Günlerden “baba”

Öksüzler bilirler acı dinmez. Unutulur gibi olur, şov devam eder, görüntü budur ama hiçbir şey eskisi gibi olmaz.

Haberin Devamı

Sen eskisi gibi olamazsın, ne huyun ne suyun eskisi gibidir artık.
Yüreğin eskisi gibi olmaz, kalbin bile eskisi gibi çarpmaz.
Eskiden sevdiğin sevmediğin yemek bile değişir. Giyinme tarzın, sevdiğin dostun bile...
Başka bir şey olursun sen. Öksüzler bilir işte...
Öksüzler ölmezler, bilakis çoğu güçlenir. Söz vermişlerdir içlerinden: “Ben senin kızınım/oğlunum, sen merak etme, rahat uyu. Oradan bir yerden beni görüp, gurur duyacaksın benimle!”
Öksüz var şanslı, öksüz var şanssız. Ben şanslısındanım. Harika bir babanın evladıydım. Onu 28 yaşımda kaybettim. Onu yeme ısırma, sömürme, saçını başını yolma zevklerini yaşayabildim.
O da kendini tepe tepe kullandırttı bana. Kırk yılın başında sert bakmadığında!
O yanı başımdayken yapamadığım hiçbir şey yoktu.
O şimdi yokken, yapamadığım ama ona “Bak yapıyorum!” diye göstermeye çalıştığım çok şey var... Ah bir de ayağıma takılan şu prangalar olmasa!
Gerçi işte o yaşasaydı kimse takamazdı ya prangaları ayağıma...
Bir sağa kayıyorum bir sola... Bazen de bakıyorum pırt ben ayakta. Bazen bakıyorum odamda duran koca fotoğraflarına. Bazen diyorum, “Hadi babacığım sen oturma odasına”...
Babam...
O kadar çok şey katmış ki benim Ayşe olma halime... Huyum suyum da onunla bu kadar benzer mi ki böyle? Bir ceket takım giysem, onun son çalıştığı benim yedi senedir çalıştığım gazeteme gitsem. Belki birileri bir an boşluğuna gelip “Tekin Aral geldi” derler! Varsa paralel evren...
Yazsam roman olur, Babalar Günü öncesi babasız... Hangimiz yazsak roman olmaz ki?
Sadece bende şöyle enteresan bir hâl var. 18 Haziran yani yarın benim babamın doğum günü. Hep doğum günü ve Babalar Günü karışırdı birbirine, ayrı bir haz olurdu bize. Şimdilerde ayrı bir düşünce, ayrı bir içine kapanmaca...
Babaları yaşayanların da yaşamayanların da Babalar Günü şimdiden çok kutlu ola...
* Ayşe’nin notu 1- Kendini baba sanıp bir halta yaramayanların da, evlatlarını düşünmeyenlerinin de kâbus günü ola!
* Ayşe’nin notu 2- Analara da, babalara da...
Babam bir gün annemle Londra seyahatinden döndü. Ben elbette ki az çok incik boncuk ve kıyafet bekliyordum ama en önemlisi walkman! Kasetlerim vardı, şarkılarım hazırdı. Ama babam dedi ki, “Dur! Bak sana bir gözlük”...
Eee? Ok.
“Durrrr!” dedi. “Bu da bir mont”...
Eeeee ne bu?
“Aşkım David Bowie havası bu! Bakarsın keyif alırsın!”
“Valla mı?”
“Valla!”
Her yer David Bowie diye yıkılırken tüm kılıkları bendeydi. Geceleri kulağımda walkman, onu dinliyordum. Babam nasıl her şeyin önüne geçmişti... Baba işte... O gece onunla uyudum. Babam bana okumayı öğretti; kitabı, düşünmeyi, müzik dinlemeyi...
Ben de bu bugün babama diyorum ki; bence bizim şarkımız “Libertango”ydu hep...

Yazarın Tüm Yazıları