl, yüreği pır pır. Kapıyı kapatırken “Ya hu bunu ben mi doğurdum, ne zaman bu kadar büyüdü?” diye aval aval bakınıp düşüncelere dalıyorum ve Allah’tan; “Onun tüm hayatının sevgililer günü edasında geçmesini” diliyorum.

 

Not: Mevlit kandiliniz kutlu olsun, Allah ne dua ederseniz kabul eylesin inşallah.

Yazarın Tüm Yazıları