Paylaş
Bu virüs gerçekten hayatımızda bulunan birçok insanın ne kadar inançlı ne kadar sağduyulu ne kadar zeki ne kadar yaratıcı ne kadar akıllı ya da ne kadar sığ olduğunu gösteren bir ölçüm dönemi gibi oldu.
Tedbir nedir?
Bir şey olmadan önce bunu düşünerek gerekli olan önlemleri almak anlamına geliyor. Dinimizde, kişinin elinde olmayan şeyler için üzülmesi doğru kabul edilmemiştir. Örneğin; ölüyü diriltemez, geçip giden zamanı geri döndüremeyiz. Meydana gelen kazalarda kaybettiklerimiz için üzülmek onları geri getirmeyecektir vb. gibi…
*
Sabır nedir?
İşte sabır burada devreye girer. Yaşadıklarımıza isyan etmek yerine sabırlı olmak böyle dönemlerde önemli bir sığınaktır. Sabırlı olmak hiçbir şey yapmadan ve gereken önlemleri almadan yaşamak demek değildir. Aksine yeniden her şeye başlayabilmek için sığındığımız bir tedavi ve yenilenme durağıdır.
Bu bağlamda İslam alimleri şöyle der: “Sahip oldukları, insanoğluna verilmiş emanetlerdir, bunların gerçek sahibi Allah’tır ve bu emanetlerin geçip gitmesine sızlanmamak sabrın gereğidir” der.
*
Tevekkül nedir?
Maalesef insanların bir kısmı gerçek tevekkülün; her işi oluruna bırakıp hiçbir şey yapmamak, para kazanmak için uğraşmamak, hastalıklardan sakınmamak ya da bulunduğu durumu iyileştirmek için üretmemek zannetmişlerdir. Ya da bu kolaya gelmiştir. Bu bir teslimiyet değildir.
Tedbir ve tevekkül konusunda İslam tarihinde Hazreti Peygamber’in görüşlerini ve yaklaşımlarını anlatan hikayeler vardır.
“Bir adam, 'Ey Allah'ın Resulü! Devemi bağlayıp da mı Allah'a tevekkül edeyim, yoksa bağlamadan mı tevekkül edeyim?' diye sorar. Resulullah, 'Önce deveni bağla, sonra Allah'a tevekkül et!' buyurur.”
Bir diğer örnek ise;
“Uhud Savaşı sırasında peygamber efendimiz, savaş öncesinde ashabıyla istişare etmiş, savaş için tüm hazırlıkları yapmış, savaş stratejisini belirlemiş ve zırhını giyip alınan kararları yerine getirmek için ordusuyla savaş alanına doğru hareket etmişti. Yani her konuda olduğu gibi savaşa çıkmadan önce de tüm tedbirlerin alındığı, istişare edildiği artık sonuç için Allah’a sığınmaktan, O’na duada bulunmaktan başka yol kalmadığını ifade eder.
Dolayısıyla Sahabenin yaşadığı şu olay da kader ve tevekkülün tedbiri dışlamadığını göstermesi açısından oldukça dikkat çekicidir.
Hazreti Ömer, Şam’a yaklaşınca şehirde veba salgını olduğu haberi gelir. Sahabe, şehre girip girmemekte ihtilaf eder.
Hazreti Ömer’e ‘’Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun Ya Ömer?’’ dediler.
O da “Evet, Allah’ın kaderinden yine Allah’ın kaderine kaçıyoruz” diye cevap verdi.
‘’Ömer doğru söylüyor, zira Peygamber Efendimiz (Bir yerde veba olduğunu işittiğinizde oraya girmeyiniz! Bir yerde veba ortaya çıkar, siz de orada bulunursanız, hastalıktan kaçarak oradan dışarı çıkmayınız!) buyurdu’’ dedi…”
Dememiz o ki; Aslında yaşam dinamiğinizde kader kısmını çok yanlış anlıyoruz. Bazı şeyleri dua ve tedbir ile değiştirebilirsiniz. Ama bazı şeyler değişmez. Peki biz neyi değiştirebiliriz, ya da neyi değiştiremeyiz?
İşte bunu bilsek o zaman yaşamın ne anlamı kalacaktı?
Burası imtihan dünyası.
Peygamberimizin bile önlemler aldığı, stratejiler geliştirdiği ve yaşamı savaşarak kazandığı bir neslin insanlarıyız. Biz mi mücadele etmeyeceğiz ya da biz mi kader deyip tedbir almadan yaşayacağız.
İslam, din bunlar değil sevgili dostlar…
Allah’a duyulan inanç ve aldığınız tedbirler asıl inançlardır. Bu tedbir sizleri de büyük başarılara götürecek.
Elbet, bugünler geçecek ama burada uyanması gerekenler olacak maalesef…
Kibirli olanlar, herkesi ve her şeyi üstte görenler, makam sevdalıları, liyakati hor görenler vs.…
Sonuç ortada!
Eski bir satranç antrenörü olarak şunu söyleyebilirim ki;
Oyun bittiğinde piyonda, şahta aynı kutuya girer…
Hayat bittiğinde, oyunu nasıl oynadığınızdan daha önemli hiçbir şey olmayacak.
Bu yüzden lütfen inancınızı taze, tedbirlerinizi güçlü ve kaygılarınızı uzak tutarak yaşayın.
Mutlu günler dilerim…
Paylaş