Paylaş
Anlaşılan o ki bu konuda herkesin kafası zaman zaman karışıyor.
Nasıl karışmasın ki her şeye kader deyip geçsek, hiçbir şey yapmadan elimiz, kolumuz bağlı oturmamız gerekirdi. Bu durumda da hayatın tadı tuzu olmazdı hiç.
Ancak bazı durumlarda da biz ne yaparsak yapalım önüne geçemiyoruz olacakların.
Bu durumda da bizlere düşen her konuda elimizden gelenin en iyisini yapmak ve gerisini Allah’a havale etmek oluyor.
Aşağıda bana gelen e-postaların bir kısmını sizlerle paylaşıyorum.
FIRAT KAYBOLDU
Son olarak da kayıp bir yavrumuzla ilgili bana gelen bir e-postayı sizlerle paylaşıyorum aşağıda. İnşallah çabucak, sağ salim olarak bulunur ve insancıklar minik yavrularına ve dolayısıyla huzura kavuşurlar.
*
10 GÜN SONRA DOĞACAKKEN YEĞENİMİ KAYBETTİK
Merhaba Ayşe Hanım;
Hani demişsiniz ya kader mi, ihmal mi diye… Ben de aynı şeyler arasında gidip gelirken bir büyüğüm bana bir örnek vermişti;
Bazı insanlara; “senin şu anda burada oturman bile kaderinde daha önceden yazılmıştır” dersiniz ama o size “işte oradan kalktım, buraya oturdum, kaderimi değiştirdim” diye cevap verir, hâlbuki farkında değildir ki aslında bu da kaderinde vardır.
Daha bu sabah yine aynı büyüğümden dinlediğim farklı bir hikâye ise bir kitaptan alıntıydı; gördüğümüz her şey bir yansıma gibi beynimize uyarı verilmesi sayesinde bizim onu görmemiz, duymamız ya da hissetmemize neden oluyor.
Bu durumda diyelim ki bir masayı görmemiz ışığın masa üzerine düşmesi ve masadan gözümüze yansıyanı gözümüzün beynimize iletmesiyle beynimiz bunun masa olduğunu algılamamıza neden oluyor.
Asıl mesaj bu mükemmel sinir sistemini (ki vücudumuzun işleyişinin, kendini yenileyişinin ve bunun gibi birçok mükemmel özelliğinden bahsetmiyorum bile) yani bizi yaratan Allah eğer istemeseydi belki de bütün bu çevremizdeki şeyleri yaratmadan da bizim bunları algılamamızı sağlayamaz mıydı?
Yanlış anlamayın beni, ne aşırı dinciyim ne de siyaset vs den anlarım. Ama insanın başına bazen çok ağır şeyler geldiğinde tek dayanağınız sabır olmak zorunda kalıyor.
Yakın zamanda doğmak üzere olan yeğenimi kaybettik, kaybetmeseydik 10 gün sonra kucağımızda olacaktı ve annesinin karnındayken bile kokusunu içime çekip sımsıkı sarıldığımı hayal ediyordum ona.
Sanki o tertemiz dünyasıyla bizim de içimizi temizleyecekti geldiğinde. Ama kordon dolanması nedeniyle kuzum nefes bile alamadı bu dünyada.
İhmal deseniz, gündüz kontrole gitti, her şey normal, aynı gece bir daha bize ses vermedi. Belki, koskoca insanları kaybediyoruz, o daha doğmamış bile, bu kadar neden üzülür insan diye düşünebilirsiniz, ancak o küçücük eşyalarını tek tek toplayan kişi olarak içime nasıl bir taş oturdu anlatamam- ki annesi neler hissetmiştir kim bilir?
Ama hepimizin tek sabır sebebi “Allah verdi, Allah aldı” diyebilmek oldu. Bu da insana değişik bir sabır ve dayanma gücü veriyor. Şimdi elimde, bir bir toplayıp annesi hastaneden çıkmadan önce kendi evime sakladığım bebek eşyaları, beşiği, arabası vs. kaldı. Ama her şeye rağmen annesi hayatta ya bu bile bizim için her şeyden önemli.
