Paylaş
Eğitim, etik değerler, özgüven, cinsel eğitim, beslenme, beceri kazandırma gibi meseleleri düşününce erkek annelerinin toplumsal misyonu ortada.
Anlatmaya kendimden başlayayım. Bir oğlum olacağını öğrendiğimde sanki ılık bir rüzgar esmişti. Rüyalarımda gördüğüm sarı saçlı çocuk, o muydu acaba?
Kolay olacağını düşündüm. Çünkü bir erkek kardeşim var. Aramızda 5 yaş fark olduğu için doğduğu günü, ağzındaki emziğini, ilk adımını, sokakta oyun oynayışımızı çok net hatırlıyorum. Annem çalıştığı dönemde, özellikle yaz döneminde kardeşime ben bakardım.
Kardeşimden sonra doğan kuzenlerim yine erkekti. Sonra sınıfımdaki öğrencilerimin çoğu yine erkekti. Alışkındım erkek çocuklarına. İşimin kolay olur demiştim ya, anne olduktan sonra anladım ki yanılmışım, erkek çocuk yetiştirmek hiç kolay değilmiş.
Üzerimde çok ciddi bir sorumluluk hissediyorum.
Oğlumla iletişim biçimimiz onun ilerideki yaşlardaki hayatına yansıyacak. Aşk yaşarken bugünlerde benden ne alıyorsa, onların etkilerini ileride yaşadığı ilişkiye taşıyacak. Bunlar en temel psikolojik gerçekler. Aklıma geldikçe sürekli kendimi gözden geçiriyorum.
Üniversitedeyken toplumsal cinsiyet ve eğitim dersinde en çok konuşulan şey erkek çocuk yetiştirmenin önemiydi. Erkek çocuğunun kadına saygı duyarak yetiştirilmesi çok önemli derdi hocamız. Kadına saygı okullarda değil, evde aileden öğrenilen bir şey olduğu ortada. Kadına saygının eğitimle birebir ilgisinin olmadığı istatistiklerle kanıtlanmıştı ayrıca. Rakamlara göre en yoğun haliyle fiziksel ve psikolojik şiddet üniversite mezunu çiftlerde görülüyor.
Tarih boyunca erkekliğin neredeyse “kutsallaşmasında” annelerin payının büyük olduğu kesin.
Ancak bizim kuşak anneleri bu konuda biraz farklı buluyorum. Sosyal medyadan, bloglardan takip ettiğim kadarıyla, hepimizin bu konuya bakış açısı eşitlikçi ve cinsiyetçilikten uzak gibi. Oğullarımız büyüyecek, bir aşk yaşayacak, belki hayatlarını biriyle birleştirme kararı alacaklar. Şimdilerde yaşadığımız ana-oğul aşkı büyüyecek ve olgun bir sevgiye dönüşecek. Bunlar aklıma geldikçe sürekli kendimi gözden geçiriyorum. Anne olunca psikoloji bilimini didik didik etmiş yeni nesil anneler olarak evrensel gelin kayınvalide çekişmesine düşersek, klavye başında yıllarca, özenle yazdığımız notlar bizden hesap sorar, kesin!
Geçenlerde Ata’ yı okula bırakırken, bahçede sınıfından bir kız arkadaşıyla karşılaştık. Arkadaşı Ata’ nın elinden tuttu, birlikte okula girdiler. Gözlerimin dolduğunu hatırlıyorum. Sonra ona kısa bir not yazdım, paylaşmak isterim:
“Oğulcuğum,
Sabah okuldan içeri girerken sınıftan bir kız arkadaşınla karşılaştın. Senin elini tuttu ve kapıya kadar hiç bırakmadı, eşlik etti. İçeride montunu çıkarmana yardım etti. Sana baktı, gülümsedi. Sen de ona baktın. Gülüştünüz. Çok duygulandık. Arkadaşının annesi adına çok mutlu oldum. Ne kadar duyarlı ve sevecen bir çocuk yetiştirmiş. Senin utanışın, sonra teşekkür anlamında bakıp gülmen, hatta gülüşmeniz…
Yine duygulandım, yine duygulandım işte Atacığım. Bak işte, kadınlar genelde böyledir canım yavrum. Eşlik eder, yoldaşlık eder, yardım eder, mutlu eder. Elini tutar, seni sıkıntılardan çekip çıkarmaya çalışır. Böyledir…
Sana elini uzatan kadının bileğini bükme, sakın, iyi mi yavrum?”
Öptüm
Annen....
Haftanın aktivite önerisi:
Bu hafta size çalışmalarını yakından takip ettiğim eğitimcilerin etkinliklerini önereceğim.
Zaman yaratın ve bu toplantıları kaçırmayın derim.
Paylaş