Paylaş
Ablam ya, bir gecelik kaçamağın yükü bu kadar mı ağır olmalıydı? Şimdi diyeceksin ki “eh be oğlum ben seni kaç kere uyardım.” Haklısın ablam, ne desen haklısın valla ama benimki bir cahillikti işte. Ha hele şu borçlarımı kapayıp şu otelden bir çıkayım ne iş olsa yapacağım, gerekirse limon satacağım ama kadına kıza sarkmayacağım, hele bir de şöyle helal süt emmiş bir hanım bulursam kendime, evlenip karışacağım aileye.
Ablam sana biraz oteldeki hayatımdan bahsedeyim. Sabahın körü kalkıyorum, saat beş gibi. Bu otelde bir bölüm var adı “havskepping”mi öyle bir şey işte, bunun başında da cadı mı cadı, uyuz mu uyuz Emel diye bir kadın var. Kadın bana gıcık, ilk günden beri taktı bana. Her gün koca iki katın tüm temizliğini bana yaptırıyor, bazen diyorum ki içimden “eh Emel sen bana dışarıda bir cafede falan rast gelecektin ki bak o zaman ben sana gösterirdim.” Kızma ablam şaka dedim, dilim dışarıda suyum çıkana kadar, önce iki katı temizliyorum, ondan sonra direk mutfağa, mutfakta da canım çıkıyor. Ben askerde bile bu kadar soğan soymadım, patates doğramadım.
Bir şef var adam Türk değil, adı Cek mi ne, “go on, go on!” bana tek dediği bu. Her gün 50 kilo patates, 50 kilo soğan ayıkladıktan sonra, önüme ye diye bir lapa koyuyorlar, her gün lapa yemekten, bağırsaklarım iflas etti be ablam. Neyse yemekten sonra elime bir çim makinesi tutuşturuyorlar. Asım Bey var bahçıvanbaşı “ hadi yallah git, ne kadar yabani ot varsa önce el ile, tek tek kopar, sonra da çimleri buda, hele çimlerde bir santim boy farkı göreyim, seni öğütür sonra da gübre diye çimlere atarım diyor abla ya.
Valla kafayı yiyeceğim ablam, hele bunların hepsi bir günlüğüne de olsa bana hizmet edenlerden olunca ağrıma gidiyor be abla. Kral gibi geldiğim şu otelde şimdiki halime bak ya.
Burada başıma gelen en iyi şey, zorunlu olarak sigarayı bırakmam oldu.
Maaş falan da vermiyorlar tabi, hepsini borcuma kesiyorlar, hay içine edeyim, cebimde bir sigara param bile yok anlayacağın.
Bir başka sorunum da, beni maymun ediyor bu, otelin basın bilmem nesi şefi Süleyman Bey. Arada beni çağırtıyor yanına “gel bakayım Mahmut, seninle resim çektirmek isteyen misafirlerimiz var.” Her gün 100 poz onunla bununla, neymiş Ayşe Aral’ın yazılarındaki meşhur çakma Jogolo Francoymuşum. Nasıl bir talep var anlatamam, bir yandan da seviniyorum bu duruma, bakarsın bir gün biri görür keşfeder, hani bir dizi mizi, gel oyna der diye. Gerçi o hayal de boş, hiçbir yere gidemem ki borcumu ödemeden, bu da en az bir iki sene sürer.
Abla moralim nasıl bozuk bilemezsin. Yine kızacaksın belki ama benim son bir ümidim var, o da bizim otelde 15 gündür kalan Bayan Anjila. Ne olur saçını başını yolmadan bir dinle. Bu kadın altmışlarında, İngiliz bir dul, kocası geçen sene vefat etmiş, adamın bir serveti varmış, öyle böyle değil, hepsi de bu kadına kalmış. Bir de kadın saraylı mıymış neymiş, öyle bir laflar dönüyor otelde, “düşük mü düşüs mü” öyle çağırıyorlar bunu.
Ne zaman odasına bir şey istese, özellikle beni istiyormuş; kavundan karpuza, şampanyadan, yemeğe, gazeteye, dergiye kadar her şeyini ben götürüyorum. Gündüzleri havuzda güneşleniyor, beni görünce hemen çağırıyor “sırtıma krem sür, ayağım ağrıyor biraz ovala, bikinimin iplerini sırtımdan doğru bağla, falan ”
Nasıl anlaşıyoruz dersen, hani ben İngiltere’de de bir sene işçi olarak çalışmıştım ya, işte oradan kalan çat pat İngilizcemle.
