Paylaş
Mevzu derin… Gökyüzünde ritim yüksek.
Yeryüzünde de işler farksız değil…
Yaralar,yaralarımız…
Yazımız Mars-Chiron kavuşumu ve Merkür gezegenine ithafen yazılmıştır :)
Başlayalım o zaman…
Dünyada fazlasıyla ıstırap, haksızlık ve çirkinlik olduğu doğrudur. Ama çok fazlada güzellik, sevgi, bolluk ve mutluluk olduğunu da unutmamak lazım. Başkalarını eleştirmek yerine kendisi empati yapan, dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için kendi ihtiyaçlarını yoksayan nice insanlar var.
Astroloji neden hoşunuza gidiyor biliyor musunuz?
Çünkü yaşadığınız her deneyim ve olaydan nasıl bir anlam çıkartacağınızı biliyorsunuz. Buradan ne anlamam lazım sorusuna cevap veriyor.
Sorunların sizden daha büyük bir hale gelmesine engel olabiliyor.
Bakın altını çizerek anlatıyorum. Sorunlara engel olmuyor. Aksine yönetebilmenize ve farkında olmanıza yardımcı oluyor. Şikâyet etmek yerine çözüm arayışına ilerliyorsunuz. Zihninizin bir yerde saplanıp kalmasına izin vermiyor. En azından bana bunları yapıyor.
Viktor Frankl diyor ki; Hayatımda hakikati ilk kez bazı şairlerin şarkılarında yazdıkları, birçok düşünürün son bilgelik olarak iddia ettiği şekilde gördüm. Hakikat şudur: Sevgi, bir insanın en yüce ve nihai amacıdır. Sonra şiirin, düşüncenin ve inancın en büyük sırrının anlamını kavradım: İnsanın kurtuluşu sevgi aracılığıyla ve sevgidedir.
*
Bugün gerileyen chiron,mars gezegeni ile koç takım yıldızında kavuşuyor.
Kendinize şu soruları sormaya zaman ayırın:
Neyi seviyorum?
Ne istiyorum?
Neler beni mutlu eder?
Kendimde, hayatımda, insanlarda ve çevremdeki dünyada neyi takdir ediyorum?
Sorunlarıma çözüm bulmak mı, yoksa durmadan şikayet etmek mi istiyorum?
Mutluluğu nasıl tanımladığınız çok önemlidir. Tirşeyi bekleyerek mutlu oluyorsanız bu olmuyor. Bunu tüm bilim adamları, edebiyatçılar ve filozoflar açıklamıştır.
Unutmayın, Sorular sadece cevabı duymak isteği ile var olurlar.
Istırabınla kör olma.
Acılarımız gözümüzü kör eder. Bu tür dönemlerde birçok güzellik kaçırırız. Bunu çok araştırdım. Mutsuz olduğunuzda gerçekten mutlu olacağınız şeyleri göremiyorsunuz. Eskiden arkamdan konuşan bir arkadaşıma hüngür hüngür ağlarken ve kendimi odalara kapatırken şimdi kendime yeni fırsatlar oluşturuyorum. Ya da bir yerde istenmediğim de, tercih edilmediğim de orada görmem gereken şeyin peşine düşüyorum. Yapmam gereken başka bir şey olduğuna inanıyorum. Bu finalde hep doğru çıktı. Hiç şaşmadı.
Konfüçyüs : “Bilgiye sahip olarak doğmuş birisi değilim. Öğretmeyi seviyorum ve öğrenmeye çalışıyorum” diyerek mutluluğu böyle tanımlamış.
Epiktetos : “Hayatında olup biten şeylerin, dilediğin şekilde olmasını isteme: nasıl oluyorlarsa, öyle olmalarını iste. Böylece her zaman mutlu olursun.” Demiş.
Albert Camus: “Mutluluk, bir yerde ve her yerde hiçbir şey beklemeden dünyayı, insanları sevmektir” demiş…
Çok doğru…
Dedem milyonlarca yazı yazıp öldü.
O mektupları her okuduğumda aynı kapıya çıkıyorum.
Özellikle 60 yaş sonrasında tek pişmanlığı sevgisiz geçirdiği zamanlar olmuş.
Sürekli nasihat ve öğütlerini insanı sevmek ve sevgisiz geçen hayatın zaten ölü bir hayat olduğuna dair ifadeler kurmuş. Her yazısında bu nasıl olur diyorum. Konu hep oraya gidiyor.
Dedemin dediği gibi; “Sevgi zamk gibidir. Yapışın birbirinize”
Sevgi hep yakın çevrede bulunan, varlığını, var oluşundan algıladığımız gizli güçtür. Yerçekimi gibi çekici, yapıştırıcı, bağlayıcıdır. Nötrü olmasına karşın, yönlendireceğiniz hedefe bütün gücüyle koşar, biçim kazanır. İyiliğe derseniz, sonsuz çoğalarak iyiliğe ayrımsız koşar.
Kötülüğe hedeflerseniz, amansız, acımasız kötülüğe dönüşür. Kırmak, dökmek, öldürmek, kıskanmak, yok etmek gücüne ulaşır. Nefret olur. Ne acayip bir durum değil mi? Bunu çevirebilmek bizim elimizde…
Yani size kötü davranan insanları sevin demiyor burada… nefret etmeyin diyor.
Size acı verenleri sevin demiyor. İnsanı sevin diyor…Bunlar çok ince çizgiler…
Sevgi'yi, anlaşılabilirlige ulaştırmak için, kozmosun değişmezlerine göz atmanın yeterli olacağı kanısındayım. Bunlar çekim güçleridir. Fizik dersinden hepimizin tanıdığı değişmezlerdir. Çekim kuvveti, zayıf kuvvet, elektromanyetik, nükleer kuvvet ve türevleridir.
Ah ederek, vah ederek, yoksunluğundan dem vurduğumuz sevgi. Canlı cansız bütün varlıkların özünde, birleştirici, bağlayıcı, sonsuz kapsamlı yaşam nedenimizdir.
Dememiz o ki; İnsanın bilinci arttıkça çoğalan sevgi çeşitleri böylece sürer gider. Leonardo Da Vinci; "Sevgi bilginin kızıdır, ne kadar çok bilirsen o kadar çok seversin" der.
Dedeme bir öğrencisi mektup yazmış. Aşk acısı çeken bir öğrencisi…Ona sevgiyi ısrarla önemini anlatmış.
Sonuna da şunu eklemiş:
“Zamanlar boyu anlayamadığımız, yorumlayamadığımız Aşk’a gelince: Aşk, soyun sürmesini amaçlar. Schopenhauer'ın vurguladığı gibi aşk "kör irade”dir. İki karşı cinsi hedef alan, yüksek bir gerilimdir. Seller gibi gelir, bentleri yıkar, seçici amacına ulaşır, sonra yavaş yavaş zayıflayarak; belki de yerini pişmanlığa bırakarak, yok olur gider… Yerini sevgiye bırakmayan her aşk biter…Belki de şu an çektiğin acı budur evlat…”
Mutlu günler dilerim…
Paylaş