Paylaş
Geçenlerde yemek siparişi vermek için bir yeri aradım. Telefondaki anlamadı beni, telefonu yanındaki adama şutladı.
“Valla abi kadının teki sipariş veriyor ama kafası kelle! Sen alsana siparişi, uğraşamayacağım şimdi!”
Sarhoş sandı beni! Ben olsam ben de sanırdım, fiş fuş saçma sapan konuştum...
Halbuki ben hastaydım! Bundan 1,5 ay önce, gecenin bir köründe hayatımın şokunu yaşadım.
Mutfağa gitmiştim, oburluğum tutmuştu, çikolata ve kola aldım. Keyifli keyifli yatağıma kuruldum, filmi de kaldığım yerden açtım. Yedim yedim doymadım, biraz daha alacaktım, o anda yere çakıldım! Sanki ayaklarım kenetlendi. Kalkmaya çalıştım, baktım sağ kolum oynamıyor! Evde de yalnızım. Sol kolum maşallah cillop gibi ama yetmiyor, beni ayağa kaldırmıyor!
O an sol bacağımı fark ettim, oynuyor. Ve yarım güçle kalkmayı başardım.
Sabah tam yataktan kalkacağım, ikinci düşüşümü yaşadım.
Ve çığlıklar. Hastaneye ambulansla gittim... Beynime baktılar... İnme geçirmişim. Pıhtı gitmiş.
Aman Allahım, bu da mı başıma gelecekti? Ben yine gayet kendimden emin “Eee geldiyse geldi!” tarzında doktorlarımı dinledim. Şimdi düşünüyorum da, ne sakinmişim!
Hastaneye yattım, tam üç hafta! Çoğu zaman sinirliydim. İki yatılı hemşire beni bırakıp kaçtı. Hastanede azarlamadığım iki doktor kaldı. Düşünsenize, sen sen değilsin artık... Ne olacağını da kestiremiyorsun... Bir yanın “bittin ya bittin, buraya kadarmış” diyor. Yok len diyorsun bazen, kalk kalk... Fizik tedavi uzmanının dediklerini yap. Bacağın başladı işte harekete, yürüyor hadi Ayşe. Sıra kolda, hadi az biraz çaba...
Bir de surat çalış, mimikler nerede? Rırrrrrrrr sesini çıkart...
Ve beklenen gün geldi çattı, hastaneden taburcu oldum. Yürüyorum artık, kolum çevirip kaldırınca saçıma bile değiyor. Dilim çözüldü. Nasıl çözülmesin ki, ben Ayşe’yim, konuşmadan duramam ki....
Şaka bir yana verilmiş sadakam varmış. Hızla ilerledim iyileşme yönünde.
Olur mu dedim Ayşe, daha sen iki ay önce bas bas bağrınmadın mı yaşım 45, yolun yarısındayım diye? Daha hayallerin var, kızın var... 23 yaşında da olsa, o benim için hâlâ bebek.
Hadi dedim, sen sırtlanırsın bunu da. Daha evvel sırtlandığın gibi... Haydi bre...
Hastaneden çıkınca bu sefer ev bölümü başladı... Evdeki hocam evlere şenlik. Melike Yüksel Özdoyuran... Ayşe diyor, geleceğiz bunun üstesinden.
Ben de geeeellllceeez diyorum, ay pardon yani geleceğiz.
Artık sol elimden her iş geliyor. Dilime gelince, biraz ecnebi biraz da kafası iyi gibi konuşuyorum...
Tamamen geçmesi biraz zaman alıyor, çok değil üç, beş ay...
Ben o kadar dayanır mıyım bilmiyorum. Tez canlıyım ve bunun için çok çalışıyorum.
Hayatta her şey insanlar için. Bu hastalık niye beni buldu demiyorum. İnsanlar orada burada ölürken ben kendime ağlayamıyorum. Ya daha kötü olsaydı, ya, ya, ya...
Hep şükrediyorum.
Bu belki de bana bir hediye çünkü en baştan vücudumu tanıyorum.
Küçük bir bebek gibi emekledim, şimdi ise yürümeye başladım. Yazacağım dedim, sağ kol falan dinlemedim, suyu mu çıktı sol kolunun yürü!
Yaz Ayşe yaz dedim.
Artık geri döndüm.
Artık hayatı başa sarıyorum.
Dedim ya hayatta her şey insanlar için, her şey...
Paylaş