İçinden çıkamadığınız şeylerin kaderden kaynaklandığına inanmak insana güç veriyor. Doğru ya da yanlış olduğunu kim bilir, belki öldüğümüzde anlayacağız hepimiz ama bu beni rahatlatıyor. Size de tavsiye ederim.
Sevcan
*
ECEL KİMİ ZAMAN İHMALLE GELİR
Sevgili Ayşe Abla,
Kader kesinlikle var. Ama 2 tür kitabımızda da geçen şu; Biri “elde olan”, diğeri ise “müdahale edemediğimiz.” Ölüm ve hastalık da müdahale edemediğimize giriyor.
Bence depremde ya da hastalıkta önce kurtulup da sonrasında ölen birinin ihmal hatası ile diğerinin ecelinin çakışması gibi geliyor. Çünkü ecel %80 oranında yaşlanıp da vaade doldu şeklinde gelmiyor. Birinin günahı işlerken, ihmallerde bulunurken diğerinin tesadüf eseri orada olması mümkün değil. Yani birisi sebep olmuş oluyor-ki ecel de dakika bile belli diye düşünüyorum, depremde o dakika dolmamışsa kurtuluyorsun, sonra gelen ecel birisinin hatası olarak doğuyor.
Bizim yaptığımız bazı trafik ihmalleri olabilir, aşırı alkol kullanımı, uyuşturucu vs. ile gelen ölüm de ecel olmuyor bana göre bizim hazırladığımız bir ölüm oluyor. Bunlar kısmen göreceli bir kavram ablacığım. Sağlıcakla kal.
Aysun
*
KADER- KEDER
Ayşe Hanım,
Hiç gülesim yokken güldürdüğün için sağol.
Suçumu birilerine, üstelik karşı çıkılması güç birine atmak istersem, kader de derim, felek de!
Bilgisi ve düşünce gücü az olanlar ister istemez inanıverir, kurtulurum.
Sen hiç bebeği takılıp düşünce sehpayı döven anne görmedin mi?
İhmal deyip yüce makamlı cüce yöneticilerimize ayıp etmişsin.
Bilime sırtını dönen insanlar, göremedikleri gerçeklere kader der.
Bu Hürriyet köşe yazarlarının bazıları da olmasa
Akyol gibi, Çekirge gibi, Aral gibi; biz nasıl güleriz Allah aşkına!
Prof. Dr. Hüseyin Başar
*
KADER Mİ, İHMAL Mİ? BENCE KADER
Merhaba Ayşe Hanım,
Bence kader bütün söyledikleriniz. Çünkü Yaradan herkesin ölümü için bir sebep belirlemiş; kimi ihmal, kimi kaza, vs.
Mesela daha önceki İstanbul depreminde haberlerde izlemiştim ve hiç unutmadım.
Bir adamı göçük altından çıkartıyorlar. Ambulansa bindiriyorlar ve ambulans kaza yapıyor, orada ölüyor. Bir diğeri hastaneye götürülüyor fakat hastane çöküyor, orada ölüyor.
Bunların hepsi kader, şöyle ki; bu dünyada herkesin doldurması gereken bir vakti, bir saati var, kimse ne beş dakika fazla yaşayabiliyor, ne beş dakika eksik. Ayrıca herkesin hayatını kaybetmesinin de bir sebebi var, bunu da Yaradan belirliyor, yani kader.
Ne kadar doğru bilmiyorum ama büyüklerim anlatırken duyduğum bir şey Azrail insanların canını aldığı için herkesin ondan nefret edeceğini söyler Yaradan’a, o da merak etme, ben öyle bir sebep vereceğim ki kimse seni aklına getirmeyecek bile (kendi üslubumca anlattım tabi).
Şimdi düşünün bina yıkılmış, çocuk uzun bir zaman sonra kurtulmuş ve bu bir bebek herkes der ki; “Yaradan’ın işi işte, öldürmeyen Allah öldürmüyor”.
