Çok zorsun çocuğum!

Oğlumun dünyaya geldiği an nefesimi tutup sesini duymak için pür dikkat bekliyordum.

Haberin Devamı

İlk nefesi ciğerlerine gittikten sonra ağlamaya başladı. Öyle güçlü bir sesi vardı ki, içimden“hmmm sanırım duygularını çok güçlü bir şekilde ifade edecek” dedim. Yanılmamışım.
Neredeyse  4 yaşını bitirmek üzere, sevindiği zaman kocaman kahkahalar atıyor, üzüldüğü zaman ise yüksek sesle ve dolu dolu ağlıyor. Hatta etrafındaki insanların duygularını hemen okuyor. Geçen gün parkta oynuyordu, yanına yaklaşan bir çocuğa baktı, “sen şu an çok kızgınsın” dedi. Çocuk ise “evet, abim oyuncağımı vermiyor ona çok kızgınım” dedi. Ata “hadi gel, seninle taş toplayalım, annelerimize hediye edelim” diyerek çocuğun elinden tuttuğunda, bankta oturmakta olan bendeniz, mutluluktan erimiştim.

 

İnsana dair kodları çözmesi ve çözüm odaklı yaklaşması bana gurur vermişti . Aynı şekilde yemek yemediğinde veya bir şey için tutturduğunda da benim yüzüme bakıp “anne sen şu an çok gerginsin” demesini beklemekteyim. Yine elimden tutup “hadi, birlikte yemek yiyelim mi” demesini de…


Olumsuz ısrarları dediğim dedik inatçı yanı, istediği bir şeyi dakikada 99 kere tekrar etmesi gibi özellikleri var. Bunların çoğu imkansızın başarılmasına dair istekler. Örneğin 9 Ağustos’ ta gösterime girecek filmi hemen şimdi izlemek istiyor. Zaman kavramı henüz net oturmuş değil. Fakat Ata isteklerini engellemek ve isteklerine ulaşamadığında yaşadığı stresle başa çıkabilmek için yakınlarının yardımını istiyor. Bu tür durumlarda hemen çok mantıklı açıklamalar yapıyorum. Son olayda takvimin başına geçip bir günü anlattım. Bir günümüzü nasıl geçirdiğimizi beraber analiz ettik. Sabahtan gece oluncaya dek geçen süreden tam 25 tane geçmesi gerektiğini anlattım. Sonra 1’ den 25’ e kadar saydık. Hemen şimdi olamayacağını ve gerçekten çok uzun süreceğini farkedince “ooooof”  diyerek eliyle yüzünü kapatıp, kendini yatağa attı.

Haberin Devamı


Ağlaması ve gözyaşları bana herzaman kolikle geçen günlerimizi hatırlatır. O anki acemiliğimi, çaresizliğe kapılışımı, yanlızlığımı… Onu öyle görmek beni üzse de, büyüdükçe kendi kendini sakinletirebilmesine hep izin vermeye çalıştım. Evet, güçlü bir ses tonuyla ağlıyor ama krize girmiyor, çığlık atmıyor ve kendini hırpalamıyor. Fakat bir anne olarak çok yoruluyorum. Çok zorsun çocuğum, dediğim anlar oluyor. İçten içe kendimi sorgulamaya başlıyorum. Ancak bir önceki yazımda belirttiğim giib, o bir birey ve kendini yaşıyor. Çoğu şeyin benimle hiç alakası yok. Mizacı gereği tepkileri bu şekilde. Buna yaş dönemleri de eklenince konu tamamen benimle alakasız bir hale geliyor. Üstelik ben bir anne olarak onun hayatının yönetmeni değilim ki! Sadece büyümesi için ona yardım eden biriyim. Çoğu şey için bir aracı veya rehberim, o kadar.


Oğlum hareketli bir çocuk. Kibarlığı bırakayım, düz duvara tırmanan cinsten. Kıpır kıpır, eli ayağı durmuyor. 2 yaşındayken plastik sanatlarla ilgili etkinliklere katılıyordu. Katılım sertifikasını bana verdiler. Çünkü olup bitenler ilgisini çekmediği gibi, dersi bir güzel kaynatıyordu. Şarkı söyleme ve dans etme gibi etkinlerde ise tıpkı bir şovmen gibi profesyonel davranıyor ve işini ciddiyetle yapıyor.
İşte büyün bunları alt alta okuduğunuzda dikakt eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olabilir mi sorusu aklınıza gelebilir. Bir özel eğitimci olarak burada önemli bir parantez açmak isterim.

-Her hareketli çocuk hiperkatif değildir.
-Kurallara uymayan her çocuk sorunlu veya asosyal değildir.
-Tutturma huyu olan her çocuk dürtüsel değildir.


Çocukların doğuştan getirdikleri, kendilerine özel mizaçları vardır ve hemen kendini belli eder. Tıpkı benim canım oğlum gibi. D.E.H.B teşhisi konan pek çok çocuğun aslında zor çocuklar olduğunu, verilen ilaçların ebeveynlerinin yükünü hafifletmek için reçetelendiğini düşünüyorum. Çünkü bizim zor çocuklarla iletişim kurmak ve davranışlarını çözmek özen ve efor istiyor. Hatta beraberinde tükenmişlik sendromu getirebiliyorlar. Bunları aşmanın pratik yolları var ve bence tek çözüm ilaç değil.
Evde ve sınıfta kullandığım bir teknikleri anlatmak isterim.

