"Arkadaşım Adnan"

Önümde televizyon, elimde bilgisayarım, çarşamba yazıma başlamıştım. Eskilerin tabiriyle “ajans saatiydi”.. Kulağım ister istemez televizyonda, parmaklarım ise bir gülmece yazma hevesindeydi..

Haberin Devamı

Televizyonda hep aynı politikacılar, aynı meseleler, meşhur açılım falan derken, aklım gülmeceden çıktı, hayatımda en sevdiğim politikacıya gitti. Politikacıydı belki ama yaşadığı kısa hayatı boyunca hiç politika yapmadı, yani hiç oynamadı.

Benim hayatıma girdiği zaman ben yaklaşık on üç, on dört yaşlarındaydım. Başımın dumanlı olduğu, hayatta en büyük derdimin sivilcelerim olduğu yıllar.. (Dünyanın hastalığını geçirdim, öldüm öldüm dirildim, onları saymıyorum, bir ara belki anlatırım.)

Evimize ailecek geldikleri ilk gece kendimce dedim ki, “Kesin bu adam ve bu aile farklı.” (Çünkü bizim eve politikacılar falan gelmezdi. Babadan amcadan farklı bir duruşumuz vardı, bizimkiler her zaman muhalefetti.)

“Babam bu kadar seviyorsa” dedim, “Kesin bu adam farklı.” Zaten tipi konuşması her hali de herkesten farklıydı. On iki yaşlarındaki beni karşısına alır, saatlerce dinlerdi. Karısı  da benim rol modelim olmuştu.

Haberin Devamı

Bir yaz hep beraber tatile gittik, Antalya’ya, bir tatil köyüne… Havaalanında, otel kapısında, beraber gittiğimiz her yerde, ona ayrı bir ilgi göstermek istedi oralardaki ahali. O, tüm zamanını biz çocuklara ayırdı. Hep bizlerle ilgilendi. Etrafında onu pof poflamaya çalışan büyük çocuklara ise hiç yüz vermedi.

Gittiğimiz tatilde ben bir çocuğu beğendim, anama babama söyleyemedim, oturdum ona açtım bu derdimi, hevesimi.

Asla “tu kaka” demedi, bana yol gösterdi. İki kelam etti, erkeklere, flörte bakış açımı değiştirdi, kendime güvenmemi sağladı.

Biz hep beraber ailecek tatildeyken, onların en küçük oğulları sütten yeni kesilmişti, bir buçuk yaşlarındaydı.. Bir öğlen saati, çoluk çomalak hep beraber güneşlenirken , bu bebek de yürümekle emeklemek arası gezinirken, bir çığlık yankılandı kadının birinden. Hatta bir feryat!… Biz dahil herkes, feryadın geldiği hanıma doğru koştuğumuzda olayın aslı ortaya çıktı. Bizim sütten yeni kesilen küçük bebek, sen git, üstsüz güneşlenen turist hanımı görünce, direk yapış memelerine süt süt  diye…

Zaman geçti, ben büyüdüm.. Yaşım on sekiz. Sevdim bir adamı. Aklım fikrim hep onda, başka hiçbir şey yok gözümde, aklımda.. Sokağa çıkmam dert, annem kısmen daha anlayışlı babama oranla.. Sevdiğim adamı da tanıyor ve onaylıyor, babamın ise hiçbir şeyden haberi yok..

Haberin Devamı

Yine bir gece bize geldiklerinde annemden yalvar yakar, bir saatlik bir izin kopardım, sevgilimle üç sokak yukarıdaki tavukçuda yemek yemek üzere… Bu  izni koparmamdaki en büyük etken arkadaşım Adnan’dı.. Anneme dedi ki, “Sen merak etme İnci. Tekin nasıl olsa gazeteden çıkarken arıyor evi. Ayşe’yi de ben bırakıcam oraya. Tekin arayınca da hemen gidip alıcam, o eve gelmeden.”

