Paylaş
Süs püs derken her genç kızın başına geleninden değil, düpedüz kokoştum ben.
Kremlere bütün harçlığımı yatırır, hafta arası suya talim ederdim okulda.
Kılık kıyafet aman Allah’ım; beğendiğim bluzun, pantolonun her rengini alırdım.
İç çamaşırım dahi dışıma giydiklerimle uyumlu olmalıydı.
Hafta sonlarını kuaför koltuğunda geçirirdim, kalan bir kaç saatlik zamanda da Bağdat Caddesi’nde endam gösterirdim.
Boy bir yetmiş iki, kafamda röfleler, gören sanırdı ki yirmilerimdeyim.
İşte ondandır ki hayatımın ilk aşkı, üç senelik sevgilim otuz dördündeydi, ben ise on yedi.
Sonra on dokuzunda evlenip evin hanımı olup harçlığım daha da ele gelir hale gelince kokoşluğum tavan yaptı, bu sefer de evdeki koca suya ya da dışarıdan söylenen üç liralık pizzaya, hamburgere talim etmeye başladı.
Sonra geçmeye başladı seneler ve geldi küçük bir bebek, eh haliyle ben de yavaştan yavaştan başladım umursamazlığa.
Kapıda kocayı takma kirpiklerle karşılayan ben, eşofman, pijama, ayakta pofuduk ayıcık terliklerle çıkmaya başladım adamın karşısına.
Tüy daha başını göstermeden ağdacılarda nöbet tutan ben, iyice sakal haline gelip tüyler elime melime takılmadıkça gitmez oldum ağdacıya.
Korkulu, biraz da “ıhhh yani” çekerek bana bakan kocama hazırdı mazeretim; “ne yapayım kardeşim, ben bir bebek annesiyim, yok işte hiç bir şeye vaktim.
Çocuğum büyüdükçe daha da yayıldım, siyah noktayı sokakta görse tanımayacak olan ben, suratımı ellediğimde; ha ayakkabının altındaki kösele ha beton hissine kapılıyordum.
Kuaför her gün beni arar, sorar olmuştu; “yahu siz beni kesin başka kuaförle aldatıyorsunuz”
“Hayır” diyordum ama nafile.
Yıllar geçti, boşandım moşandım, kızım oldu koca bir kazık, yine dolanıyordum öyle salaşık.
Ve ve ve bundan tam iki ay önce geçirdiğim ağır hastalık sonrası bana bir şeyler oldu yine.
Yeni eve de taşınmamla birlikte geldi bir manyaklık üstüme.
Adeta döndüm on üç- on beşli yaşlarıma.
Şu sıralar Ajda’yı bile sollarım bakımda, kokoşlukta.
Ama her zaman olduğu gibi yine ortasını bulamadım bu sefer de.
Şimdi azıcık anlatayım size.
Bir kere yeni kokoşluk halim sadece kendime münhasır değil, aynı zamanda evime de.
Bir krem kendime alıyorsam, bir yastık da salondaki koltuğuma.
Bir yüzük kendime alıyorsam, bir şamdan da yatak odama.
Cilt bakımdaki, zayıflamadaki son tekniklerin tümü bende, sollar geçerim bütün güzellik merkezlerini, diyetisyenleri.
Botoks mu dediniz; aman sakın doktora falan gitmeye zahmet etmeyiniz, şırıngam, ilacım var sotede, arada dokunduruyorum kendime; buyurun size de zevkle…
Geçen gün üst dudağıma azcık sıkıverdim, oldu şahane, hesap ise müesseseden.
Saçımı argon yağıyla besliyorum, ellerime Hindistan cevizinin suyunu sürüyorum.
Saçımın şu anki rengini görseniz ancak beğenmekle kalırsınız, çünkü bu karışım da bana özel, yok bir benzeri.
Kılık kıyafete, çantalara ayakkabılara girmiyorum bile.
Ama şunu söyleyeyim, geçen gece evde salınıyordum; üzerimde kırmızı dantel, yerlere kadar geceliğim, onun üzerinde kırmızı saten, yakası kürklü sabahlığım, ayağımda on beş pont dore terliklerim, saçlar salınıvermiş bele, ateş kızılı, ha Rita Hayworth, ha ben.
Tam içimden “ah kapı çalsa da Veli gelse, beni böyle görse” diye geçirirken Ivanka çıkıverdi önüme;
“Ana Ayşe, düğüne falan mı gidiyorsun, dememiştin bana.”
“Ay yok, ne düğünü Ivanka, yatacağım birazdan şu altın maskemi yapınca.”
Şimdi yazıyı kısa keserim canım okur dostlarım, çünkü gün çok dolu, gidecek bir sürü yer var.
Sabah canlı yayın tabi, ben saat altı gibi hazırım, yüzüm adeta bir porselen dünkü altın maskeden.
Kanaldan çıkınca oksijen seansım var, sonra karnımdaki yağları dondurtacağım, ondan sonra saça keratin bakımı, alışveriş; biraz küpe, kolye, biraz içime yatırım, biraz dışıma kılıklar alacağım.
Ondan sonra masajım var, kalıcı makyajı da unutmayayım.
Ha bu arada evim üzülmesin, ona da bir şeyler alacağım. Akşama da kısmetse kokoş koltuğumda, kokoş halimle yazımı yazacağım, bakarsınız o sırada kapı çalar Veli gelir. Veli olmasa da kapı çalsın ve biri gelsin artık, ne de olsa şu aralar pek fıstığım ya da en azından kendimi öyle gördüğüm günlerdeyim, sizi de öperim aman kendinize bakınız efendim.
Paylaş