Fakat bir binaya bakılmamış, hasarlıymış, çökmüş; işte devletin bunun ya da şunun ihmali denir. Oysa o canı da Allah verdiği gibi Allah almıştır. Sebebini verir ve kimse Azrail’i aklına bile getirmez. Ben böyle olduğunu düşünüyorum ve biraz daha anlaşılır oluyor sanki. Siz düşündüklerime katılıyor musunuz acaba?
Serap
*
KADER Mİ? HÖDÜKLÜK MÜ?
Merhaba Ayşe Hanım,
Ben kader olgusuna biraz daha farklı bakıyorum sanırım.
Yani insanın kaderi önceden yazıldı ise doğduğumuz an cennete ya da cehenneme gideceğimiz belli demek ki. O zaman Allah nasıl oluyor da bizi, bizim yaptıklarımıza göre cezalandıracak ya da mükâfatlandıracak? Bizim bunları yapmamız gerektiğini O yazmadı mı zaten? Ne kadar bencilce geliyor değil mi bu fikir?
Ben bunu şu şekilde yorumluyorum.
Kaderimiz bir bahçeye girmek ama bahçeyi talan edip zarar vermek ya da bahçeyi sulayarak faydalı olmak bizim elimizde.
Sizin örneklerinizle açıklarsak da,
O gazeteci arkadaşlarımızın Van'a gitmesi onların kaderiydi. Ama o müteahhit denilen adamın yaptığı hödüklüktü (ihmalkarlık, hatta kendi çıkarı için insanları hiçe saymak).
Babanızın (bu arada başınız sağolsun) hastalanması onun kaderiydi, mucize denilen şeyi başarıp hastalığı yenmesi onun azmiydi ama bağışıklılık sisteminin zayıf olduğu bir anda o mikrobu almak ise hastane yönetiminin hödüklüğüydü (ihmalkârlığı).
Ben böyle düşünüyorum. Şimdi size soruyorum;
Van' da, hastanede, hayatta yaşananlar “Kader mi Hödüklük mü?”
M.CESUR
*
KADER-KAZA
Günaydın Ayşe,
Kader mevzusu karışık ya da tam anlayamadığımız için bize karışık geliyor, bilemeyeceğim.
Okuduğumda bana mantıklı gelen bir tanım vardı bir kitapta, onu paylaşayım dedim:
İslam’da kader ve kaza inancı var ve sanırım bu örneklediğin olayları anlaşılır yapıyor.
Kader kaçınılmaz olan gibi geliyor bana da, değişmez.
Ama bir de kaza var, tedbir ile değişebilen.
Depremden kurtulan yavrucağın ölümü kader değil sanırım, “kaza.”
Tedbir alınsaydı, gerçekleşmezdi belki.
Kazanın kaderden ayrımı, insanların “kaderimse olur” mantığında eli kolu bağlı oturup beklemesinin önüne geçecek bir şey.
Ama ne yazık ki genelde kadere kalmadan “kaza” ları yaşayıp gidiyoruz işte.
Uzatmayayım artık.
Seni seviyorum, çok samimi olarak seviyorum.
Müge
KAYIP YAVRUMUZ
Merhabalar,
Denizbank’ta çalışan bir arkadaşımızın çocuğu kayıp, lütfen görenlerin aşağıdaki numaralara bilgi vermelerini rica edeceğim.
Saygılar.
Allah yardımcıları olsun. İnşallah bulunur.
Kaybolan yavrumuzun ismi; FIRAT ÇELİK
5 yaşındaki çocuğu gören varsa lütfen Allah rızası için, insanlık namına en yakın emniyet müdürlüğüne ya da
0534-643-25-05 / 0554-843-18-60
Numaralara bildirsin lütfen.
BEYAZ MANŞET
Yeni televizyon programımı soran pek çok e-posta da geliyor sizlerden. Program hakkında daha fazla bilgi almak için https://twitter.com/#!/beyaz_manset adresinden takip edebilirsiniz. Programla ilgili, yorum, görüş ve önerilerinizi de bekliyorum.
Paylaş