Hayatın Oğulları ve Kızlarına...

Gözlerini kapat ve bir kova hayal et. Küçük bir macera seni bekliyor.

Haberin Devamı

Biz yetişkinler nedenini bilmediğimiz yorgunluklarla boğuşuruz. Öyle ki, sadece ağrılarımızı hissederiz. Çoğunda bir ağrı kesici alırız veya esneyip, gerinmeye çalışırız. Bir kısmı fizyolojik nedenlere bağlı ağrılardır. Bir kısmı ise psikolojiktir. Bunu anlamak için sizinle ufak bir egzersiz çalışması yapabiliriz.

Aşağıdaki soruları, kendinizle başbaşa kaldığınız bir anda denemenizi öneririm. 3 bölümden oluşuyor. Sırayla önce okuyun ve yönergeyi gözleriniz kapalı olarak gerçekleştirmeye çalışın.

1- Gözlerin kapalı ve elinde bir kova olduğunu düşün.

Sapına bak? Nasıl? Ne renk? Kova ne renk?

İçini çok az doldur.

Sonra taşımaya başla...

Yürü, yürü, yürü...

Ne hissettin?

---

Haberin Devamı

2- Hadi şimdi ortasına kadar dolduralım.

Yine yürü...

Yoruldun mu?

Vücudunda herhangi bir ağrı hissettin mi?

Çok yorucuysa bırakabilirsin.

Değilse devam.

---

3- Şimdi tamamını doldur.

Yürü, yürü, yürü...

Nasıl yürüyorsun?

Neler hissediyorsun?

Kovayı taşımakta güçlük çekiyor musun?

Hangi elinle taşıyorsun?

Tek elle mi yaşıyorsun? Çift elle mi?

Ne hissediyorsun?

Vücudunun neresinde bir ağrı var?

Haydi şimdi kovayı bırak. Derin bir nefes al ve gözlerini aç.

Zihninizde taşıdığınız kovanın rengi, şekli sizin düşünce tarzınızı, içine doldurduğunuz şey, hayatı algılayış ve yorumlayış biçiminiz, taşıma haliniz ise bebeklikten günümüze olan ruhsal zindeliğinizi yansıtıyor diyebilirim. Ancak her aşamada farklı kovalar taşıdığınızı düşünebilir, kendinizi farklı yaşlarda görebilirsiniz; genç, yetişkin, çocuk... En sonunda dikkat etmeniz istediğim şey; taşıdıktan sonra neler hissettiğiniz? Kiminiz kolunuzun ağrıdığını, kiminiz omuzunuzda bir batma hissinin olduğunu söylebilirsiniz. Belki başka yerlerde başka şeyler...

Biz hayatın çocukları, büyüyüp koca bir yetişkin olana dek, kovamızı bir şekilde doldururuz. Suyla, çilekle, çiçekle, bazen taşla, toprakla veya yapraklarla...

Haberin Devamı

Bazen çok kolay taşırız. Başımızın üstüne koymak gelir içimizden... Bazen öyle ağırlaşır ki, iki elimizle döke saça ilerleriz. Hepsinde aynı kişiyizdir. Fakat kaldırma gücümüz başkadır.

Yetişkin olunca önemli olan başka bir şey var; çocuklarımız. Çocuklarımız da elinde kendi kovalarıyla birlikte hayat yolculuğuna çıktılar. En büyük ümidimiz, isteğimiz ve dileğimiz kovalarını mutlulukla taşımaları, neşe içinde hayatta yol almalarıdır, hiç şüphesiz.

Halil Cibran Çocuklar şiirinde çocuklarımızla olan varlık ilişkimizi ne güzel anlatmış:

"Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,

Onlar kendi yolunu izleyen hayatın oğulları ve kızları,

Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler.

Haberin Devamı

Ve Sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.

Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşünceleriniz değil."

Çocuklarımızın kovasının ne renk olacağına, içini neyle dolduracağına ve nasıl taşıyacağına biz karar veremiyoruz. Karar veremiyoruz ama işlerini kolaylaştırmanın çok basit bir yolu var; çocukları çok sevmek. Her fırsatta sarılmak, sevgi sözcükleri söylemek, öpmek, yürekten geçen sevgiyi anlatmak...

İşte hayatın küçük oğullarının ve küçük kızlarının elindeki kovayı taşımalarını ancak böyle hafifletebiliriz. Benim hayattan anladığım şey bu; çok sevmek...

Hepinize kendinizle ve sevdiklerinizle sevgi dolu günler, iyi haftalar dilerim.

Yazarın Tüm Yazıları