Paylaş
Ortaokuldan beri beraber büyüdük. Ben evlendim, o kariyer yaptı. Çocuğum doğduğunda benden önce o gördü. Şu yirmi beş yıl süresince birbirimizin ellerini hiç bırakmadık ama son üç senedir eskisi kadar da kavuşamaz oldu ellerimiz.
Nedeni belli, onun hayatına bir adam girdi. Aslında sorun hayatına bir adamın girmesi değildi. Elbette ki hayatında bir adam olacaktı, hepimizin olduğu gibi.
Ama ne var ki bu adam arkadaşımı çok değiştirdi. Hayatına resmen ipotek koydu, tüm yaşantısını değiştirdi. Tarzına, huyuna suyuna, her şeyine müdahale etti. Benim arkadaşımı yollayıp, yerine ondan bambaşka bir kadın yarattı. Kadını hamur yoğururcasına yoğurdu, beğenmedi tekrar yoğurdu, istediği şekle sokana dek uğraştı, durdu.
İyi niyetli âşık arkadaşım sevdiği adamı mutlu etmek adına yoğrulmaya müsaade etti. “Bu adamı seviyorum, neyime karışıp neyimi değiştiriyorsa bana olan sevgisinden” dedi. “Ben de onun çok şeyini değiştirdim” dedi. “Aşk böyle” dedi, “Bu durum karşılıklı” dedi. “Sen de aynı şeyleri yaşamadın mı?” dedi. “Az şeyden mi vazgeçtin evliliğinde mutlu olabilmek için?” dedi.
Ona cevap veremedim çünkü bilemedim, haklı olabilirdi. Belki evliliğimin bitme sebebi de buydu.
Artık yoğrulmaktan bıkmıştım ve artık buna müsaade etmez olmuştum. Bir süre onu tenkit etmemeye, inandığı gibi yaşaması için ona müsamaha göstermeye karar verdim, mutluydu çünkü ya da en azından öyle zannediyordu.
Bir süre sonra daha da değişmeye başladı ve bu seferki bence tehlikeliydi. Ruhu değişmeye başlamıştı, eski halinden eser kalmamıştı. Bizi normalde ağlatan hiçbir şeye ağlamaz, güldüren hiçbir şeye gülmez olmuştu.
Görüşemez, konuşamaz olmuştuk. Arada sırada görüşme, konuşma şansı yakaladığımızda da karşımda adeta bir robot vardı, sanki programlanmıştı. Bazen de bir kukla gibi; ipleri birinin elinde, sağa sola kendi istemi dışında hareket ediyor gibiydi.
Geçen gece telefonum çaldı, arayan arkadaşımdı. İsteksizce cevapladım acaba yine ne oldu, bu adam canını bu sefer nasıl acıttı diye meraklandım.
Beklediğimin tam tersi bir sesle karşılaştım, mutluluktan uçuyor gibiydi. Eskisi gibi komikti, “Seni seviyorum” dedi ve ekledi; “Bitti Ayşe, ayrıldım ve sen çok haklıydın, sabahları aynaya baktığımda artık benden başka birini görmeye başlamıştım.”
O geceden beri her gün telefonlaşıyoruz; bilgisayardan yazışıyoruz; eskiye döndük ve o her geçen gün daha da cıvıldıyor; daha da neşeleniyor.
Geçtiğimiz hafta bunları yaşayınca bir an durdum, düşündüm. Onun yaşadıklarının aynısını ben de yaşamıştım ve eminim ki sizler de yaşadınız, belki de hala yaşamaktasınız.
İnsan içindeyken durumu çakamıyor, kendine dışarıdan bakıp göremiyor. Eşin dostun yaptığı eleştiriler insana çekilemez ve kabul edilemez geliyor, hatta sinirlendiriyor.
Ama işin aslı şu, bazen bir adamın gitmesi iyi oluyor. Yollamaya karar vermek zaman alıyor, acıtıyor ama sonrası iyi geliyor.
Bazen bir adamın gitmesi iyi oluyor. Aynaya baktığında tanıdığın, yıllardır bildiğin, sana yabancı olmayan o kadını görüyorsun yine.
Adamın sende takıntı yaptığı göbeğin, suratındaki benin senin oluyor yine.
Sırf onu mutlu etmek için eline verdiğin iplerinin tek sahibi sen oluyorsun yine, sağa sola oynamak, bazen de hareketsiz kalmak keyfine bağlı sadece.
“Sen bilmezsin”ler, “ sen anlamazsın”lar sana ait, neyi bilmediğine, neyi anlamadığına karar verecek tek kişi kendinsin.
Artık sadece kendini taşımanın verdiği hafiflik var üzerinde, artık hamallıktan emeklisin.
“Ben ona, buna bu lafı nasıl ettim”ler, “Bak ne ayıp ettim de yanında olamadım”lar , “Yanına gidemedim”ler de yok. Suçluluk duygularından arınma zamanı, istediğin an istediğin yerde olabilecek olmanın verdiği huzur ruhunda, gülümsemesi ise yüzünde artık.
Üzerinde yaratılmaya çalışılan suni kompleksler umurunda değil, egon ise eskiden olduğu yere ait yine.
Sınava hazırlanan öğrenciymişsin gibi “Bak o kaç puan aldı, sen kaç” şeklinde elalemin kadınlarıyla yapılan kıyaslamalar artık senin için sadece bir kendini bilmezin sana yaşattığı komedidir, çocukluk günlerine dair.
Cinselliğin, kadınlığın yine senin; patronluğunu bir süreliğine belki birine verdiğin ve artık geri alıp kendini patron ilan ettiğin...
Keşkeler, kendi keşkelerin; tek kişilik.
Hayallerine ulaşmak daha kolay şimdi, çünkü onlar da tek kişilik. Sadece kendi hayalinin peşinden koşacaksın artık, bir başkasınınkinin değil.
Kadın olarak tek üretiminin çocuk doğurmakla sınırlı olmadığını keşfetmek…
Seçimler sana ait, artık seçilmişlerin peşinden gitmeyeceksin. Önüne konulanı değil, önüne kendi koyduğunu deneyimleyeceksin.
Bir adamın gitmesi iyi olur bazen. İlk günler anlamasan da zamanla anlarsın.
İlk günler gecesi de, sabahı da zor geçer. Sonra geceleri de, sabahları da daha çekilebilir bulmaya başlarsın.
Bir gece bakarsın kahkahalar atarak gülmeye başlamışsın yine, bir sabah bakarsın aynadaki “sen” olmuşsun yine.
Aynada kendini görünce- eski ve o tanıdık seni- yine yüzünde belirir bir gülümseme. Silkelenmeye başladığının işaretidir. Hesapsız, kitapsız sadece kendini düşünmeye başladığının da müjdecisidir.
Bazen iyi olur bir adamın gitmesi, yeni gelecek olana dair hayaller kaplar yine tüm benliğini. Zevklidir de, bazen iyi olur bir adamın gitmesi.
Paylaş