 /images/100/0x0/55eb5c9bf018fbb8f8bc34d2Durum hallolmuştu. Ben tabi ki havalarda. Tam hayatımın aşkıyla tavuk yerken, bir anda ortalık karışıverdi. Bir anda kapılar açılıyor, insanlar yerlerinden kalkıp yol gösteriyor, ortalık savaş alanı!.. Başladım ben de bağırmaya, “Eyvah” dedim erkek arkadaşıma, “Ben bittim, sen de bittin. Babam bastı tavukçuyu, artık asla görüşemeyiz…”  O sırada arkadaşım Adnan’ı gördüm, “Kalk Ayşe, baban çıktı yola, acil gidiyoruz eve…”

Haberin Devamı

“Eeee” dedim, “Babam gelmediyse buraya, bu lokantadaki panik niyeee?”

“Niye olacak” dedi arkadaşım, “Ben Maliye Bakanıyım. Tavukçu panik yapmış kontrole geldim diye. İnsanlarda sevgi gösteriyorlar işteee. Yürüüüüüüüüüü!……” (Korumasız ve şoförsüz beyaz kartal araba kullanan bir bakan düşünsenize)…

Sonra, daha çok anımız var. Bir tanesi özel ve çok kıymetli… Yaşanan bir olayın arkasından ben Adnan’ı merak ederken, eşi Füsun’um dedi ki bana, “Ayşe, Adnan da bana seni soruyor devamlı, “Acaba Ayşe şimdi ne düşündü”  diye… (Onları hep çok sevdim ama en sevdiğim gün o gündü.)

Yaklaşık bir sene sonra ben tavukçudaki sevgilimle evlendim.  Düğün günüm ben saçımı başımı toplatırken, yanıma ilk gelen Adnan’ımdı yine. Merdivenlerde  heyecanla koştururken bir anda ayağım kaymış,düşmekten son dakika sıyırtmıştım, Adnan'ımla toslaşınca. Nikah şahidim o olacaktı ama yerini kendinden daha büyük, çok eski bir bürokrata nazikçe bıraktı.. Yaşamımda çok özel yeri olan bu adam, benim ruhen şahidimdi zaten. Genç kızlığımın bir sürü adımında yanımdaydı. Düğün gecesi bolca dans ettik kankamla.

Haberin Devamı

Bir ay kadar sonra Adnan’ımla Füsun’um, bize tebriğe geldiler. Yemek yedik, Füsun’un ayakkabısının üzerindeki fiyonkun sürekli düşmesine çok güldük. (Altı sene önce almıştı, eskimişti ayakkabı ama Füsun ısrarla japonla, düşen fiyonku yapıştırıyordu. O gece bir kere daha beraber yapıştırdık. )

Aradan geçti iki sene, ailecek bizimkiler yine sıkça görüşmekte… Biz yeni evliyiz ya, tabii ki geziyoruz, aklımız havalarda. Sıkça telefonlaşıyoruz kankamla… (Baba yarısı, kanka ya Adnan, ne zaman arasam, “Acaba Ayşe’nin bir şeye ihtiyacı mı var?” diye düşünüyor olmalı…  Hastalıklarım da var ya, meclisi, her şeyi bırakıp telefona geliyor illa.)

İki sene sonra ben hamile kaldım, bunun sevincini de beraber paylaştık. (Füsun, eşimle evleneyim diye çok dualar etmiş, bana bolca okunmuş sular içirtmişti.)

Haberin Devamı

O sabah kalktım... Doğum günümdü benim. Beş şubat. Üç aylık hamileyim, sabah sabah kocamla aptal saptal bir şeyden kavga ettik. Sabah işe giderken küstük. Öğlen kapı çaldı kocamdan bir demet çiçek geldi. Yumuşamıştım ama oturup da nedense anırarak ağlamış, hormonlarım demiş, geçmiştim.

Tam ben ağlarken kapı çaldı kocam geldi. O da ağlıyordu… Kolay kolay ağlamazdı, “Ne?” dedim, “Neeeeee?!.. Niye ağlıyorsunnnn?!..”

“Ayşe” dedi, “Adnan, Füsun, Aslı…………………………………..”

(Ağlama krizine girerek de yazı yazılıyormuş demek ki. Size bunları yazarken ki halimi anlatmam mümkün değil. Buna inanın…)

Çok sevdiğim canım olan bu aile, benim doğum günümde, ben üç aylık hamileyken gittiler. Tam o günde.

Sözüm bitti benim…

İnşallah bundan sonra da, (zor olur, o kesin ama) tekrar ADNAN KAHVECİ”ler yetişir..

Not: Cihan’a, Memo’ya ….

Yazarın Tüm Yazıları