Paylaş
26 Temmuz amcamın ölüm yıldönümüydü. Bu nedenle bugünlük köşemi amcama bırakıyorum.
Yazısı sanki bugün yazılmış gibi taze aynı anısı gibi.
Göbeğinizin kıymetini bilin
Herkes şişmanlarken her tarafından şişmanlıyor, ben sadece göbeğimden şişmanlıyorum. Hatta göbeğim şişmanlarken başka taraflarım zayıflıyor.
Üstüne 4 adet kürdan sokulmuş Mustaabey armuduna döndüm.
Televizyonda her gün göbekli bir adam gösteriyorlar, adam boruları azıcık itip kakıyor, göbeği cuvvt diye içeri kaçıyor.
Zaten, ekranda bu borulara binen kızlı-erkekli gençlerin vücutları filinta gibi, sırf adale...
Bu aletlerin benim için en avantajlı yanı da bir telefonla şıp diye evine getirilmesi.
Almak için sokağa çıkmak zorunda değilsin. Kendime günde 5 dakika ayırıp televizyonda gördüğüm o göçük karınlı adamlardan biri olmaya karar verdim.
Borulu aleti getirip salona monte ettiler. Adı Şeypır’mış.
Şeypır’a sırtüstü yatıp bacaklarımı kaldırdım ve ayaklarımı apış aramdan yükselen bir borunun tepesindeki yuvalara yerleştirdim. Ama kafam, Şeypır’dan dışarı halının üstüne çıktı. “Çıkarsa çıksın!” deyip iki yandaki kollara asıldım.
Sonra bir daha asıldım ama alette hiç hareket olmadı.
Oysa televizyonda gördüğüm gibi Şeypır’ın ortadan katlanması, belimden yukarısının da yukarı aşağı kalkıp inmesi gerekti.
“Yahu bunu televizyonda sıskacık kızlar beceriyor. Biz, bu kadar mı elden ayaktan düştük!” deyip Zaloğlu Rüstem Pehlivan öfkesiyle tutma borularına bir asıldım, paldır küldür yana devrildim.
Ben öyle bir tekerlenmeyle göbek eritmekten vazgeçecek adamlardan değilim.
Bir sigara içip ve bir fırt rakı çekip Şeypır’la yeniden güreşe tutuştum.
Şeypır’da hata yoktu, hata benim sırık gibi uzun boylu olmamdaydı.
Herkesin sırtının geldiği yere benim popom geliyor ve alet ortadan katlanamadığı için de ben cılız kollarımla 90 kiloluk vücudumu ve Şeypır’ı aynı anda yerden kaldırmaya çalışıyordum.
Burnumu dizlerimin arasına sokunca sorun ortadan kalktı. Her ne kadar sırtüstü alaturka bir tuvaletteki çökme pozisyonundaysam da artık Şeypır’ı yukarı aşağı oynatıyordum. Arada bir aynaya koşup göbeğimin ne kadar eridiğini de kontrol ediyordum.
Şeypır’ın gelişinin ikinci günü ayna karşısında içeri çekmemeye çalıştığım göbeğimin ne kadar eridiğini mezurayla ölçerken Tarzan Celal geldi.
Celal, benim delikanlılık arkadaşımdır. Hepimiz uzayıp giderken, o 160 santimde kaldığını fark edince vücut yapmaya karar vermişti.
Önce bahçesindeki ağaçlara asılıp sallandı, sonra da halterler kaldırdı.
Benim Şeypır’a biraz alaycı biraz da acıyarak baktı. “Göbek eritmeye mi çalışıyorsun?”
“Ne yapayım, pantolonsuz ve gömleksiz kaldım.”
“Bunlar göbek yağını değil, tereyağını bile eritemez.”
“Niyeymiş? Bak iki günde 4 parmak eridi bile.”
Gömleğini ve atletini yukarı çekip çıplak karnını ortaya çıkardı.
“Karın adalesi neymiş gördün mü? Bu adaleleri yapmak için gidon hareketli bir bisiklet alacaksın. Bacaklar oynamazsa karın erimez.”
Tarzan Celal’in vücut konusundaki bilgisine inanırım. Bisikleti gidip aldım.
Pedal çevirirken bisikletin gidonu da öne arkaya gidip geldiği için her tarafım hareket ediyordu.
Ama pedal çevirirken kıçım da ileri geri gittiği için hafif bir bel kaymasından bir hafta sırtüstü yatmak zorunda kaldım.
Ama inadım inattır dedim ya... Ben, bu göbeğe taktım bir kere! Bu kez de televizyondaki sallabacak borulardan getirttim.
Adı Eyr Volkır’mış. Yani havada yürüyen...
Havada yürüyüşümün ikinci günü Tonguç’la karısı Fatoş uğradılar.
Sevimli, canlı ve hayli bıngıl bir kadındır. Benim aletleri görünce sevinç çığlıkları attı.
“Şunlardan bir tane alması için Tonguç’a aylardır yalvarıyorum. Kendi sıska olduğu için umursamıyor bile!” diye kocasını çekiştirdi.
Fatoş ertesi günü eşofmanlarını giyinmiş olarak geldi ve benim aletlerde bir hayli ter attı.
Birkaç gün sonra Macide ve Sibel adlı komşularını da alıp geldi.
Birkaç gün sonra Fatoş televizyonda reklamını gördüğü elektrik titreşimli yeni bir kalça eritme bandını hala niye almadığımı kırgın bir ifadeyle sordu. Ardından da duştaki suyun yeterince ısınmadığından yakındı.
Şu anda iki güzellik ve sağlık salonum var.
6 Spor Akademisi mezunu çalıştırıyorum. Aradığım büyüklükte bir bina bulabilirsem, gazeteden ayrılmayı ve kendimi tamamen bu göbek işine vermeyi düşünüyorum. Göbeğime de bebekler gibi bakıyor, karbonhidratını, vitaminini, proteinini ve rakısını eksik etmiyorum.
Ben kadir kıymet bilir bir adamımdır. (Oğuz ARAL- Huysuz İhtiyar - 22 Ağustos 1999)
Paylaş