Haberin Devamı


Olumsuz davranışın sıklığını azalmak içn gülen yüz tablosu
/images/100/0x0/55ea2278f018fbb8f86d5b1a


Bu bir akşam yemeği öncesi Ata için aceleyle hazırladığım bir gülen yüz tablosu.
Önce olumlu davranışı/süreci anlattım: “Yemek saatinde masaya oturulacak ve tabaktaki yemekler bitirilecek” Sonra sonucu:”Yemekler bittiğinde bir gülen yüz alacaksın. 5. Günün sonunda hepsi gülen yüz olursa, oyuncakçıda gördüğümüz ve senin çok beğendiğin oyuncağı alacağız.” Şimdilik sürecin tam orasındayız. Bu süreçte dikkat etmem gerekenler var.


-Yemeğini bitirmediğince hiçbir olumsuz tepki vermemek ve işaret kullanmamak çok önemli. Sürekli olumlu olana dikkat çekerek, “ sabah kahvaltını yaptın ve gülen bir yüz aldın, şimdi öğlen yemeğinde de alabilirsin” diyerek olumlu bir motivasyon kullanmak işleri kolaylaştırır.

Haberin Devamı

-5. Günün sonunda birlike durum değerlendirmesi yaparak sonuca göre oyuncak alınıp alınamayacağını konuşmak çok önemli.


-Bu uygulama yemeğe itiraz veya yemek yememe davranış sıklığı azalmaya başladığında, üç öğün yerine gün sonunda 1 güle yüz uygulamasına dönüşebilir. Daha sonra ise haftada 1 gülen yüz gibi olabilir. Davranış olumluya döndükçe ödül geri çekilerek ödül odaklı değil, kendi davranışlarına odaklanarak ilerlenebilir.


Bu davranışçı yaklaşımın bir tekniğidir. Özel gereksinimli çocuklar için çok sık kullanır ve çok olumlu geri dönüşler alırız. Özel gereksinimi olmayan ancak bazı konularda destek ve çözüm isteyen normal gelişimli çocuklara da eğlenceli bir şekilde uygulanabilir.


-Kısır döngüyü kırar.
-İletişim çatışmalarını engeller.
-Huzursuzluğu ve gerilimi azaltır.


Ebeveynler söz birliği ederek, istikrarlı bir şekilde uyguladığında sonuç mutluluk verici olabilir.
Bir anne olarak bu gülen yüz uygulaması konusunda çok umutluyum. Somut göstergelerle kendini izleme fırsatı bulduğu için sanırım Ata da çok umutlu ve olumlu motive olmuş durumda. Sonucu çok merak ediyorum ve mutlaka sizinle paylaşacağım.

Haftanın 10 numara 5 yıldızı:

Yemen’ de ailesi tarafından zorla evlendirilmek istendiği için evden kaçan 11 yaşındaki  Nada’ ya gelsin. İnsan Hakları Örgütü devreye girmiş ve konu hukuka taşınmış. Minik Nada, “bırakın çocukluğumu yaşayayım, biz de erkekler gibi hür olmak, haysiyetimizle, şerefimizle yaşamak istiyoruz” demiş. Helal olsun çocuk, o temiz alnından öperim.


Haberin Devamı

Çok zorsun çocuğum Zorla evlendirilmek istenen Yemenli kızın mücadelesi



Haftanın Etkinlik Önerisi:

Minikler için çok keyifli bir film Tatlı Cadı Lily filmini izledik.
Özel güçleri olan Lili Almanya’ da yaşamaktadır. Bir gün kardeşi ona bir mektup getirir.  Mektup Mandolan  Krallığı’ ndan gelmektedır. Kralın yerine geçmek isteyen sadrazam Güliman Lili’ den özel bir sihir rica etmektedir. Ancak tatlı ejderha Hektor ile Mandolan’ a giderler ve burada ki maceralarına başlarlar. Kitaptan uyarlanarak çekilen bu film hayal gücü geniş çocuklar için birebir.



https://twitter.com/AylinAnne
www.aylinanne.com



Yazarın son yazıları


#13 Temmuz 2013 Ben nerede yanlış yaptım?
#10 Temmuz 2013 Hareketli mi? Hiperaktif mi?
#6 Temmuz 2013 Hamileler İçin Keşkesiz Doğum Rehberi
#3 Temmuz 2013 Anneler Mama Konusunda Yanlış mı Yönlendiriliyor?
#29 Haziran 2013 Çocuklara Taciz ve Tecavüzün İç Yüzü
#26 Haziran 2013 Ağlarsa anneler ağlar
#22 Haziran 2013 Çoçuklar gündemdeki olaylar hakkında ne düşünüyor?




YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN >>
 

Yazarın Tüm Yazıları