Paylaş
Ha bir de aferinler yazıyorsunuz bana, var olun, tırnakları kadar cümlelere basabiliyorsam onurdur bana.
Hoşgörüverin arada babam Tekin, amcam Oğuz diye yazmamı, bir de evladımla anam var gurur kaynağım şu hayatta, tek şımarıklığım bu. Kabul ederseniz olduğum halimle beni var olun, e mi?
Bu yazıyı da kelimeleri gözyaşlarıyla ıslatmadan yazacağım ya bakın şöyle yapalım o zaman, gurme yazısı yazıyorum, soğanı da kesiyorum bir yandan diyelim, ondan akıyor damlalar pınarlardan diye bağlayalım hemen ve konuya döneyim ben olur mu?
Efendim başta yazdığım gibi biz ailecek gurmeyiz.
Babam, amcam tahmininiz üzere kitap kurdu iki adamdı.
Çocukluğumda çok sefer ikisinin de ellerinde aynı yazarın kalınca kitabına rast geldiğim olurdu.
Düşünürdüm ki bu yazar mühim biri; Ekrem Yeğen. Sonradan bana da okutulduğunda anladım ki gerçekten mühim biriymiş; mutfakların kralı, yemeklerin üstadı.
Okumayı ilk söktüğüm yaşlarda bir sürü yemek tarifine çoktan hakimdim böylelikle.
Amcam mutfakta usta bir aşçıydı. Babam daha çok tarif eder, daha sonra son dokunuşları yapardı.
Annem alafranga her yemekte hâlâ uzmandır. Allah sizi inandırsın, bizim eve haram hiçbir şey girmemiştir bunca yıl ama üç-beş şey var ki işte babacığım onları da bizim için eve getirirdi, evimize giren kaçak tek şey onlardı, o zaman kaçaktan sayılırlardı. Meinz ketçap, Mamora hardal, yine Meinz mayonez.
Bakın şu kadere şimdi. Bunları babamın satın aldığı bir yer vardı.
Şimdi armut dibine mi düş, Ayşe kokusuna mı yamul, ben gittim bunları satan adama, o dükkanın sahibine aşık oldum iyi mi? Ya...
Benim kocam oldu sonra o adam. Biz nişanlanıverdik, bakın durun şimdi, bu gurmelik başa dert değil mi? Bir akşam telefon acıklı acıklı çalıverdi. “Alo” dedim.
“Merhaba ben Uğur Dündar, Tekin Abi evde mi?”
Biri beni dürttü mü ne?
“Ne oldu?” dedim, “Ben Ayşe.”
“Ayşe” dedi, “durum fena, senin nişanlın kaçak hardal, mayonez falan satıyor, ben yakaladım.”
“Yapma” dedim, “Uğur Abi, yapma, o bu çocuğun ekmek parası, aşkımıza kıyma.” (gülüştük herhalde, gerçi adam Uğur Dündar ya, takar mı adamı?)
Sonra sonra evlenip evimin kadını olunca mutfakta harikalar yaratmaya başladım, haliyle yaşımdan büyük performanslar gösteriyordum elbette.
Yurtdışına giderdik seyahatlere, durumumuz iyiydi, kadınlar genelde chanel’e gucci’ye mucciye giderdi, ben ise hop gıda alışverişine.
Amerika’dan sarmısak, Fransa’dan tavuk, bin çeşit baharat, o, bu alırdım, hop bavula, sonrası karı koca kavgası.
“Bizim ülkede sarmısak mı yok Ayşe?”
“Var kocacığım ama bak bu Frenk sarmısağı.”
Sonra bir gün kocam dedi ki, “Evet, evlilik yıldönümümüz yaklaştı, hep bozuk atıyorsun bir şey almıyorum diye, kızım ben anlamıyorum bu işlerden, söyle ne alayım sana yüzük mü, çanta mı?”
“Yok” dedim, “mrcka marka mangal”
Şöyle bir baktı suratıma, kim bilir neler geçirdi aklından o anda.
Ama aldı bana mangalımı, benden mutlusu yoktu o anda.
“Kocacığım” dedim, “bu akşam sana ne pişireyim? Sphagetti vongole? Osso bucco? Levrek buğulama?”
Adamda sinirliydi galiba, bir bağırdı.
“Makarna haşla, makarna, üzerine de sadece yoğurt. O kadar, özledim ya sade yoğurtlu makarnayı özledim.”
Ya işte böyle, ben de babamı, amcamı özledim, boşandıktan sonra yemek yapacak koca kalmadı, kız büyüdü, her akşam yok.
Yemek yapacak birilerini özledim, masa başında hadi Ayşe ama acıktık diye her gece kafa şişiren birilerini özledim.
Gerçi her gece her gece yaşım da geldi 43’e, zor belki de neyse hadi ama soğan doğruyorum, gözlerim acıyor benim, akşama torbada tavuk var bizde.
Ayşe’nin notu: Ay ne klasik bir yemek demeyin, onun içinde Ayşe’nin özel sosu var efendim. Ha bir ara da çok eski zamanda bir kere daha yazı yazmıştım gurmeliğime dair hurriyet.com.tr’de, bir kaç yemek programına davet ettiler beni.
Sandılar ki ben seyredeceğim, hani laf ola gurmeyim diye yazan tiplerdenim, canlı yayında mutfağı ele geçirince kimseler çağırmaz oldu artık beni.
Nasıl herkes programında ondan üste çıkacak insanı istemez, aşçılar da işte beni sevmez. “Ay ustam ellerine sağlık, ne koydun bunun içine?” diyemedim, “yok artık” dedim, “zencefilin ayarını kaçırmışsın, kolonya tadı verdi bak.” Gözünü yiyeyim canlı yayınının.
Ayşe’nin kıyak notu: Arada keyfim varsa e-posta yoluyla tarif verebilirim.
Paylaş