Çocukları Okul Öncesi Eğitimle Eziyor muyuz?

Bu yıl birinci sınıf öğrencileriyle çalışıyorum. İstatistiklerime göre %97'si anaokuluna gitmiş. Fakat bir gariplik var, öğrenmeye isteksizler.

Haberin Devamı

Öğrenmeye neden bu kadar isteksiz olduklarını çözmeye çalışmak benim mesleki görevlerimden birisi. Belki bununla ilgili olarak bir tez yazmalıyım ama vaktim yok. Hemen pratiğe dökerek sınıf öğretmenleri ve ailelerle işe koyulmam lazım. Tabi, önce size öğrenmeye olan isteksizliklerinden bahsedeyim.

%45’lik bir kısmı ilkokula uyum sağlamada hiç sorun yaşamazken, %20’ lik kısmı büyük adaptasyon güçlüğü çekti. Bunda uzayan yaz tatili nedeniyle yapılamayan oryantasyon/uyum haftası detayını ekleyelim. Asıl sorun uzun vadeli düşünüldüğünde göze çarpıyor. %20’ si okul öncesi eğitim aldığı halde ilkokula alışamamış.

Haberin Devamı

Çocuklar başka bir şey söylemek istiyor: yorgunuz.

Yaptığım bireysel görüşmelerdeki ortak nokta: burası eğlenceli değil demiş çocuklar. Okul ve sınıflar rengarek, öğretmenlerin çoğu oyunlarla veya görsel materyallerle ders işliyor. Aslına bakarsanız, eğlenecek halleri kalmamış galiba…

40’lı yaşlardakiler için konuşuyorum; bizim zamanımızda okulla 7 yaşında tanışıldı. Çok şanslı bir azınlığımız anaokuluna veya anasınıfına gitmiştir. Haliyle okul heyecan duyulan ve koşa koşa gidilen bir yerdi. Eğitim programları ağırdı ama öğretmenlerin çoğu öğretmenliği liseden itibaren öğrenen, çok yönlü yetişmiş bireylerdi.

Şimdiki nesil için konuşuyorum. Çoğu 3 yaşına geldiğinde yarı zamanlı veya tam zamanlı olarak okul öncesi eğitime başlıyor. Yabancı dil, müzik, sanat ve spor eğitimi almaya başlıyor. Durum böyle olunca ilkokulun akademik yapısının ilgi çekiciliği çoktan ortadan kalkmış oluyor. Çocuk zaten bunlarla bir şekilde okul öncesi hayatında karşılaşmış.

Kreş veya anasınıflarını düşünün, rengarenk tablolar, köşeler, takvimler, listeler, materyaller, kitaplar… Öğrenilecek onca şey var ki… Bunca şeyi kavramanın anahtarı öğrenmeyi sevmek değil midir?

Haberin Devamı

Sosyal hayatımızda çok şey değişti ancak pedagojinin temel ilkeleri değişmedi.

Evrenselliğini korumaya devam ediyor. İnsanoğlu bundan 100 yıl sonra belki 500 yıl sonra bile ilk 18 ay temel bağlanma, ikinci 18 ay (18-36 ay) güvenli ayrılma, ilk 9 yıl somut işlemler evresini yaşayacak. Teknoloji hızla ilerliyor ve sosyal koşullarımız hızla evriliyor olabilir. Fakat çocuklar serbest oyun oynama yetisinden uzakta yetişiyorlar. Haliyle öğrenme heyecanları 80 kuşağına göre çok daha “dingin”.

Sosyalleşme ve özgüven için yaptığımız eğitim bombardımanında kimleri vurduk?

Sanırım yeni neslin öğrenme hayatı, anaokulu geçmişi 0 ile 1 yıl arasında olan ebeveynlerinin elinde eğitim bombardımanına tutuldu. Haliyle serbest oyun veya arkadaşlarıyla grup oyunları oynamayan çocukların iç iletişimleri zarar gördü.

Oyun en iyi terapidir.

Haberin Devamı

Çocuğun kendisiyle iç iletişim kuracağı en önemli araçtır. Fakat sürekli planlı, programlı ve projelendirilmiş hayatlar nedeniyle çocukların özgürce oyun oynayamadıklarını düşünüyorum. İstatistiklere göre bir anne günde 375 defa olmuşuz mesaj “yapma” vb gibi, sadece 25 olumlu geri dönüş yapıyormuş. Bu konuya hiç girmiyorum bile…

Artık bebek radyoları var ve bebeklere özel İngilizce öğretiyorlar. Çok hoş bir fikir fakat öğrenme rastlantısal olduğu kadar; planlı, programlı ve çocuğun iç iletişiminin güçlenmesi üzerine kuruludur. Kendini tanıma fırsatı bulanlar yeni bilgileri keşfetmek ister.

Çocukları okul öncesi eğitimle eziyor muyuz?

Anaokuluna ne zaman başlamalı sorusu sık sorulan bir sorudur. 4 yaş en uygun dönemdir. 4 geç değil mi dediğinizi duyar gibiyim. Eskiden 7 çok geç derken şimdi 4 geç değil mi? Hayır, değil diyorum naçizane… Çocuğun gelişimsel olarak programlı öğrenmeye hazır olduğu dönem 4 yaş ve üstü çünkü.

Haberin Devamı

Üstelik okulda sabah 8 akşam 5 mesaisi yapılacağını düşünürsek gayet yerinde bir yaş bence. Son dönemde ülkemizde ve dünyadaki eğitimciler arasında yagınlaşan bir kanaat var. Yeni nesil çocuklar okulda fazla mesai yapıyorlar, ancak çok az şeyi coşku duyarak öğreniyorlar. Çalışan anne faktörü, çağın getirdikleri bir kenara sanırım çocuklara fazla yükleniyoruz.

Bence okul öncesi dönemde bol bol serbest oyun oynamalılar. Okul öncesi kurumları buna en az yabancı dil, spor ve müzik eğitimi kadar önem vermeli ve bol vakit ayırmalı bence. Sıkı ve aşırı kurallı okul öncesi eğitimin çocukların öğrenme hevesini kırmasına ve öğrenme yaşantılarını olumsuz etkilemesine izin vermemek gerektiği kanaatindeyim.



Yazarın Tüm Yazıları