Paylaş
Şuyum,
Hatalıyım,
Yanlışım,
Kompleksliyim,
Hırslıyım,
İddialıyım,
Deliyim,
Bazen yalancıyım,
Bazen kinciyim,
Arada belanın önde gideniyim.
Her neysem neyim, tek avantajım ne mok olduğumu hep biliyor olmam ve aksi için kendimi kandırmaya çalışmamam.
Yine böyle oldu.
Kendimle ilgili bir şeyi daha keşfettim.
Keşfetmekle de kalmadım, gidip bilirkişilere onaylattım.
Aslında onlar dipsomaniksin demediler; “dürtü kontrolü bozukluğu” dediler.
Çünkü dipsomani daha çok alkol problemiyle ilgili bir şeymiş.
Ama halk arasında kullanırız ya bu lafı, onun için ben dipsomanikim diyorum kendime. Halk ağzıyla dipsomani ne, bilirsiniz elbette.
Ya hep ya hiç ya dibine kadar ya dokunmamacasına uzakta.
Buna neler dahil?
Her şey;
İçmek,
Yemek,
Süslenmek,
Seks,
Aşk,
Erkekler,
Gezmek,
Hiç gezmemek,
Alışveriş,
Sorumluluklar,
Dostluklardaki oynaklıklar,
Aile içi çatışmalar…
Ay, say say sayamam, yaz yaz yoramam kendimi, siz ekleyin işte sizdekileri de.
“Neden böyleyim doktor?” dedim
“Dürtü kontrolü sorunun var” dedi.
“Nasıl yani? Dürtülemiyor muyum ya da dürttüler mi dürtülerime hadi len diyemiyor muyum?”
“Öyle değil” dedi, anlattı durdu.
Bir şey anlamadım ama anlar gibi yaptım.
Ama az olsa da anladığım; mokunu çıkarana kadar yaptığım ya da yapmadığım her şey birikmiş öfkeli kişilik yapımdan kaynaklanıyormuş.
“Eeeee” dedim, “ben hep öfkeli değilim ki”
“Tamam işte öfkesizken, çok mutluyken de ara sıra saçmalamıyor musun zaten?”
“Doğru saçmalıyorum, mutluyum, sokağa çıkıyorum, uçasım var, keyiften eve geri giremiyorum.
Mutsuzum, yataktan çıkmak istemiyorum, sıkıyorsa gelsin vinç, greyder, tutsun kolumdan, çeksin, çıkarsın.”
“Peki, bir tek ben mi böyleyim? Doğuştan freni olmayan, kontrol bozukluğu olan tek ben mi varım be doktor?” dedim.
“Hahha” dedi, “sen yine normallerdensin. Sana bir ara- tabi isim vermeden- anlatırım başkalarını.”
O zaman hafiften rahatladım.
Mahallenin tek delisi olmamak yüreğime su serpti.
“Peki doktor” dedim, “bak şimdi bir şey soracağım, bu ne söyle bana. Hani ben sevgilimden yeni ayrıldım, hani çok da ağladım ya, hani neredeyse üç hafta oldu ya…”
“Evet?”
“Eeee, ben yine aşk moduna girdim, hem de dört adayım var; tek de değil yani.”
Eline kâğıt, kalem aldı. Aha dedim, adam bana kesin ilaç yazacak.
“Bir dakika” dedi, bir şeyler karaladı, dosyama ekledi.
“Aaaa ilaç vereceksin sandım” dedim.
“Yok ya” dedi, “Şu ana kadar söylediğin en normal şey buydu seans boyu. İlaca gerek yok, sen zaten dönmüşsün hayata.
Korkma, istediğini sana ve kimseye zarar vermedikçe dibine kadar yaşa. Şimdi git, amma haftaya yine gel.”
“Niye?”
“Kimi seçeceksin merak ediyorum da ondan. Of Ayşe gel işte, bir kaç terapi daha yaparız.”
Haftaya gideceğim.
Bakalım bu arada yeni Veli’m kim olacak, pek bir heyecanlıyım vallahi.
