Güzel Türkçemize

Taa liseden bir arkadaşımla seneler sonra buluştuk geçenlerde.

Haberin Devamı

Çatlak Ayten derdik ona, fıkır fıkır, zıpır zıpır bir kızdı o zamanlar.
Edebiyat öğretmenliğinden emekli olmak üzere şimdilerde.
Yıllar Çatlak Ayten’in bütün çatlaklarını bir güzel onarmış...
Bana da nedendir bilmem “Mağrur Ayşe” derlerdi bazıları.
İçin için gülüyorum...
Bu namussuz yıllar, onun yerine beni ‘çatlak’ haline getirdi.
Bendeki minik uğur böcekli çoraplar, uçuşmuş saçlar, Ayten’deki fönlü saçlar, zarif botlar durumu kısaca özetliyordu zaten...
Tam biz bunları konuşurken oturduğumuz kafede yan masada bir grup var.
Dört genç kız oturmuş, sesleri o kadar yüksek ki kafenin her yerinden duyuluyor.
İçlerinden biri yanındakine sürekli ‘pampa’ diğeri ise ona “amip” diye karşılık veriyor.
Konuşmalar esnasında hiç duymadığımız kelimeler havada uçuşuyor.
Bazılarının ne manaya geldiğini tahmin etsek de kimi sözcüklere akıl yürütemiyoruz.
Sık sık ‘stayla’ ve ‘aşkem’ diye bir kelime kullandıkları dikkatimizi çekiyor.
Ayten yeniden “çatlamaya” başlıyor, “çağır Allah aşkına şunları” diyor.
Kızları masamıza davet ediyoruz.
Ellerindeki latte’leri bizim az şekerli kahve fincanlarımızın yanına koyup oturuyorlar.
Hatta biri beni tanıyor ve “ay inanmıyoruuuuum” diyerek salya sümük yapışıyor...
İsimlerini söylüyorlar. Hatice, Pınar, Ezgi ve F.T. diye kendilerini tanıtıyorlar.
Saçlarıyla, kılıklarıyla hatta tırnaklarıyla çoook tatlılar...
Hoppalaaa, ilk üçü tamam da sonuncusu niye F.T.?
Acaba gençlerin bu yeni dilinde F.T. ne demek ola ki?
Masumca soruyoruz, ardından gelen kahkahalar sonucu diğer bütün müşterilerin gözlerinin bizlere doğru olduğunu tahmin edersiniz.
Meğer ki F.T., Feraye Turaloğlugil’miş...
Feraye, ad ve soy ismini her zaman kısaltarak söylüyormuş. “Niçin bu şekilde kullanıyorsun?” sorusuna “İsmimin tamamı çok uzun. F.T. daha çok hoşuma gidiyor hem de daha havalı. Artık arkadaşlarım da bana bu şekilde hitap ediyor, onlar da alıştı” yanıtını veriyor.
Bu lisanı kullanmayan veya bilmeyen ise, gençlerin deyimiyle “apaçi” oluyormuş.
Öte yandan gençlerin aralarında kullandıkları dil her hafta değişiyormuş.
Bazı sözcükler popülerliğini yitirirken diğer bir kelime o haftaya damgasını vuruyormuş, liseli kızlar arasında.
Bu hafta ‘aşkom’, ‘kalp yağsın sana’ modaymış...
Tabii Ayten’in meslek aşkıyla, Türkçemizin değerini anlatmaya başlayacak olduğunu hissetmemle masanın altından kibarca tekmeledim.
İşte size onlardan bu kısa zamanda öğrendiğimiz bazı yeni “liseli kelimeler”, “kısaltmaları” ve anlamları:
Oki: Tamam
Manyak olmak: Çok güzel
Otlamak: Ders çalışmak
Atar yapmak: Tavır
Kop gel: Düz gitmek
Apaçi: Ortama aykırı kişi
Cadde kızı: Süslü
Tikican-Mikican: Konuşma ve giyim tarzıyla farklı olan
Mujuks: Öpücükler,
Tescilli süzük: Salak
SÇ: Seni çok seviyorum,
Kalp yağmak: Sevenlerinin çok olması...
Herkese sesleniyorum, bir an önce yeni lisanı öğrenmeye çalışın, olur ya bir ortamda gençlerle birlikte olursunuz bu yeni lisanı anlamazsınız “mal mal bakarsınız...”
Ayşe’nin notu: Çok değerli bir insanı, Mustafa Koç’u kaybettik. Onu hiç unutmayacağız. Tüm Koç ailesinin, çalışanlarının, tüm sevenlerinin başı sağ olsun.

Yazarın Tüm Yazıları