Paylaş
Çok mu abarttım?
Sanmam.
Oğlumun öğretmeni Dilek hanım' ın yüzüne baktığımda gördüğüm aydınlık gülümseme ve oğlum Ata' nın yüzüne zamanla yerleşen okul gülücüğü ilk paragraftaki fikrimi daha da kuvvetlendirdi.
İlkokul öğretmenim Emel Adak ... Bizi her sabah gülücükle karşılar, şakalaşır, başımızı okşardı. Ellerini bu yüzden hiç unutamam.
Bitlis' in Çığır Köyü' ndeki Caner öğretmen ... Elleriyle eğitim-öğretime okulu hazırlar, üşüyün minik elleri ısıtıp, güler yüzüyor karşılar öğrencilerini.
Dershandeki Tuğçe öğretmen... Çalıştığın ilk yıl para vermeyiz, istiyorsan gel çalış, primlerinin parasını sen ödeyeceksin demişler. Tamam olmuş yanıtı. Canla başla görev başında.
Çalıştığım merkezdeki arkadaşlar... Derya, Belkıs, Gürcan, Volkan, Nilay, Sevgi, İbrahim, Sertay, Özlem, Neslihan, Yasemin, Cansu, Önder, Sibel, Özdemir, Bülent ve Ertan öğretmen mesela... Otizmli öğrencileriyle değil kendi çocuklarıyla ilgilenir gibi büyük bir içtenlikle mesleğini icra ediyor.
Daha niceleri gibi...
Herkesin hayatında olumlu değişimlerle iz bırakan, Emeğinin kıymeti kuruşlarda ölçülen, Banka kredileriyle hayatını idare eden, Eşinin yanına gidebilmek için yıllarca tayin bekleyen, "Oh, 3 ay tatil" klişesiyle hafife alınan, Öğretmenler Günü' nde hatırlanan, Çoğu zaman unutulan, Şiddet mağduru, Eğitim sisteminin açıklarının faturasını ödemekle mükellef, Yorgun emektarlar, İsimsiz kahramanlar...
Öğretmenler Gününüz kutlu olsun.
Yüzünüzdeki o aydınlık gülümsemenin bulaştığı minik yüzlerin hatırına, Sen çok yaşa, iyi yaşa ve gülümse öğretmenim.
Paylaş