Paylaş
Güneşin yüzünü göstermesiyle birlikte benim de kıştan kalan beton dökülmüş uyuşuk ruh halim beni terk etmek yerine, içi hop hop eden, enerjisi yüksek, her şeye pozitif bakan bir hatunun ruh haline bırakmaya başladı.
Aylardır camın arkasından kös kös baktığım, eski evimin bahçesinden küçük diye garezim olan, çimlerinin rengini beğenmediğim, az çiçek ekmişler diye kıl olduğum, hatta sen de bahçeysen, ben de …... diye aşağıladığım bahçeme çıktım bugün.
Oh mis... Bayıldım çimenlerin rengine, attım kendimi toprağa, yuvarlandım sağdan sola… Sonra… Ayağa kalkıp ağaçların dallarına tutunarak dans ettim, havayı kokladım ve içime çektiğim havaya bayıldım. Neden mi? Eee aşk kokusu vardı da ondan!
Adayım madayım yok şu an; yanlış anlaşılmasın, sadece uzun zamandır kenara itelediğim, aman ya uğraşamam şimdi dediğim aşkı hayatıma tekrar sokmak istediğime karar verdim.
Aslında ben zaten aşığım; çocuğuma, aileme, işime, arkadaşlarıma… Hepimizin bir şeylere olduğu gibi... Ama erkek kokusu başka; koca yürekli bir erkeğe aşık olasım var şu günlerde…
İstemek zaten işin yarısı... İsteyince, etrafa da o gözle bakınca, kanalcıklarını açıp aşk enerjini yayınca çok beklemeye de gerek yok zaten; kısa zamanda gelip bulacak beni bunu da biliyorum.
Bahçemle barışıp seviştikten sonra, hasır koltuğuma oturdum; elimde zencefilli ballı çayım, ayaklarım cıbıl cıbıl toprağa basarken başladım evrene istediğim adamı tarif etmeye…
Bir kere kesinlikle çok yakışıklı olacak! Uğraşamam elin çirkin herifiyle. Giyimden falan çok anlamalı... Bir yere gitmeden önce gelip beni aldığında; “Acaba ne giydi, ya beyaz çorap giydiyse?” falan diye beni panik etmeyecek!
Haddini ve sınırlarını bilecek. Artık özgürlüğümden ödün vermem bilecek!
Beni deliler gibi şımartacak, ellerinin üstünde taşıyacak!
Artık Google’dan mı bakar, arkadaşlarıma mı sorar bilemiyorum; ne yemek ne içecek severim, sevdiğim mekanlar nereleri, seyahat etmekten zevk aldığım yerler yurtiçi-yurtdışı nereleri peşinen bilecek!
Benim okuduğum tüm kitapları ve seyrettiğim tüm filmleri o da okumuş, izlemiş olacak!
İyi seviyede İngilizce ve Fransızca bilecek, yurtdışına seyahate gidince kendisine pantolon alırken ya da lokantada sipariş verirken beni tercüman olarak kullanmayacak. Yine yanlış anlaşılmasın benim Fransızcam zayıftır, ama aşkım illa bilsin ki; günün bazı saatlerinde bana olan aşkını Fransızca ifade etsin, gıcıklasın içimi…
Hey duyuyor musun evren?
Sürprizsiz bir gün geçirtmeyecek bana, sürpriz derken börtü böceği saymıyorum, biline. Günün herhangi bir saatinde illa ki beni şaşırtacak aksiyonlarda bulunacak.
Arada bir “Bu gece şu otelin Ayşe hatun suitini bizim için hazırlattım aşkım. Sakın yanına yedek eşya alma... Parfümünden tut, yarın için ihtiyacın olacağını düşündüğüm her türlü kıyafetin zaten çoktan odaya getirtildi”diyecek...
Hayatı benim için kolaylaştıracak, hem de ben istemeden ve uyarmadan...
Gözümün kaşımın tek hareketinden o anki ruh halim hakkında detaylı bilgiye sahip olacak, ona göre ruhumu okşayacak.
Kendisinden sıkıldığımı hissettiği an alnıma bir öpücük kondurup, üstümü örtüp evine gidecek.
Bana kraliçe, kızıma prenses statüsünde davranışlar sergileyecek.
Hey evren duyuyorsun değil mi?
Aileme saygıda kusur etmeyecek, ben onun ailesiyle istersem görüşeceğim, istemezsem zorlama olmayacak.
Onun cep telefonunun, MSN’sinin teknolojiye dair neyi varsa hepsinin şifreleri bende olacak, ama o benimkileri asla sormayacak.
Gittiğimiz yerlerde ben yakışıklı erkeklere bakabilirim, zaten niyetim asla kötü değildir. Ama o asla yan gözle dahi hiçbir kadına bakmayacak.
Ben kız kıza haftada bir çıkabilirim. Hatta yurtdışına seyahate bile gidebilirim, ancak o asla erkek erkeğe çıkmayacak. Çıktığını duyduğum gün ilişkimi bitiririm, şimdiden söyleyeyim.
Üşürsem diye gideceğimiz mekanlara önceden haber verilip benim için daha önce kimsenin sarınmadığı özel, renk renk şallar hazırda bulundurulacak. Alerji ilaçlarımı evde unutma ihtimalim düşünülecek ve arabasına yedeklenecek.
“Hey evren duyuyorsun, değil mi?” diye düşünürken bir anda ağzıma gelen yoğun zencefil yumağını çimenlere doğru püskürttüm. “Bu ne ya?” dedim. “Kesin senin başına güneş geçti, salak mısın bu tarifteki bir adamla aşk yaşanır mı?”
Aşk demek arıza demek, bu kadar düzgün adamla düpedüz sıkılınır, adrenalini biter insanın maazallah….
Adam dediğin, ararım deyip aramayacak, söz verip yerine getirmeyecek, bir yere gidince gözleri fer fecir okuyacak, haftada iki kavga çıkacak, küsüp küsüp barışacaksın. “Ben erkeğim sokağa çıkarım, sen adımını atamazsın Ayşe!” diyecek. Seni seviyorum dedirtene kadar akla karayı seçeceksin ve daha bir dolu şey… Yoksa bunun neresi aşk, arızasız adama aşık olunur mu be kadınnnnn…
Hadi gir içeri, bak güneş batmaya başladı.
Not 1: Kadın erkek bana yazsanıza, neden arıza seviyoruz hepimiz?
Not 2: Yine yanlış anlaşılmasın; ilk başta tarif ettiğim gibi bir adama da hayır demem. Nasıl olsa ben kendisini bir süre sonra arızalı hale getiririm!!
Paylaş