Paylaş
Aslında bu bir yandan hoşuma gitmekteydi ama aynı zamanda beni düşündürmekteydi de. Sonra sizlere geçenlerde bir gecelik İngiltere kaçamağımı yazdım. Evliyken evden kaçıp kimselere söylemeden 24 saatliğine parasız pulsuz İngiltere’ye gittiğimi anlattım. Tepkilerinizi bekledim; “yok artık”, “daha neler”, “sen gerçekten deliymişsin”, “delisin” gibisinden şeyler.
İşte gelen epostalar son zamanlarda yani son bir senedir şaştığım hallerin üzerine tuz biber ekti.
“Hahaa iyi etmişsin, ben de yapmıştım ama bir farkla; ben Avustralya’ya kaçmıştım.”
“Aferin sana, iyi fikir valla, bu hafta ben de gideyim”
“Ay bu ne ki bak şu benim ki bla bla…”
Bla bla…
Kimseden gelmedi bana bir ayıptır yazması; “oha!”
Ya da deliymişsin, delisin tarzı bir eposta valla.
Sonra düşündüm.
Gerçekten benimki artık tozlanmış ve yaratıcılığını yitirmiş bir olay olarak kalmıştı aslında.
Şöyle bir bakınsanıza, şöyle bir etraflıca düşünüp taşınsanıza.
Bir zamanlar delilik diye addettiğimiz ne çok şey sıradanlaştı artık hayatımızda.
Yani delilik derken tabi ki günlük hayatımızda delilik bu diye adlandırdığımız şeylerden bahsim burada.
Mesela adam ya da kadın diyor ki “sıkıldım ya, seviyorum arkadaş başkasını, bir aya kadar bırakıyorum karımı/kocamı, çocuklarımı da tüm düzenimi değiştiriyorum.” Adam düşünmüyor bile “yahu ben deli miyim, neyim, dur bir silkeleneyim.”
Karşısındaki arkadaşı da dinliyor onu ve demiyor ki “dur oğlum, yapma, deli misin sen, saçmalama!”
“Evet” diyor “ya hayat kısa, için bunu istiyorsa arkadaşım, hiç durma.”
Adam ya da kadın yapmış kariyeri, çıkmış tepeye, az bekle olacaksın genel müdür ya da başka neyse o, işte tepenin tepesi neyse. Daha uzun bir yol var önünde ama geliyor bir gün “hadi len” diyor, “bıktım artık, kalan ömrümde Bodrum’a yerleşeceğim, günümü gün edeceğim.” Topluyor tası tarağı gidiyor öylece. Delilik değil mi, işte değil kendince, kimse de ona delirdin mi demiyor bugünlerde “helal” diyoruz aksine.
Para biriktirirdik eskiden yahu, şimdi bir anda delirip bir maaşı bir çantaya verebiliyoruz öylece. (Bakın yine delilik yazdım işte) Ama bunu yapanlara sorunca “niye delilik olsun?” diyorlar, “ne belli önümüzdeki aybaşını görebileceğim şu kiralık hayatta neyin garantisi var, aman boşver ya şu kısacık yaşamda.”
Korkusuz da olduk nedense, o da yaptırıyor insana türlü türlü delilikler (yine yazdım delilik diye), halbuki onlar da artık çok normaller, günlük hayatın bir parçası haline geldiler, sporsal faaliyet oluverdiler.
Eskiden tepelerden kendini bir kemerle salıverir miydin kolayca, bir uçaktan paraşütle atlamak için kaç gün düşünmen gerekirdi ya da buna benzer atraksiyonlar bizim için neydi, düpedüz delilik değil miydi?
Ya şimdi? Yapmayan kaldı mı ki?
Bir laf var idi; “bunun tahtaları eksik” diye, acaba kullanan kaldı mı ki?
En son kimin için “yok, yok valla bu kafayı yemiş” dediniz, “bu gerçekten deli” dediniz?
Valla ben düşündüm de uzun zamandır kimse için dememişim. Artık kimsenin yaptığı bana delilik gibi gelmiyor, her şeyi normal algılamaya başladım, işin ürkütücü yanı da bu işte.
Bu nereye varacak, orası bir bilmece.
Galiba bugünlerde gerçek delilik, her şeyin normal gelişmesini, düzenlerimizin bozulmayacağını, ne ekersek onu biçeceğimizi beklemek.
Çalışıyorum, hep aynı işte kalacağım, ne güzel hep maaşımı alacağım, evliyim, mutluyum, hiç aldatılmayacağım, eşim beni hep sevecek, her şey güzel gidecek vs vs vs…
Gerçek delilik bu işte.
Çünkü yok böylesi bu devirde.
İyisi mi uy düzene.
Koyuver gitsin sen de.
Bir söz var;
“Let it be,
Let it go.”
Bir halta yarıyor mu bilmem de…
Öbür türlüsü denendi, acaba bir de böylesi mi denense?
Ayşe’nin notu: kafam yazarken karıştı, kendi yazdığımla kendim çeliştim. Siz yazsanıza bana neler düşünüyorsunuz bu konuda.
Paylaş