Paylaş
Bazıları arkadaşlarımın çocukları, bazılarını hiç tanımıyorum.
Benim Begüm’üm koca bir kazık olduğundan, ne sevdiriyor kendini ne öptürüyor.
Hal böyle olunca seviyorum bu çocukları, ya o kadar temiz ve saflar ki...
Birinin yanına gidiyorum mesela “na’pıyorsun, çok sekersin” diyorum, cevap geliyor “thanks (sağol)” diye.
Bir diğerine adını soruyorum “(benim adımı mı soruyorsun yani hı ben Aslı’yım) “you mean my name hi ay am Aslı” diyor.
Her seferinde bu böyle oluyor, işin tuhafı anneleri de onlarla İngilizce konuşuyor.
“Give my toy back (oyuncağımı geri ver)”
Bak bak sen şu işe! Arkadaşıyla bile İngilizce kapışıyor.
İki çocuk bir günlüğüne bana emanetti.
Nasıl şekerler, nasıl tatlılar anlatamam.
“Aç mısınız?” dedim, “evet” dediler. Pide sipariş ettim onlara, pide geldi ki bir de ne göreyim!
İngilizce tartışıyorlar kendi aralarında,
“No I won’t” diyor biri.
Yemeyeceğini anlatmaya çalışıyor.
Öbürü de “Your choice then I will eat the whole” diyerek “Hepsini ben yerim o zaman” demek istiyor.
Bir an düşündüm, ne oluyoruz diye?
Ben hamileyken bir kitap okumuştum, ‘Karnınızdaki bebekle konuşun’ diyordu bir yerinde. Ona müzik dinletin...
Tabii üzerinden 24 sene geçmiş.
Aklıma geldikçe İngilizce konuşurdum Begüm’le, bir de klasik müzik dinletirdim ona.
Ben çocuktum zaten ya, o bebek de ne kadarını aldı kaptı bilemem.
Ama yeni anne babalar son derece mantıklı.
Tarık Akan
Yıl 1985 ya da 1986...
Bir sömestri tatili, Uludağ’dayız.
Ben 15 ya da 16’yım.
Canım burnumda kayak odasına giriyorum.
Zorla kayak yaptırıyorlar bana, bıkkınlık ve yorgunluk var üzerimde.
Babam da arkamdan gelecek, bir köşeye oturup burnumdan dumanlar çıkararak onu bekliyorum.
Ve işte o an, işte o an birden onunla göz göze geliyorum.
Şaka değil Tarık Akan o.
Benim için en yakışıklısı bu ülkenin, âşık olduğum adam.
Hemen yerimden fırlıyorum. Bıkkın halimden eser yok.
Kendimi ona bir şekilde göstermek istiyorum, beni fark etsin istiyorum. Pek oralı değil gibi duruyor.
Tam o sırada benim canım babam, Teko’m odaya giriyor.
Onu gören Tarık Akan ayağa kalkıp “ooo Tekin ağabey” diyor, “na’ber ya...”
İlgisini güzelliğimle çekemediğim Tarık Akan o gün Teko’nun sayesinde beni öpüyor, bir de sarılıyor...
Tarık Akan sen cansın...
İnşallah sağlığına kavuşursun...
Facebook’da sinir
Tamam, annen hastadır olabilir, baban hastadır olabilir.
Yahu sayfana yaz ki “babam-annem ağır, lütfen dua edin...”
Ne yapıyorlar bunu yazmak yerine?
Anne babanın ya da sağlık durumu kötü olan bir sevdiklerinin yoğun bakımdaki fotoğraflarını koyuyorlar.
Ya bu sizin çok özeliniz! Fotoğrafını çektiğiniz insan böyle görülmek ister miydi acaba? Onun fikrini aldınız mı?
Üstleri yarıya kadar açık, her tarafımda hortumlar vs...
Sizin büyüklerinize, sevdiklerinize saygınız bu mudur?
Misal, beş altı gündür fotoğrafını gördüğüm ve altına “dualarımızla iyi olacak” yorumları yazılan bir annenin bugün vefat ettiğini yine Facebook’dan öğrendim.
İzinsiz, sorgusuz, sualsiz, en sevdiğinin bile böyle fotoğrafını yayınlamaya gerek yok bence!
Paylaş