Paylaş
Anne fotoğraf sanatı ile yakından ilgili, baba da heykel sanatçısı. Rüzgar'ın teyzesi ise iç mimar. Görsel sanatların baskın olduğu bir gen ve çevre donanımıyla büyüdü Rüzgar. Kendisini neredeyse doğduğundan beri sosyal medyadan tanıyor ve takip ediyorum. İşte sosyal medyanın harika yanlarından biri daha diyebilirim.
Bir etkinlikte karşılaşma fırsatım olmuştu. Annesinin kucağında uyuyakalmıştı ve bir süreliğine ben kucaklamıştım. Fotoğraflarından sevdiğim bu güzel çocuk, şimdi kollarımda uyuyordu. Ben de o haliyle onu sevdim. Bu kıvırcık saçlı minik adam, yüzüyor, aikidoya gidiyor, bateri çalıyor ve resim yapıyor. Resim yapıyor kısmında duralım. Çünkü bu minik adam bence bir ressam gibi resim yapıyor.
Uzmanlara göre yetenek gen donanımıyla geliyor ancak çevre şartları ile gelişiyor. Yani potansiyelin performansa dönüşmesi için şans veya fırsatların olması gerekiyor. Lerna oğlunun potansiyelini nasıl performansa çevirdiğini şöyle anlatıyor:
“Rüzgar yalnız oynamayı çok sevmeyen bir çocuktu. Yalnız bir anne olarak, tüm gün evde onunla yalnız başımıza arabalarla oynamaktan zevk almadığım için daha çok masa başında elişi ve resim faaliyetleri yaptık. Her dışarı çıktığımızda oyuncak yerine hep değişik malzemeler, boyalar satın alırdık. Odasının duvarları ona aitti, dilediğince yazıp çizmek serbestti. Ayrıca en küçük yaşından itibaren çizdiği tek bir yuvarlak-çizgi dahil tüm resimler özenle bir dosyada tarafımdan dosyalanır ve şaheser muamelesi görürdü. Evin salonu Rüzgar'ın çerçevelenmiş eserleriyle dolu. Sanırım tüm bunlar Rüzgar'ı resim çizmeye teşvik etti.”
İşte, bir ressamın dünyaya geliş öyküsünün başlangıcı böyle.
Desteklenen resim sevgisi Rüzgar’ ın sosyal yaşamında da karşılık bulmuş. Anne-oğul sık sık sergilere, müzelere, müzelerin düzenlediği sanat etkinliklerine gitmişler. Sonunda 4 yaşında iken resim atölyesinde çizmeye başlamış.
Resim aşkı böyle başlar
“2 saat atölyede çizim yaptıktan sonra eve gelip 2 saat daha devam ediyordu” diyor Lerna. Evde televizyon ve iPad oyunlarının olmaması da onu resim çizmeye teşvik etmiş. Atölyeye gitmekten maddi nedenlerden dolayı vazgeçmiş. Ama Rüzgar gözlerini açar açmaz eline kağıt kalem almaktan hiç vazgeçmemiş.
Rüzgar henüz 5 yaşına gelmeden ilk sergisini açtı. Çok sevdiği birlikte büyüdüğü köpeğinin ölümünün ardından bu girişimde bulunmuş.
Bu arada Rüzgar'ın portre çizmek gibi de bir merakı var. Gittiği restoranda garsonların, vapurda, metroda karşısında oturan adamların, okulda öğretmelerin portrelerini çizip hediye ediyormuş.
Hatta bir keresinde sokakta portre çizen bir adamın yanında oturup saatlerce onunla birlikte portre çizmiş. Etrafında çember halinde kalabalık bir grup şaşkınlıkla onu izlemiş. Ben olsam ben de hayranlık ve şaşkınlıkla karışık bir şekilde saatlerce Rüzgar’ ı izlerdim sanırım. Saatlerce portre çizen bir çocuğu görenler, kamera şakası mı acaba demeden geçememiş. Hayır, kamera şakası değil. Gerçek.
Şimdilerde ise yeni bir sergi telaşı içinde. Bu kez ucunda ulvi bir amaç olduğu için minik ressamın eserleri satışa çıkacak. Sergi tuval üzerine yaptığı reprodüksiyon temalı resimlerden oluşacak. Rüzgar, yeni sergisinden elde edeceği gelirin yarısını sokak hayvanlarına bağışlamak istiyor. Diğer yarısını ise kimsesiz çocuklara göndermeyi planlıyor.
Detaylar netleştiğinde duyurusunu yine bu köşeden mutlaka paylaşmak istiyorum. Çünkü Rüzgar’ın yeteneği, güzel kalbi ve projeleri bu desteğin fazlasına layık. Tabi annesinin kıymetli emekleri de öyle…
Paylaş