Çizmeleri çıkarma; öğrenilmiş çaresizlikmi?

Otoriteye itaat ile yetiştiriliyoruz. Bir o kadar da otorite simgeleriyle ciddi sorunlarımız var. Karşıdan karşıya geçmek isteyen yayalara araç sahipleri yol vermiyor. Oysa trafik kurallarında kağıt üzerinde tam tersini anlatıyor.

Haberin Devamı

Deniz Bolsoy Erdem… Son yıllarda takip etmekten büyük keyif aldığım uzmanlardan bir tanesi. Deneyimli bir psikolog olmanın yanı sıra insanların düşünce şemalarına öncelikle inceleyen bilişselci akımın uygulayıcısı aynı zamanda.

Bilişselci akım düşünce ve beyni birinci sıraya koyan, davranışlarımızı düşünce sistemimizle açıklayan bir yapıya sahip. Mesleki tespitleri 140 karaktere çok rahat sığıyor.

Son günlerde Türkiye' yi çok duygulandıran bir olay oldu. Soma' daki maden faciasında kurtarılan bir işçi sedyeyle taşınırken "çizmelerimi çıkarayım mı, sedye kirlenmesin" dedi. Hepimiz çok duygulandık.

Deniz Bolsoy Erdem bunu bir tweetle analiz etti: “çizmeleri çıkarma; öğrenilmiş çaresizlik! hiçbir şeyi kendinde hak görmemek. canınla uğraşıyorken bile otorite konumundakine öncelik vermek!”dedi. Ben de daha bu olaydan yola çıkarak çocuk yetiştirme biçimimizdeki yaklaşım, düşünce şema ve benzeri kalıplarımızı yorumlamasını istedim.

Haberin Devamı


Deniz, Otorite konumundakine öncelik vermek ne kadar sağlıklı veya nereye kadar sağlıklı?
Bu soruya otoritenin ne olduğunu tanımlayarak başlayalım. En basit hali ile hiyerarşik düzende üst titre sahip olan dolayısıyla yetki ve sorumlulukları daha fazla olup asları üzerinde güç ve yaptırım sahibi olan kişi ya da kurumlardır.

Hayatımızda karşımıza çıkan ilk otorite ile kurduğumuz ilişki daha sonraki ilişkilerimizde de rol oynar. Aile çocuğun hayatındaki ilk otoritedir. Demokratik, çocuğa saygı duyan, onun yaşı ve olgunluğu ile orantılı olan kararları kendisinin almasına izin veren bir düzen çocuğun zekasının ve yaratıclığının gelişmesinde ve aynı zamanda özdisiplin geliştirmesinde rol oynar.

Burada temel ilke otorite konumundaki kişinin çocukta korku yerine saygı, güven ve koşulsuz kabul görme duygularını istikrarlı bir şekilde uyandırmasıdır. Sorunun cevabı da bu tanımda gizli; bu duyguları uyandıran otorite zaten öncelik beklemez, daha güçlü konumdadır ve bu yüzden de koruyan taraf olmalıdır. Aksi türlüsüne izin vermez.

Öğrenilmiş çaresizliği yetişkinler olarak çocuklara nasıl aşılıyoruz?
Bu sorunun cevabı hem çok basit hem de çok karmaşık. Çocuklar taklit ederek öğrenir. Yetişkinler istedikleri kadar çocuklara belli etmemeye çalışsınlar, çocuklar duyguları sünger gibi emer. Kaygılı, mutsuz, ve kendini otorite karşısında çaresiz gören ebeveynin tutumunda çocuğa zarar veren nokta en çok okulda ortaya çıkar. Öğrenilmiş çaresizlik, okuldan ve öğretmenden çocuğu koruyan, kollayan, anlayan ve sevgi veren bir tutum sergilemelerini talep etmek yerine okulun performans kaygısına teslim olma şeklinde ortaya çıkar.
Kanımca Türkiye’de çocuklara en çok zarar veren öğrenilmiş çaresizlik sınav sistemine teslim olmak dışında bir çare olmadığını düşünmektir.

Haberin Devamı

Hiçbir şeyi kendine hak görmemenin altında ne yatar?
Bir çocuğun bir şeyleri kendinde hak görebilmesi için kendini güvende hissettiği bir ortamda büyümesi, fikirlerini ifade etmesine saygı duyulması ancak her istediğinin yapılmayacağını da bilmesi gerekir. Yani önem sırasına göre güvende hissetme, güvenli bağlanma, kendini ifade etme, bağımsızlık ve özdisiplin ihtiyaçlarının giderilmesi ile çocuk ne zaman neye hakkı olduğunu ve bunu ne şekilde talep ederse elde edebileceğini öğrenir. Türkiye için ütopya, gelişmiş ülkeler için rutin olan bir yaklaşım.... maalesef.
Deniz Bolsoy Erdem’ in anlattıklarını aynı zamanda toplumsal ilişkilerimizi göz önünde bulundurarak tekrar okuyabiliriz. Bu şekilde okuduğunuzda anlam veremediğiniz pek çok davranışın kodunu çözmeniz mümkün gibi gözüküyor.
Gerçek şu ki; bir insanın davranışı ortaya koyduğunda, o davranışın en az 5 nesil boyunca tekrarlanmış olma ihtimalinden emin olabilirsiniz. Şemalar, kodlar nesilden nesile kopyala yapıştır ile geçebiliyor.
Kendimize format atarsak daha sağlıklı olabiliriz, belki…

Yazarın Tüm Yazıları