Paylaş
O sırada yeni bir çocuk daha geldi. Annesi önce diğer çocuklarla kaynaşması için çabaladı. "Hadi adını söyle"... Herkes tek tek adını söyledi. Bu seremoniden sonra annenin oyun alanından çekileceğini tahmin ettim, yanılmışım.
Çocuğunun yanında durup, düşmemesi için etrafında dönmeye başladı. Çocuk kaydırağa çıkarken arka tarafa, kaydıraktan kayarken ön tarafa döndü. Daha sonra diğer oyuncaklara yöneldiklerinde çok yakınlarında durdu.
Evhamını anlamaya çalıştım. Belki çok sor bir süreçten sonra anne olmuş olabilir veya çocuğuyla birlikte kötü günleri geride bırakmış olabilirdi. Sürekli çocuğunun etrafında dönüşü, oyunlara müdahale edişi bana helikopter ebeveyn kavramını düşündürdü. Diğer adıyla helikopter anneler...
Psikoloji dünyasında, diğer fenomenlere kıyasla oldukça yeni bir kavram. Çocukların "annem başımda bir helikopter gibi dönüyor" tanımından sonra literatüre girmiş.
Helikopter anneler çocuğunu nasıl etkiliyor?
Dilerseniz bu soruya son güncel olaylardan biriyle yanıt vereyim. 6-7 Ekim olayları sırasında gece boyu İzmir semalarını helikopter projektörleri aydınlattı. Twitter'dan takip ettiğim kadarıyla İzmirlilerin pek çoğu helikopterlerin pıtı pıtı pıtı pıtı başında dönmesinden "rahatsız olmuş". Pek çoğu kendisini güvende hissetmediğini, kaygı duyduğunu ifade etmiş.
Bizzat ben de aynı hislere kapıldım. Sürekli tur atan helikopterin evimize ışık tuttuğu an ise beni bir utanma duygusu kapladı. Hiçbirşey yapmadığım halde kendimi kötü hissettim. Bir kaç helikopter bir kaç milyonda kaygı bozukluğu yarattı diyebilirim.
Aradaki fark şu; ciddi ciddi anormal olaylar oluyordu ve güvenlik için bu helikopeterlerin dönmesi gerekiyordu. Fakat parktaki anne herşey gayet yolundayken, etrafta şüphe veya kaygı uyandıracak hiçbirşey yokken çocuğuna sürekli şu alt mesajı veriyordu: "tehlikedesin", "risk altındasın", "burası güvenli değil"...
Şimdi! Hiçbir şey yapmadığım halde, evimin üstündeki helikopterin ışığı bende kötü bir his uyandırdıysa; parktaki çocukta bu kötü hissin çeşitli versiyonları hayatının pek çok anında onda aynı kötü hissi uyandırıyor olmalı. Annesinin son derece iyi niyetli bu çabası güven vermek yerine kaygı bozukluğuna neden oluyor. Çok zor bir durum.
Kıyaslayınca daha az gülümsediği, sık sık daldığı, daha az hareket ettiği için hüzne kapılmış olduğunu düşünmeden edemedim.
Ne annesiyle konuşabildim ne de çocukla... Ancak bu konuyu kaleme alarak, çalıştığım okulda, yaşadığım semtte, gittiğimiz parklarda gördüğüm helikopter annelere ulaşmak istedim.
Iyi niyetle yaşatılman baskının yanı sıra, çocuğun yapması gereken ger sorumluluğa ortak olunca helikopter anneler çok yoruluyor.
Çişimiz geldi değil, çişin geldi.
Uykumuz var değil, uykun var.
Ödevimiz var değil, ödevin var.
Birlikte diş fırçalamak, odasını toplarken ufak yardımlarda bulunmaktan öteye geçen her müdahale çocuğun kendine olan saygısını düşürmekten, kendini yetersiz hissetmekten başka bir şeye yaramıyor açıkçası.
Bu nedenle çocuğunuzu kendi hayatının kuklası yapmayın, ne olur? Bırakın rahatça oynasın, üstünü giysin, yemeğini yesin, kıyafetini seçsin, ödevini yapsın. Sonra kontrol edersiniz.
Ileride "hiçbir şey yapmak istemiyor, herşeyini ben yapıyorum" şikayetinde bulunmazsınız. Başından pıtı pıtı pıtı pıtı dönmeyin.
Bırakın çocuk aktör olsun, kukla değil.
Paylaş