Paylaş
Döndüm sağa sola…
Saate baktım, meğer tam iki saattir dönüyormuşum bir o yana, bir bu yana.
Sinirlerim bozuldu.
Kalktım soteden iki uyku ilacı buldum.
Zor zamanlar için saklamıştım.
İçtim onları da.
“Tamam” dedim, “yarım saate kalmaz, Allah’ın izniyle sızarsın.”
Yattım yine.
Saat olmuş üç.
Ha uyuyacağım, ha uyudum derken tekrar saate baktım, olmuş dört!
Bu sefer bastı mı beni bir çarpıntı.
Nabzımı saydım, vurmuş yüzün üstüne.
O sırada bir kadın tuttu kolumdan, attı beni denize.
Başladım titremeye.
Zar zor çıktım denizden.
Sarındım yorganıma.
Çıldırıyorum galiba diye başladım ağlamaya.
Sonra bir adam geldi, yüzüme karlar sürdü.
Baktım benim yatağın her tarafı kaplı karlarla.
Önümdeki insanları gördüm.
“Hırsızlar bastı evi” diye kalktım, yatağın altına saklandım.
Biri “aç mısınız?” dedi.
Baktım bir Çinli.
Elinde iki sopa, bir kâse de pirinç.
“Ye” dedi, “iyi gelir”
“Bırakın beni” diye bağrındım.
Dağcılar geldi, sırtlarında çantalar.
“Biz kurtarma grubuyuz, seni buradan çıkaracağız.”
“Odamdan çıkmam” dedim.
Başladım “Nesibe!” diye bağrınmaya.
Ses çıkmadı.
Bu sefer de bir helikopter indi odama.
Tekrar bağırdım “Nesibe!” diye.
“Abla”
“Abla!”
Gözlerimi açtığımda silkeliyordu beni.
“Abla uyan, yanındayım korkma”
Şimdi siz söyleyin bana, bilgisi olanlara danışıyorum.
Bu bir karabasan mı?
Yoksa ben astral seyahat mi yaptım?
Allah kimsenin başına vermesin dün gece yaşadıklarımı; her ne haltsa.
Paylaş