Paylaş
Bu cahil okumamış ya sapık olabilir ya da bu üniversite mezunu, hatta yüksek lisans mezunu, yıllarını okuyarak geçirmiş. Hatta işinde de üst düzey yönetici ve çok başarılı. Bu kesin sapık değildir de diyemiyoruz ne yazık ki…
Etrafta serseri mayın gibi dolaşan, işsiz güçsüz, üstü başı yırtık dökük sapık olabilir; aman yanaşma! Şu adam kesin güvenilirdir; baksana doktor, eczacı, sanatçı, devlet memuru, öğretmen... Bu adamdan zarar gelmez de diyemiyoruz işte.
Yaşadığın ülkeye, şehre, zenginliğine, fakirliğine, cahilliğine, okumuş olup olmamana, evli ya da bekar olmana, dinine, ırkına bakarak da ayırt etme imkanımız yok seni…
Ummadık yerlerden çıkıyorsun sen; bazen en yakın arkadaşımızın babası ya da komşumuzun kocası bile olabiliyorsun. Hatta bazen kendi kocamız, dayımız, amcamız…
Seni de doğuran bir ana bizi de… Ama sen farklısın işte... Sen kötüsün, şuursuzsun, hastasın... Beynin başka şekillerde çalışıyor senin. Hatta beyninin bir bölümü dumura uğramış, çalışmayı bırakmış.
İnsaniyet, ahlak, sevgi, acıma, utanma duygusu en mühimi de Allah korkusu kim bilir ne zaman terk edip gitti ruhunu?
Niye hasta olduğunu anlayamıyorsun ki? Aynısını küçükken bir yakının ya da hiç tanımadığın biri sana yaşattı diye mi? Sakın evet deme, inanmam çünkü. Bunları yaşayanlar tam tersi eğer ayakta kalıp yaşama sarılmayı becerebilmişlerse, normal insandan bin kat daha duyarlı oluyorlar.
Hayatta kalmayı becerebildilerse dedim; çünkü bir sürüsü senin yaşattığın bu kabusu sırtlanamıyor ve canına kıyıyor. Böylelikle senin ismine ve günahlarına bir de katil ekleniyor.
"Küçüktür, anlamaz" dediğin kız çocuğu senin sayende yaşama tutunmayı, hayata, insanlara sevgi ve güven dolu bakmayı daha üç beş yaşında bırakıyor. Hayatı boyunca tüm yaşantısında senin o pis yüzün gözlerinde, o zehirli ellerin vücudunda hoyratça dolanıp duruyor.
Ergenlik çağlarındaki kızların hayatını ise toptan karartıyorsun. Kimseye anlatamıyor; hele ki akrabadan ya da eş dost takımından halliceysen, anlatsa da inananı olmuyor. "Yok artık, Mehmet amcan mı?" "Nasıl yani? Benim kocam mı? Ay sizin bu kızınız düpedüz ruh hastası, kesin kocamda gözü vardı. Hey Ahmet bey, hatun hanım, iki tokat atın da kendine geliversin şu kızınız!"
Sonrasında olan oluyor. Kız anadan babadan şanslıysa, aile desteği görüyor. Ama çoğu da taciz, tecavüz üstü bir de Osmanlı dayağı yiyip oturuyor. Onun da hayatı kabuslarla, hiçbir erkeğe güvenememekle, evlenmeyi becerebilse vaginusmus belasıyla, psikolog kapılarında, çantasında renk renk haplarla gidebildiği yere kadar gidiyor.
Her şeyin tek suçlusu da sensin! Sapıksın, kötüsün diyorum ama anlamıyorsun. Kendi kızına bile aynılarını yapmadın mı? Sana ne elin kızından, değil mi?
Allah'ın kedisinden, köpeğinden, eşeğinden, ineğinden bile zevk alacak, onları dahi şehvet unsuru görecek kadar hasta birinden bahsediyoruz, değil mi?
Merak ediyorum; sen yatağa yatınca dua ediyor musun? Ediyorsan, ne diyorsun? "Allah'ım bana ve aileme sağlık, mutluluk ver" diye mi? Ya da "para pul, iyi iş imkanları, bol kazançlar" mı diliyorsun? "Allah'ım beni iyileştir, elimi kolumu bağla, her yerim tutulsun, ben hastayım birileri beni bulup tedavi ettirsin" diye ediyorsan ne iyi bence. Allah katında kabul olacak tek duan bu olur.
Benim de hayatıma girdin bir kere. Yaşım otuzdokuz. Bugüne kadar kendime saklamıştım ama madem yeri geldi, yazacağım. Yazacağım, çünkü hayatına dokunduğun her kız her kadın da yaşadıklarını herkese anlatsın, korkmasın, yalnız kalmasın diye.
Ha bir de yazıyorum belki sen benim okurlarımdan birisindir; okursun, utanırsın diye.
Yaşım onikiydi. Her yaz Basın İlan Kurumu Tatil Köyü'ne giderdik tatile…
Tatil köyüne genelde sadece basın mensupları alınırdı. Sen tanınan bir basun mensubunun akrabası torpilinden yararlanıp gelmiştin maalesef. İki kızın vardı; biri ben yaşlarında, diğeri kız kardeşimden iki yaş küçük. Eşin kızıl saçlı, çilli, dünya şirini, güleryüzlü ve çok tatlı bir kadındı. Hey sapık! Sen avukattın, bak onu da ekleyeyim.
Her sabah güzelim kumların üzerine serilir, zevk-ü sefa ederdin. Çocukları çok severmişsin, öyle derdin. Hep oyunlarımıza katılır; o rezil kıllı göbeğin, maymundan hallice rezil görüntünle oyunlarımızın içine ederdin. O zamanlar senin için bu kadar kötü düşünmüyordum. Sadece ne zaman topu ben yakalayacak olsam, benden önce atlamana kızardım, o kadar…
Ne olduysa o gün oldu. Yüzerek sala gitmek için debeleniyordum. Annem "Yalnız gidemezsin Ayşe"derken, sen atıldın. "Ben giderim Ayşe'yle" diye.
Başladık yüzmeye... Gayet de güzel yüzerdim. Yol boyu bana bin kere sarılmana hiç anlam verememiştim. Bir de ağzının bir kokusu vardı ki hiç unutmam. Ne zaman evde yumurta pişse, sen gelirsin aklıma…
Neyse işte, üç beş kulaç sonrası vardık sala. Ben merdivenden çıkarken zorlandım diye aldın beni kucağına, iyi adamsın ya… Beni bir aşağı bir yukarı indirip indirip çıkardın. Son hamle kendimi merdivenlerin tepesine atmayı başardığımda, o sert pis şeyin göğsüme değdi. Ana babadan bu konularda çok zaman önce bilinçlendirildiğimden durumu hemen kavradım. Allah'tan da güçlü bir kızdım; şoka moka girip sayende hayatım zedelenmedi. Kimseye anlatmadım. "Niye?" dersen, tek şey yüzünden... Babamın katil olup hapise girmesini istemediğimden…
Ya işte böyle... Sapık! Benim hayatımdan da geçtin bir kere. Artık kimselerin hayatına gizlice girme!
Not: Tacize, tecavüze uğrayan kimse susmasın, konuşsun. Kendini yalnız hissetmesin. Devlet bu işe ciddi anlamda el atsın artık, yeter! Evlatlarımızı korumak bizim olduğu kadar sizin de göreviniz.
Paylaş