İşte ablam böyle, mektupla bu kadar oluyor işte, sen de hiç ziyaretime gelmiyorsun ki, şöyle oturup dertleşemiyoruz hiç. Hem gelirsen biraz havam da olur, sahipsiz olmadığımı anlarlar.
Bak ben enişteyle sana, bir hafta sonu için otelin en güzel kraliçe dairesini ayırtayım, benden olsun, 10bin dolar nasıl olsa ödeyeceğim bir üç beş bin de senin için çalışır yine öderim. Olan oldu nasıl olsa, üç beş fazla da ablama helal olsun.
Hem Angilayla da tanışırsın, bak ben onunla ciddi bir ilişkiye girersem hem senin de sırtın yere gelmez, valla sana da bakarım ben, sana bir de “düşük mü ne o isimden satın alırım, tüm köşe yazarlarına hava basarsın. Ablam ben uzadım ellerinden öperim, Panter Emel bas bas bağırıyor, hürmetler güzel ablam.
Franco Mahmut
BENDEN DE MAHMUT’A MEKTUP VAR
Oğlum Mahmut, mektubunun ilk satırlarını okurken bir an içim cız etti, hatta otel personeline bir ziyarette bulunmam gerektiğine karar verdim. Neticede tüm mokluk senden kaynaklansa da, kimsenin seni bu kadar ağır çalıştırmaya hakkı yok ama işte senin jigololuk yaptığını, hayatını kolay yoldan kazanmaya çalıştığını bildiklerinden sana böyle bir cephe almış olmaları da normal, o da ayrı.
Mektubunu okumaya devam ettikçe evet saçımı başımı yolasım geldi yine, ey Mahmut sen hiç mi akıllanmayacaksın? Yine nereden çıktı bu altmış yaşındaki kadın, ne yapsam ne etsem seni bu yoldan döndüremeyeceğim ben.
Oğlum düpedüz yine jigolo moduna girmişsin sen. Bir de helal süt emmiş kadın bulup evlenecekmişsin. Sana kız verecek babayı bulursan evlenirsin. Allah bilir bu Angela da çakmadır, Türkiye’ye erkek avına gelmiştir. O dediğin de “düşük, düşis” falan değil “düşes”, madem bu kadın düşes, ne işi var ikinci sınıf otelde? Çırağan Mırağan dururken gelip Taksim’in arka sokağındaki 4 yıldızlı otele (Mahmut ilk yazıda senin otele kıyak geçip beş yıldızlı saray yavrusu yazmıştım rezil olmayasın diye) neden yerleşsin? Bir de neymiş, bu kadınla ciddi ilişkiye girerse bana da bakarmış, deli etme adamı, sen kendine bak bana yeter. Bana düşeslik satın alacakmışsın o parayla alınmaz safım benim.
Hey Allahım, valla şimdi telefonu elime alıp arayacağım otel müdürünü göreceksin gününü. Senin aklın hala yaşlı kadınlarda olduğuna göre seni yeterince yormuyorlar demek ki. Ek iş olarak havuz, sauna, jimnastik salonu temizliğini de ekleteyim ister misin?
Seni Allaha havale etmesine çok az kalmış olan ablan
Gerçek ve önemli bir dip not: Dün çok önemli bir telefon aldım, özellikle Bebek, Nişantaşı, Etiler civarında gezen, kadınlara kendini “Adım Franco, estetik cerrahım, annem İtalyan, babam Türk” diye tanıtan bir adam türemiş.
Bu bilgi kulağıma tek bir yerden de gelmedi, yani durum vahim ve bu şahıs kadınları rahatsız etmekteymiş. Bir takım bayanlar da “aa Ayşe’nin anlattığı jigolo bana da musallat oldu” demekteymişler ki bu kesinlikle mümkün değil, neden olmadığını sanırım anladınız.
Gelelim bu adama.
Bak arkadaş, gerekirse emniyete senin hakkında suç duyurusunda bulunulmasını sağlarım, hiç ummadığın bir an bakarsın emniyet güçleri yakana yapışmışlar. İyisi mi sen vazgeç bu hokkabazlıktan, buradan uyarıyorum seni, oldu mu?
Fotoğrafını da ele geçirdim, onu da unutmadan söyleyeyim.
NOT: Bu yazınını önceki yazısı
16 Haziran 2010 çarşamba, Yetiş Abla beni ettim, sen eyleme Abla
Paylaş