Paylaş
Görün, “yazmıştı bu kadın” diyeceksiniz de bir gün, gelecektir daha da beteri.
Dilimi eşek arısı soksun elbette ama dolu yağacak kafamıza dolu, taşlar düşecek tepelerden patır patır, yerler yarılacak ortadan.
Alimallah korkuyorum valla billah.
Neden mi? Nedeni biziz. Nedeni bizim dünyadaki başka hiçbir millete benzemeyen bulunmaz Hint kumaşı özelliklerimiz.
Bir kere bizde sürü psikolojisi var.
Nasıl bir güven çobanlara, kuçulara, çobancıklara, nasıl bir hürmet nasıl bir itaatkarlıktır bu ya?
Ama işte hata başlıyor çocukluktan. Efendi uslu yetiştirileceksin ya, tasmalı büyütülüyorsun ve de korkuyla.
Bir kere rütbeli herkesten korkmayı öğretiyorlar sana.
Sen hiç öğretmenine “bence bu konuda haksızsınız, ben haklıyım, gelin tartışalım” falan diyebildin mi acaba?
Hahaha, nerede o cesaret ya?
Şimdi tabi patronunun yanında üç buçuk atarsın. Gerçi at da zaten. Bu memlekette kovulursan nah iş bulursun, o da var ya.
Başına her ne gelirse bu memlekette, hakkın yendiğinde, kazık yediğinde, hastane kapısında süründüğünde ve yaz yaz bitmeyecek örneklerde hep bildiğin, öğretilen o cümleyi söyle; “yarabbi buna da şükür, en azından elim ayağım tutuyor.”
A be ne sabır, nasıl bir Polyannacılıktır bu, daha doğrusu iman gücü işte.
Sen de biliyorsun ki bu memlekette işin Allah’a kalmış, başka kurtarır tarafın yok, farkındasın kendin de.
Hayat her sabah farklı başlar senin memleketinde, akşam yaza yatarsın, sabah kısa kalkarsın, mevsim gibi gündem değişir.
Allah’tan Türksün de bağışıklık sistemin güçlü, yoksa bırak hasta olmayı, can dayanmaz bu hal ve gidişe.
Elin memleketinde yaşansa dünyayı ayağa kaldıracak olay senin günlük gazetelerinin her gün en az iki sayfasını kaplar.
Türk olmasan, her gün en az iki - üç antidepresan içmeden olmaz.
Şımarıklığı da bilmezsin sen, ay canım benim nereden bileceksin, kim şımartacak seni?
Canından bezmiş eşin mi? Devletin şımartmalı değil mi?
Kaç kişiye baba dedin ki? Bir babana, bir devletine öyle değil mi? Allah düşmanıma vermesin böyle üvey baba kardeşim.
Sen daha sigorta, emeklilik, o, bu, şu, sürün dur, çok beklersin.
Eeee ama her şey de devletten beklenmez ki! Bin bir türlü işleri var, görmezlikten mi gelmektesin, seni nasıl yetiştirdiler, efendiliğin nerede senin?
“Ne geldiyse başımıza fazla efendilikten geldi” diyorsan ben de zaten şakacıktan yazmıştım, onu anlattım ya tüm yazıda.
Efendiyiz işte, usluyuz. Yeryüzünün en sadık halkıyız, bizden daha sonra gemiyi terk edecek bir milleti dünyanın hiçbir ülkesinde bulamazsınız.
Bizim kadar hayalperest, bizim kadar dirençli, dayanıklı, inançlı, affedici, kolay kanan, kolay inanan bir millet daha yoktur.
Ha bunların yanı sıra bu yeryüzünün belki de en uyanık, zeka olarak da -özellikle pratik zekada- en önde gelen milletlerinden biri olduğumuzu da ekleyeyim buraya.
Çok yaşamış, çok görmüşüz, bu da geçer deyip her seferinde ümit beslemeye devam etmişiz.
Ne yapacağız biz Türk’üz. Bu saatten sonra da değişmeyiz, yine aynısını yapacağız.
Artık huzur istiyoruz, artık mutlu mesut yaşamak istiyoruz deyip ümit edip bekleyeceğiz.
Çünkü biz Türk’üz, yılmak bilmeyiz.
Gemiyi terk etmeyiz.
Kimselere yedirmeyiz.
Sesimiz gür çıkar.
Ayağımızı bastığımız yer titrer.
Bu da yeryüzünün diğer hiçbir milletinde olmayan özelliklerimizdendir.
Ha bir de birlik bizim diğer adlarımızdan biridir; yani “sürü”.
Paylaş