Paylaş
Hem boşanmış, hem de hurriyet.com.tr’de yazar olup özgürce içimden geçenleri yazar olmuştum.
Haykırmak istediklerimi haykırabiliyordum, düşündüklerimi tüm ülkeyle paylaşıp eğrime eleştiri, doğruma aferin alıyordum.
Daha önce ömrümün hiçbir döneminde böylesine beslenmemiş, kendimi insanlarla bu kadar birleşmiş hissetmemiştim.
Yazıda ağladığım günler; “yanındayız, etme, eyleme” e-postalarıyla içim huzur buluyordu. Okurlarımla bir nevi büyüyordum.
Hurriyet.com.tr’nin hayatımdaki yeri tartışılamaz, ilk göz ağrımdır, yeri doldurulamaz.
Yıllar içinde hurriyet.com.tr gelişti durdu, hiçbir zaman yerinde saymadı, hiçbir zaman diğer gazetelerin sitelerinden olmadı.
Ve bu sene biz yazarlarını, çalışanlarını dahi “yok artık” dedirtecek kadar büyük atılımlarla karşımıza çıktı.
Ben ki güya dahi burcu dedikleri kovaya mensup olan Ayşe, özellikle teknik gelişmelere çok yatkın olmam beklenirken, bu atılımlara ayak uydurmakta başta zorlanmadım desem yalan olur.
Kendime bir hesap açmak için uğraştım epey zaman. Halbuki iki dakikalık işmiş, hata benden kaynaklanıyormuş, anladım sonradan.
Açtım hesabı. Başladım beklemeye. Gel takipçi, gel diye.
Anam ne gelen var, ne giden, tabii hırs yaptım hemen. Aradım gazetemi, hatta teknik servisi.
“Hata mı var, ben Ayşe Aral. Severler, okurlar beni. Milletin bir sürü takipçisi var, bende niye yok acaba?”
“Hesabınız açık, yani sayfanız açık görünüyor Ayşe Hanım, bekleyin, gelirler. Ha bir de bugün yazınız var mıydı? Ondan olabilir, yazı günü daha çok takip olur.”
“Hım doğru, yoktu bugün.”
İlk yazı günü sabahın 5’inde kalktım.
Bekle babam bekle, herkes uyuyor tabii. 07.30 gibi gelmeye başladılar. Elimden gelse kahve, çay ikram edeceğim, “eşinize, dostunuza da tavsiye edin” diyeceğim.
Sonra biraz gezineyim dedim, bizim yazarlardan birilerini takip ettim. Ettiklerime baktım beni takip ediyorlar mı diye.
Aaaa baktım Ertuğrul Bey beni takip etmiyor. İçime bir sıkıntı girdi mi?
Dur dedim, hemen sinir yapma, sadece seni mi takip etmiyor, yoksa genel olarak mı cool takılıyor?
Genel cool. Sadece 17 kişiyi takip ediyor, bozulmam gereksiz yani bu durumda kendisine.
Baktım Ahmet Hakan takipte, Ayşe de (Arman), Melike Karakartal, Melis Alphan, Yonca Tokbaş, Cengiz Semercioğlu... İşte sevdiklerim... Zaten bunların hepsi süper yazarlar, insanlıkları da öyledir, dostturlar yani.
Sonra bir baktım Mehmet Yılmaz, Yalçın Bayer de beni takip etmiş, onurlandım bir anda, özel adamlar bunlar da işte değil mi?
Sayfama girdim, hadi bakalım dedim, baktım. Olmuşum 5-6 bin.
Bu mu dedim, Ayşe Aral, bu mu? Diren Ayşe, bekle.
Okur yorumları bölümü beni çok heyecanlandırmıştı, harika, canlı canlı sizlerle yazışabiliyoruz orada.
Her zaman okuyorum, okumakla kalmayıp cevaplarımı da yazıyorum. Ayrıca kafama denk arkadaşları ya da kafama hiç denk olmayan ama kendini ve fikirlerini belli bir kültür çerçevesinde tartışabilen özel kafaları da takibe alıyorum.
Baktım yorumlara. Ah dedim, ne güzel ya, her kafadan insan var. Ne güzel.
Akşama doğru 8-9 bindim.
Sonra sayıyı mayıyı bıraktım, sitenin içinde gezinmeye başladım, yani keşfe çıktım. Hâlâ keşifteyim. Sağ olsunlar her gün de bir şeyler eklemekteler.
Bu arada sizlerin ortak bir sorusuna cevap vereyim.
Biz yazarlara çok torpilli falan davranmıyorlar orada. Diyorsunuz ki; “Aaa yorumum hoşuna gitmedi, sildin değil mi?”
Benim ya da başka hiçbir yazarın sizin yorumlarınızı silme yetkisi yok.
Eğer etik olmayan, küfür ya da yayın yasağı içeren bir yorum yaptıysanız ki, zaten ayıp, o zaman sanırım editörler siliyor, bilemem.
Bu tip insanlar yüzünden gazete ceza alacak değil herhalde, biz de küfür yiyecek değiliz, öyle değil mi sizce de?
Artık yazarlık bile yapabiliyorsunuz, daha ne olsun.
Valla bu Hürriyet çok sosyal.
Yazarıyla okurunu bu kadar yakınlaştıran, okuruna bu kadar saygı gösteren, her türlü zevkini, hobisini, ilgi alanını sorup soruşturup yönlendirme yapan bedava bir site dünyada var mı, yok kesinlikle.
Bir de girmesi zor demiyorlar mı!
Komik işte.
Paylaş