Paylaş
Bir arkadaşım İsviçre' ye yerleşti. Onun adına çok sevindik. Artık huzurlu, sakin ve mutlu bir hayatı olacağını düşündük. Ilk aylarda herşey yolundaydı. Iyi haberlerini alıyorduk. Fakat bir süre sonra kısa süreli Türkiye tatiline geldiğinde ağır depresyonda olduğunu söyledi.
Refah içinde yüzerken nasıl depresyona girer?
Soran gözlerle hatta şaşkınlık içinde bakarken bize durumu anlattı. "Evimden çıkıyorum, gitmek istediğim yere hemen ulaşıyorum. Bankaya gidiyorum, 5 dakika bile beklemiyorum. Karşıdan karşıya geçmek istiyorum, bütün trafik duruyor. Ben şimdi nasıl depresyona girmeyeyim? Türkiye' de öyle mi? Evden çıkıyorsun, sağ salim dönmek için dua ediyorsun. Bankada saatlerce bekliyorsun. Trafik desen berbat, ömrün yolda geçiyor. Karşıdan karşıya geçmek için rn güvenli yeri seçmen lazım... Sürekli hayat mücadelesi var ve bir meşguliyet var burada. İsviçre' de yok." dedi. "Orada ise büyük bir boşluğa düştüm. Her istediğim anında oluyor ve bu bir süre sonra depresyona sebep oluyor" diyerek ekledi.
Düşününce çok abartılı değil. Herkes kendinde olmayana özeniyor bir bakıma... Şimdi bu durumu ebeveyn tutumlarıyla birlikte düşünülelim.
Arkadaşımın düştüğü boşluk şundan kaynaklanıyor: Çoğumuz ailede davranışlara sınır çizil(e)memiş insanlarız. Ya her istediğimiz yapılmış yada hiçbir isteğimizi ciddiye alınmamış diyebiliriz.
Her istediğinin olan çocukların aile ortamlarına göz atalım. Pek tabi, isteklerinin anında olmayacağını, bazı isteklerinin yerine gelmesinin imkansız olduğunu ama bu durumun sevgisizlik olmadığını çocuğa hissettirmek Çocuğun her istediğinin olması bir ihmalıdır ve boşluk duygusu yaratır. Artık mutlu olacak birşey kalmaz ve sürekli ağlayan, mızmızlanan, sinirlenen çocuğa dönüşmesi çok kolaydır.
Çocuklar sevgi, güven, onay, rol model ve ebeveynlerinin rehberlik etmesini bekler. Sağlıklı gelişimi için her istediğinin yapılmasından önce, her söylediği şeyin dinlenmesi iyi olacaktır. Isteklerinin o ana, daha önce belirlenmiş kurallara, gelişimine uygun değilse, ilk bakışta öyle değilmiş gibi gözüküyor olsa da, çocukta sağlıklı bir güven ilişkisi yaratacaktır.
Anne-babalar çocuğun duygularını ifade etmesini anlayış ve sabırla dinlerlerse onayladıklarını göstermiş olurlar. Bu durum çocuğun ebeveynlerine güvenini ve özgüvenini güçlendirir. Dürtülerini kontrol etmeyi, özdisiplin sağlamayı, ortak kurallara saygılı olmayı öğrenirler.
İşte Türkiye' nin tam da ihtiyacı olan şey bu. Trafikte, bankada, yolda yürürken kurallar işlemiyor. Çünkü çoğumuz her istediği olmuş veya istekleri bastırılmış bir şekilde büyütülmüş yetişkinleriz. Ortası pek yok. Çünkü bizim toplumumuzda kural eğitimi ailede başlamıyor. Okulda başlıyor ne yazık ki. Geç kalınmış bir başlangıç olduğu içim kişiliğe çok fazla etkisi olmadığından yeni nesil ebeveynlerim demokrasiyi aile içinde yaşatması ve koruması şart.
Bize güven içinde büyümüş, sevgi dolu yeni nesiller gerek.
Atişko' yla Haftanın Kombini
Yaklaşık 3 yaşından beri kendi kıyafetlerini kendisi seçen bir oğlum var :) Bazen çok keyifli bazen de çok enteresan şeyler seçbiliyor. Örneğin sevdiği bir pijamanın altına renkli bir pantolon giyiyor. Bazen kuru havada yağmur botu giyiyor. Bana da bunları fotoğraflamak düşüyor. İşte bu sabah parka giderken seçtikleri...
Lacivert polar montun altına gri dinozorlu tişört (Koton Kids) altına siyah eşofman (Zara Kids) altına çok ama çok sevdiği Şimşek McQueen çizmeleri veee koşa koşa parka... Neymiş efendim, dinozorun parka gitmesi, eğlenmesi lazımmış. Eh, peki.
Paylaş