Plaza kadını ve ayşekadın fasulye

Hayatın hep mutfaktan geçtiğine inandım.

Haberin Devamı

Kariyer, dolgun bir cüzdan, güzel bir vücut hiçbirine itirazım yok ama sarmanın kıvrımına, domatesin kırmızısına, böreğin çıtırına bir kez daha bakın derim!

Geçen gün geçmişlerini yeniden keşfetmek için İtalya’ya geri dönen iki ünlü İtalyan şefi, Antonio Carluccio ve Gennaro Contaldo’yu izliyordum. Bu iki İtalyan’a bayılıyorum. Özellikle de çıplak şef Jamie Oliver’ın ustası, ‘İtalyan Yemeğinin Babası’ Antonio Carluccio’ya. İki erkeğin mutfak aşkı son derece iştah kabartıcı… Gurmeler yine iş başındaydılar ve bu defa büyükanne yemeklerinin peşine düşmüşlerdi. Ama benim ilgimi çeken büyükanne yemekleri değil başka bir konuydu…
Bir İtalyan restoranına girdiler. Yemekten sonra kızlı-erkekli hemen hemen 30’larında olan bir grupla sohbete daldılar. Konu büyükanne yemekleriydi. Ama sohbet dönüp dolaşıp ‘kadın ve mutfak’ ikilisine geldi. Masada gazeteci genç bir kadın vardı. Kısa saçlı, bol küpeli. Asi, meslek âşığı bir muhabir… Hiç düşünmeden yemek yapmadığını, mutfağa girmediğini söyledi. Bizim şefler önce şaşırdı sonra üzüldüler. Masadaki diğer kadınlar için de durum farklı değildi. Onların da yolu mutfaktan geçmiyordu. Kimisi yemek yapmayı sevmiyordu, kimisi de çok çalışıyordu. Onlar sohbet ederken gözümün önünden bizim Türk kadınları geçti. Galiba mutfağa girmeyen sadece İtalyan kadınları değildi!
Artık bizim kadınlarımız da mutfağa uğramaz oldu. Hemen itiraz etmeyin, biliyorum aranızda mutfak sevdalıları da var. Ancak sevdadan öteye gitmiyor. Gerçek o ki, günümüz dünyasında kariyer mutfaktan önce geliyor. Plaza kadınının gözü ne ayşekadın fasulyeyi, ne şevketibostanı ne de imambayıldıyı görüyor. Belki eve eşinden sonra giriyor.

Haberin Devamı

SİLAH GİBİ TELEFONLAR

İşin ilginç tarafı, durum böyleyken ‘food-porn’ çılgınlığının hayatımızı ele geçirmesi. Facebook, Twitter, Instagram… Sosyal medyada yediğini, içtiğini paylaşmayanı dövüyorlar. Hem yemiyor, içmiyor, mutfağa girmiyor havasındayız hem de en havalı yemeklerin peşindeyiz. Restorana mı gidiliyor, hemen silah gibi telefonlar çekiliyor, ‘şak-şak’ yemekler fotoğraflanıyor. Sağa, sola yatanlar, akrobasi yapanlar… Biz bunları çok gördük. Evde davet mi var? Sofra kuruldu, misafir mi geliyor? Hemen sinsi sinsi sofraya yaklaşılıyor, flaşlar patlatılıyor. Yemeğin tadını, içeriğini, malzemesini, hikâyesini bilmeden hemen paylaşmak istiyoruz.
Rejimdeyiz ama yeni açılan restoranlara gitmek için deliye dönüyoruz, soslu İtalyanlara “Hayır” diyemiyoruz. İki kültürün arasında sıkışıp kaldık. Köklerimiz Türk mutfağına, anne yemeklerine dayanıyor, dallarımız modern plaza kadınına uzanıyor. Kariyer yapmak istiyoruz, fit kalmak istiyoruz, güzel yemekler yemek istiyoruz… Yemek sitelerine giriyoruz, blog’lar okuyoruz, yemek kitapları alıyoruz. Evimiz yemek kitaplarıyla dolup taşıyor. Okuyoruz, bakıyoruz ama uygulamıyoruz. “Şu kadınbuduköfteyi biri yapsa da yesek” diye iç geçiriyoruz. Aslında mutfağı seviyoruz ama bir türlü barışamıyoruz. Manikürümüz bozulur, aman tırnağımız kırılır, saçımız yemek kokar diye korkuyoruz. Eskiden “Kadının kalçalısı, yemeğin salçalısı” derlerdi. Şimdi ne kadının kalçalısına ne de yemeğin salçalısına, yağlısına rağbet var. Evde çalışan yardımcılar bile birer diyetisyen. Yağı dökmeden çiçek fısfısıyla püskürtüyorlar. En havalı, orijinal reçeteleri biliyorlar. Lezzeti bol anne yemeklerini sayemizde unutmak üzereler.

Haberin Devamı

MANİKÜRÜMÜZ BOZULSUN

İki yemek kitabım var, bugünlerde üçüncüsü de yolda… Hayatın hep mutfaktan geçtiğine inandım… Eli lezzetli olan kadınların hayata da lezzet kattıklarını gördüm… Kariyer, gelecek, dolgun bir cüzdan, güzel bir vücut hiçbirine itirazım yok ama sarmanın kıvrımına, domatesin kırmızısına, böreğin çıtırına bir kez daha bakın derim… Çünkü mutluluk ayrıntıda gizli! Gelin bu hafta sonu hep birlikte mutfağa girelim. Bırakalım manikürümüz bozulsun, saçlarımız yemek koksun…

Yazarın Tüm Yazıları