Paylaş
Aklım nasıl alsın ki?
365 gün olmuş, öldürülen küçük bir çocuğun faili ortada yok.
Sadece gaz fişeğiyle öldürülen çocuğun değil, daha nicesinin katili ortada yok.
Bir politika olarak çocukları öldürmek nasıl bir şey? Sabahın ilk ışıklarından beri bunu düşünüyorum.
Düşünüyorum ve yüreğim kararıyor.
Kulaklarım uğuldamaya başlıyor.
Hiç tanımadığım annelerin acılarına milimetrik olarak yaklaşıyorum belki de...
Sinirlerim bozuluyor.
Hatta midem bulanıyor.
Yalan söyleyen koskoca adamlara bakıyorum.
Elinde silahı, sopası ve diğer savunma imkanı olan adamlara...
Bir politika olarak çocuk öldürmenin nasıl bir şey olduğunu yüzlerine bakarak anlamaya çalışıyorum.
Korkarak geri çekiliyorum.
Öldürmenin ne olduğunu anlamaya korkarken, çocuk öldürmenin ne demek olduğunu bilmek istemiyorum.
İlkel dürtülerle güç birleşince, vicdan mı kararır?
Ben haklıyım derken, çocuklara silah sıkanların gözleri mi kör olur?
Dur, yapma diyen, o incecik vicdanın sesi mi duyulmaz?
Ne olur? Neler olur?
Memleketimde, Orta Doğu' da, Afrika' da, Asya'da, dünyanın neresinde olursa olsun; ölen çocukların müsebbibleri nasıl durur, nasıl uyur? Düşünüyorum; yüreğim daralıyor.
Sonra aklıma Barış kelimesi geliyor.
Bir erkek ismi olarak Barış.
Neden kızlara koymazlar sorusunu sorunca, hemen cevap geliyor; "barışa en çok erkeklerin ihtiyacı olduğu için" sanırım bir erkeklere Barış ismi veriliyor.
Yeryüzünde ilkel dürtüleriyle değil, vicdanıyla siyaset yapan her kadını desteklemek istiyorum.
Sonra aklıma bir soru daha geliyor.
Vicdan ve siyaset yanyana gelebilen 2 kelime mi?
Bilmiyorum. Aklım almıyor.
Paylaş