Yazsanıza bana siz de benim gibiyseniz. Öpüldünüz.
……
ACİL OLDUĞU İÇİN TEKRAR PAYLAŞIYORUM
Kanında Hayat Var
Aşağıdaki epostayı cam adam olarak tanıyıp sevdiğiniz
Zekeriya Ünal’dan aldım. Olduğu gibi sizlerle paylaşma gereği duydum.
Ayşe abla merhaba,
Gizem Çınar isimli arkadaşımız 16 yaşında. Benim gibi Adanalı. Gizem üç ay önce doktora gidiyor bacaklarındaki, ayaklarındaki ağrılar sebebiyle.
Doktor teşhisi koyuyor; lösemi. Okulunu, arkadaşlarını, evini bırakıp Ankara'ya tedaviye gidiyor.
Gizem Adana'nın en başarılı, en öne çıkan okullarından Adana Anadolu Lisesi'nde okuyor. (Annem de aynı okuldan mezun)
Okulun; içinde çok sevdiğim abilerimin, ablalarımın bulunduğu kocaman bir mezunlar grubu var, bu grup sosyal medyada çok aktif. Ben de bu grubun fahri üyesiyim.
Haberi alınca okul ve mezunlar grubu hep birlikte bütün şehirde “Kanında Hayat Var” isimli bir kampanya başlattılar. Amaçları daha çok insanı bilinçlendirmek ve gönüllü donör (kemik iliği vericisi) sayısını arttırmak.
Kampanya Ankara, İstanbul gibi büyük şehirlere de sıçramış durumda. Ayrıca Twitter'da #gizemicinilik şeklinde bir hashtag oluşturduk ve 30 Mart akşamı saat 20.00’de bu hashtag'i Trending Topic listesine birinci sıradan soktuk. Fakat ilerleyen saatlerde konuya ilginin dağılması ve başka gündemler yüzünden hashtag liste dışında kaldı.
Gizem'e kemik iliği nakli gerek. Uygun iliğin bulunması için de daha çok gönüllü verici gerek.
18-55 yaş arası, kronik-bulaşıcı bir hastalığı olmayan, düzenli ilaç kullanmayan, 50 kilonun üstünde ama aşırı şişman olmayan herkes kemik iliği verebilir.
Kemik iliği bağışlamak için: www.kokhucrebagisla.com adresine giriyoruz, "Gönüllü Verici Kaydı" bölümündeki onam formunu okuyup kabul ediyoruz, bilgi formunu dolduruyoruz.
Bir kayıt numarası, bir de adımıza aldığımız çıktıyla birlikte aşağıda yazdığım adreslerden birine gidip iki tüp kan veriyoruz. Verilen kan Ankara Üniversitesi Akraba Dışı Doku Bankası'na gönderiliyor ve testlerden geçiriliyor.
Kan Gizem'e veya başka herhangi bir lösemi hastasına uygunsa telefon ediliyor, "Bağışta bulunmak istiyor musunuz?" diye soruluyor. "Evet" deyip Ankara veya İstanbul'daki nakil merkezlerinden birinde iliğimizi veriyoruz.
İlik verme işlemi dikişsiz, operasyonsuz küçücük bir işlem. İliğini veren kişi 2-3 saat sonra tekrar evine dönebiliyor. 1-2 gün kalçada ufak bir ağrı hissedilebiliyor ama hepsi bu kadar.
Donör olmak için kan verilebilecek adresler:
İstanbul Çapa Tıp Fakültesi İlik Bankası: 0212 534 7500
Ankara İbni Sina Hastanesi İlik Bankası: 0312 508 2444
İzmir Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi: 0232 390 4029
Antalya Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi: 0242 249 6000
Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi: 0224 295 0000
Kayseri Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi
Konya Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi
Adana Aşkım Tüfekçi Çukurova Devlet Hastanesi (Salı-Çarşamba günleri 13.30- 16.00 arası A Blok’ta kan verilebiliyor.)
Paylaş