Paylaş
Toplum olarak gülmüyoruz. Mutluluktan çok mutsuzluğa yatkınız. Arabesk kültürün, dramın, gözyaşının hastasıyız. Çok gülene, kahkaha atana da pek iyi gözle bakmıyoruz. Gülerken ağzımızı kapatıyoruz, utanıyoruz, sıkılıyoruz. Gülmeyi hoş karşılamıyoruz. Aslında bu durum yeni değil. Yunanlı filozof Platon gülme ve kahkahanın devlet düzenini sarsacak bir tehlike olduğunu öne sürmüş. Hemen hemen bütün filozoflar da bu düşünceye katılmışlar. Kahkaha ve gülümseme hem kişisel hem de toplumsal bir özgürlük talebi. Dikkatli bakarsanız liderlerin çok da güler yüzlü olmadıklarını fark edersiniz. Belki biraz daha güler yüzlü olsalar, arada bir de kahkaha atsalar kendimizi onlara daha yakın hissedeceğiz… Toplum olarak iyileşeceğiz… Bağışıklık sistemimizi güçlendireceğiz. Ve daha çok faydasını göreceğiz…
Kahkaha uzmanı Sema Özsoy’a gülmekle ilgili her şeyi sordum… Özsoy’a göre kahkahanın çok faydası var. Bunu biliyoruz, hissediyoruz ama ne kadar gülüyoruz? Çocuklar günde 300-400 kere gülüyor, büyükler ise yalnızca 15-20 kere. Bu eksiklikten yola çıkan Hintli Doktor Madan Kataria 1995 yılında yoganın nefes egzersizleriyle kahkahayı birleştirdi. Ve herkes tarafından kolayca uygulanabilecek ‘kahkaha yogası’nı keşfetti. Yola beş kişiyle çıktı. Bugünse tüm dünyada 60 ülkede 600’den fazla kahkaha yogası kulübü Dr. Madan Kataria’nın ‘kahkaha yogası’ egzersizlerini uyguluyor. İnsanlar kahkahanın sırrını yeniden keşfetti. Dünya bu yeni akımı çok sevdi. ‘Ortada gülünecek bir şey yokken, memleket ve dünya bu kadar karışıkken nasıl gülelim?’ demeyin! 15-20 dakika süren seanslarda ‘el çırpma, ha-ha, he-he, hi-hi’ gibi hecelerin tekrarları ve ritmik hareketlerle yapılan egzersizlerin sonucunda hiçbir neden olmaksızın insanlar gülebiliyor. Gülmek bulaşıcı bir şey. Bir kere başlayınca gerisi geliyor. Seans sonunda insanlar rahatladıklarını, günlük hayatın stresinden, sıkıntısından kurtulduklarını söylüyorlar. Neşeleri eşlerine, dostlarına, işlerine, evlerine yansıyor. Gülmek 21. yüzyılın en doğal, en organik ilacı. ‘Günde 10 dakika kahkaha atabilseniz hiçbir sorununuz kalmaz’ diyor Sema Özsoy. Ama hepimiz biliyoruz ki bazen bırakın 10 dakikayı, gülümsemek hatta sırıtmak bile zor geliyor. Durum böyle olunca da imdadımıza ‘kahkaha yogası’ yetişiyor. Uygulamak için de bir yerden bir yere gitmeniz, bir liderle çalışmanız şart değil. Her sabah ayna karşısında kendinize bakarak birkaç dakika gülmeniz ve kahkaha atmanız yeterli. Tabii sabahtan akşama kadar da gülün demiyorum. Her şeyin olduğu gibi gülmenin de bir dozu var. ‘Kahkaha atmanın aşırısı zararlı’ diyen Sema Özsoy ciddiyet, ağlamak ve gülmek arasında bir denge kurulması gerektiğini söylüyor.
Gülmenin faydaları
Gülmek sağlıktır; bağışıklık sistemimizi güçlendirir.
İyi ilişkilerdir; aileleri, arkadaşları, çalışanları, ülkeyi, dünyayı bütünleştirir.
Kendini aşmaktır; olumsuzları olumluya çevirmeyi kolaylaştırır.
Kahkaha at hasta olma
Kahkaha atmanın, gülmenin bağışıklık sistemimizi güçlendirdiği sayısız araştırmayla ispatlandı. Bu sistem, nefret, öfke, umutsuzluk ve yalnızlıkla güçsüzleşiyor. Güldüğümüzde bağışıklık sistemimizde önemli görevleri olan ‘Immoglobülin A ve B hücreleri’ ve ‘Gamma-Interferon’ seviyeleri artıyor. Böylece daha az hasta oluyoruz.
Stresle baş etmek için geliştirilen fiziksel egzersiz, derin nefes, masaj, meditasyon ve imgeleme gibi birçok teknik stresin yarattığı olumsuz etkileri silip süpürüyor. Bedenimiz, kaslarımız gevşiyor ve ‘Neuropeptide’ denilen stres hormonlarının salgısı azalıyor.
Gülümseyenlerin, kahkaha atanların ağrı ve sancı seviyelerinde azalma oluyor. Amerikalı yazar Norman Cousins ‘Ankylosing Spondylitis’ isimli ölümcül hastalığından komedi filmleri seyrederek nasıl iyileştiğini 1979’da yayımladığı ‘Anatomy of Illnes’ (Hastalığın Anatomisi) adlı kitabında anlattı.
Paylaş