Paylaş
“Hazır yeni yıl yaklaşıyor, fırsat bu fırsat” dedim ikisini de aradım, evimdeki yılbaşı yemeğine davet etmek için…
İlk Kadri’yi aradım, “Naber canım” dememe kalmadı, Kadri zılgıtı bastı:
“Oooo, Ayşe Hanım.. Hayırdır? Biz sizin aklınıza gelir miydik? Yazı yazmaya başladığın ilk günlerde üç yazıda tepe tepe kullandın tabi bizi patronunun gözünü boyayasın diye. Sonra tanınmaya başlayınca da unuttun. Hayırdır, hangi dağda kurt öldü? Okur ya da konu sıkıntısı mı var söyle bakalım..”
“Ay aşk olsun ne fesatsın! Hem sizi özledim, hem de benim evdeailece yılbaşı yemeği yiyelim istedim.”
“Haa bak, yemek dedin mi, işte o zaman durum değişir. Hele bir de rakı varsa banapis uyar. Tarihi ve yeni evinin adresinisöyle yeterli.”
Kadri kabusundan sonra, bu sefer Avni’yi aradım:
“Naber canım? Dıgıl ügf mıgıl… İyi misin?”
“Aaa iyiyim Ayşecim. Ben de kaç zamandır seni düşünüyordum. Aferin, iyi gidiyorsun. Arada sırada okuyorum seni. Beni gururlandırıyorsun.”
İşte o an dumrula uğradım. Konuştuğum kişiAvni olamazdı. Hayatı boyunca “Dıgıl, ugf, mıgıl”dan başka bir şey söyleyemeyen kendileri nasıl olmuş da bu kadar düzgün bir cümle kurabilmişti?..
“Ya şaka gibi Avni… Nasıl öğrendin konuşmayı?..”
“Hahaa…Ahmet Hakan, Cüneyt Özdemir ve Twitter sağ olsun ama bak aramızda kalsın. Çünkü kimseye çaktırmıyorum. Zaten bu ülkede aynı lisanda bile birine derdini anlatmak zor! O yüzden halk arasında yine dıgıl mıgıl takılıyorum.”
“Helal sana” dedim, davetimi yaptım, salı akşamı görüşmek üzere sözleştik.
Sıra geldi alışverişe. Önce yılbaşı hediyelerini hallettim, gittim ikisine de birer kırmızı don aldım. Kadri’ye don bulmam tabi ki pek kolay olmadı çünkü kendilerinin mıç ölçüsü normal bir mıç ölçüsünden bir hayli büyük!…
O işi de hallettikten sonra gırtlak alışverişine yöneldim… Bütçemin dağılmasına sebep olan bir alışveriş yaptım zorunlu olarak.
Kadri bu, doymaz ki adam tek hindiyle, tek mezeyle!
Oylum oylum oyulduktan sonra giriştim yemek yapmaya…
Yemekteyiz programında hissetim kendimi. İşim öyle zor ki. Biri sarımsak hastası, bir diğerinin sarımsak fobisi var… Bu durumda, Ayşe çek iki patlıcan salata…. Soğan durumu da aynı şekilde. Avni elini sürmez, Kadri’ye isegünde beş tane ver, çatur çutur yesin elma niyetine…. Çek Ayşe iki farklı çalı fasulye.
En son sıra geldi bir aylık kiramı yatırdığım üç hindiye…
Allah’tan onları ben pişirmeyecektim… Kadri dedi ki, “Elleme, ben gelince bilahere kendim dolduracağım hindileri.”
Sofra kuruldu, beklenen an geldi kapı çaldı, karşımda bizimkiler…
Sarım sarım sarıldık, sarmaş dolaş olduk, içeri geçtik.
Kadri direk mutfağa daldı. Sonra bir an ellerime pis pis baktı ve dedi ki,
“Bana bak… O tırnakların haline ne? Uzun ve ojeli, hatta o tırnaklar takma! Biliyorum sen tırnak yersin. Bana bak… Bu tırnaklarla mı pişirdin bu yemekleri?”
“Yuh yani!” dedim, “Hiç öyle şey yapar mıyım? Yemekleri yaptım, tırnakları sonra taktım.”
Avni kucağında laptop, Twitter’da eğlenirken, biz mutfakta Kadri’yle hindilere giriştik…
Bir an baktım ki, Kadri,kulaklarına eğilmiş pıs pıs bir şeyler söylüyor hindilere.
Kulak kabartıverdim ne diyor diye, söylediklerini duyunca ağzım açık kaldı…
“Siziniçin inbe diyorlar. Pis işler çeviriyormuşsunuz… Bunların para için yapmayacakları iş de yoktur diyolar…”
“Manyak mısın Kadri” dedim, ”Ne diyosun ya?”
“Karışma” dedi, “Hindileri dolduruyorum işte. Bak geldiler dolduruşa. Şimdi atıyorumfırına…”
Hindiler pişti, masaya geçtik. Avni’yle ben önce mezeye takılalım dedik ve aptallık ettik. Kadri hindiyle başlamayı seçtiğinden, Avni’yle bana da, kalan son budu paylaşmak düştü…
Bu sırada rakıda su gibi gitmekteydi… Avni’yle ben çakır, Kadri ise zom olmaya başlamıştık.
Çok geçmedi, Avni muhayyer dıgıl makamında şarkılar söylemeye, Kadri ise dereden tepeden bahaneler bulup sövüp sayma başladı. Gürültüye önce komşular geldi… “Yapma, etme” demeye kalmadı, Kadri tüm komşuları bir güzel dövdü!.. Ardından sitenin güvenlik görevlileri doldu bir anda eve… Kadri onlara da bir temiz sopa çekti ve rakısını yudumlamayı sürdürdü…
Sabaha karşı saat dört suları, “Kalkalım artık” dediler.
“Tamam ama” dedim, “Kadri kafan iyi, araba kullandırtmam sana. Bak bir servis var, arıyorsun gelip seni senin arabanla evine bırakıyorlar.”
Zar zor ikna ettim. Aradık servisi, bir adam geldi, Kadri’nin arabasının şoför koltuğuna kuruldu, bizimkiler de arkaya….
On dakka geçmedi telefon çaldı, arayan Kadri:
“Ulen Ayse var ya, bittin sen! Yolda Avni’nin çişi geldi, bir benzincide durduk… Yalnız bırakmayayım dedim ben de onla gittim… Çıkınca bir de ne görelim, herif arabayı almış gitmiş! Allah tependen baksın emiiiiiiiiiiiiiiiii!….”
Eski yılı böyle mi bitirdim desem, yeni yıla böyle mi başladım desem bilmiyorum. Ama hani derler ya “Akrep yapmaz akrabanın akrabaya yaptığını” diye… Rezil oldum valla tüm siteye!
Not: Gelecek yeni yıla nasıl gireceğim bilmiyorum ama nasıl girmeyeceğimi çok iyi biliyorum! No Kadri… No Avni… Yes Huzur!..
Paylaş