Paylaş
GEÇEN haftaki derbiden sonra aslında genel beklenti, F.Bahçe’nin G.Birliği karşısında derbinin sonucunun değil, ilk yarıdaki oyunun doğru olduğunu ortaya koyan bir başlangıç yapması ve ilk dakikadan itibaren rakibinin üzerine tüm gücüyle yüklenmesydi ama hiç de öyle olmadı.
İlk organize atak 8’de Kuyt-Gökhan işbirliğinde Meireles’in şutuyla geldi. İkinci tehlikeli diyebileceğimiz atak neredeyse yarım saat sonra, 38’de Kuyt’ın ortasında Sow’un kafasıyla geldi. Sonraki dakikalar cılız diyebileceğimiz arayışlarla geçti ve devre tamamlandı.
F.Bahçe bu değil. Maç öncesinde; derbide alınan mağlubiyeti unutturmak, Beşiktaş maçı öncesi güç gösterisi yapma isteği, seyirciyi yanına çekme gibi tüm faktörleri yan yana getirdiğimizde ilk yarıdaki futbol beklentilerin tamamen tersine, büyük ölçüde bir hayal kırıklığıydı.
İLK 45, HAYAL KIRIKLIĞI
Aslında bildiğimiz F.Bahçe’nin, -çok fazla karşılaşmasa da- benzer durumlarda verdiği reaksiyon her zaman son derece olumlu ve etkili olurdu. F.Bahçe’nin maça çok istekli başlamasına, arka arkaya pozisyonlar bulmasına, özellikle ilk 30’da rakibini adeta boğmasına alışan futbolseverler hiç bilmedikleri ve anlamadıkları bir F.Bahçe izlediler.
G.Birliği gibi açık oynamaya çalışan, nispeten daha az kapanan; katı savunma yapmayı düşünmeyen bir takımına karşı ilk yarıdaki etkisiz futbol hayal kırıklığı yarattı. Bu alışılmadık başlangıcı sadece futbolcular ve teknik heyet üzerinden değerlendirmek kolaya kaçmak olacak.
TEDİRGİN OLDU AMA
İsmail Kartal da, oyuncular da ilk yarıdaki bu durumun farkında olarak soyunma odasına gitti. Gereken uyarılar mutlaka yapıldı ki F.Bahçe, 2. yarıya biraz daha agresif başladı. Cılız da olsa, ilk yarıdaki girişimlerin hemen hepsinde rol oynayan Alper-Kuyt ikilisinden Alper’in bireysel çabasıyla yarattığı penaltı, nihayet F.Bahçe’yi maç atmosferine soktu.
49’da Emre’nin penaltı golünden 77’de Kuyt’un pasında Sow’un ‘mucizevi bir şekilde’ çizgiden çıkarılan topuna kadar geçen süre, yine beklenen ölçülerde olmasa da, ilk yarıya oranla çok daha arzulu, moralli ve gol girişimlerinin olduğu bir bölüm oldu. Ama 2. gol gelmeyince, Gençler’in 2. yarıdaki ceza sahasına girdiği neredeyse tek pozisyonun, biraz da şansın yardımıyla ağlarla buluşması F.Bahçe’yi büyük bir tedirginliğe sevk etti.
Ama bu tedirginlik önce endişeye sonra da karamsarlığa ve seyirci tepkisine dönüşmeden bu kez Emenike imzalı Kuyt’un penaltı golü geldi. F.Bahçe böylece zorlu Beşiktaş derbisi öncesinde oyun olarak çok umut vermese de, zor kazandığı 3 puanla daha moralli hazırlanma olanağını yakalamış oldu.
MEHMET TOPAL STOPERDE OLMAZ
SON üç sezonun en verimli oyuncularından biri olan Mehmet Topal’ın zorunluluk nedeniyle savunmanın ortasına çekilmesi, Fenerbahçe’nin rakip üzerinde yaratacağı baskıyı azalttı. Bu çok net bir şekilde gözüktü. Takım; Topal’ın sahanın merkezinde ve ikinci bölgede yaptığı baskıdan, hem rakip ataklarını bitirme hem de kazandığı topları direk pasla ya da driplingle taşıma özelliğiyle yarattığı enerjiden yoksun kalıyor. Bu Fenerbahçe’de mecburiyetten ötürü anlaşılır bir durum ama milli takımda durum öyle değil. Milli takımda da Topal’ın stoperde tercih edilmesi bireysel olarak onun verimliliğini azalttığı gibi takımın verimliliğini de ciddi şekilde düşürüyor. Uzundur oynamayan Hasan Ali, genel olarak görevini yaptı. Beklentileri karşıladığını söyleyebilirim.
BOŞ STATLAR NE OLACAK?
Tribünlerin bu boş görüntüsü hele ki F.Bahçe seyircisi söz konusuysa kabul edilmesi çok zor bir durum. F.Bahçe, yıllardır sürdürdüğü iç saha tribün avantajını kaybetme noktasına gelmiş. Bu diğer takımlar için de geçerli.
Her koşulda takımını desteklemede kendisini çoktan kanıtlamış bir taraftar topluluğu bile artık maçlara gelmiyorsa burada durup bir düşünmek gerekir. Passolig ve son yıllarda futbola dış müdahalelerin büyük etkisi var. 7. haftada bu tablo hâlâ sürüyorsa başka faktörler üzerinde de düşünmeli. Başta F.Bahçe olmak üzere herkes bir an önce buna yoğunlaşmalı. Gidişat iyi değil.
Paylaş