Paylaş
ugünkü yazıyı heyecanla bekliyorsunuz biliyorum. Bana yazması biraz zor olacak ama tabii ki hikayemiz bu kadar kolay olmayacaktı öyle değil mi?
Dün yaptığım görüşmeden hiçbir sonuç alamadım.
Yani sonuç aldım.
Ret edildim.
Daha öncesinde kırılan onurumu ve gururumu çok daha inandığım ve sevdiğim biri tarafından kurtarır mıyım ya da bir fırsat bulur muyum diye denedim.
Ama tabi ki olmadı. Neden tabi ki diyorum? Çünkü haritama göre olmayacağını öngörüyordum. Hiçbir şeyin önüne geçilemez. Olması gereken oluyor ama işte o sırada hissedilenler unutulmuyor.
Ben ki Mars, Satürn ve Plüton’u akrep burcunda olan biri olarak zaten işlerimin
kolay olmasını bekleyemem.
Ben gideceğim, görüşeceğim ve işim o gün tıkır tıkır olacak.
Yok öyle bir şey…
Öyle bir şey hiç olmadı ki,
Bu bir isyan vs. değil.
Aksine güzelliklerin bana ulaşma biçimidir. İnsan kendi biçimini iyi bilir.
“Aygül Aydın” olarak buradan yazmak kolay sizlere ama kendi hayatında ne kadar inandırıcısın diye sorarlar adama.
Ne kadar savaş veriyorsun.?
Hayatımın kariyerimle ilgili kısmında baskıcı ve manipüle edilecek bir dönem olacağına dair öngörülerimin tutması kısmı aşırı keyifli, dostlar. Bir kere daha gördüğüm bir şey var ki astroloji şaşmıyor. Tıkır tıkır işliyor. Hikâyenin sonu çok eğlenceli bunu da öngörebiliyorum ama benim eğlenceli kısma üzülmeden ve yıpranmadan ilerliyor olmam lazım bu çok önemli.
Asıl olan, kendi benliğimi ve ilkelerimi kaybetmemem lazım. Astroloji bilmek sizin özünüzü size kaybettirmez. Bunu kendimde başarmalıyım ki size daha inandırıcı olmalıyım.
29 Nisan sonrası Satürn ve Plüton gerilemesi ile hepimizin hayatında önemli durumların gerçekleşmesinin söz konusu olduğunu söyleyebiliriz.
Bakmayın dostlar hepimizin durumu birbirimizle aynı aslında. Kimse kimseden farklı değil. Ben burada bu yazıyı size deniz kenarında ayağımı uzatmış keyif yaparken yazmıyorum.
Terler içinde bir görüşmeden çıkmışım, ret edilmişim ve gözüm hafif nemli kalbim kırık, yine kendimi anlatmanın yollarına düşmüşüm. Bilen bilir, içimde sanki “susuz kalsam bir bardak su verse dönüp bakmayacağım birine beslediğim” bir duygusal kırgınlık var. Aynı zamanda benden haber bekleyen ve bu köşe ile yaşamına katkı sağlayan dostlarımı yalnız bırakmama sorumluluğum var.
Hemen saçlarımı topladım, yüzümü yıkadım ve dik durdum.
Kahve söyledim.
Laptop açtım.
Kafeye girdiğim garson “iyi misiniz hanımefendi” dedi.
“Çok iyim teşekkür ederim” dedim.
Wi-fi şifreniz var mı dedim.
Evet, dedi.
Prizli bir yer istedim.
Başladım sizlere yazmaya…
Tabi yarın oğlanın 23 Nisan gösterisi var. Polis olacak gösterisinde ona daha polis kıyafeti bulamadım. Yazıyı gönderip hemen polis kıyafeti aramaya çıkacağım. Ona bunları hissettirmem lazım. Yarın 23 Nisan neşe doluyor insan demem lazım.
Çok sayılı vaktim kaldı.
Bu hikâyede çok güzel dostlarımda var. Dün işini gücünü bırakıp saatlerce benimle sohbet eden ve senin için ne yapabilirim diye kafa yoran harika bir kadın vardı. Yine bir kere daha bir şeyi gördüm ki insanın biri tarafından dinleniyor olduğunu bilmesi kadar şifacı bir durum yok.
Şu günlerde yolunuza birileri taş koyabilir. Daha fenası o taşı yorgun olduğunuz için kaldırma gücünü kendinizde bulamayabilirsiniz. Bir kerede şu taşı kaldırırken birinin bana yardım etmesi çok mu zor diye bekleyebilirsiniz. Ama yolunuza koyulan taşları kendiniz kaldırdığınızda bunun gururu hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Biz yine o gücü bulup o taşı kendimiz kaldıracağız.
Soruyorum size?
Yaşam için de düştüğünüz yerden ayağa kalkamadığınız hiç oldu mu?
Olmadı dimi?
Benim olmadı mesela.
Çok düştüm.
Deli gibi azmettiğimde daha güçlü bir şekilde ayağa kalkamadığım hiç olmadı.
Hürmetimle, Sevgimle ve içimdeki iyi niyetimle canım acıyarak savaş verdiğim çok oldu ama verdiğim bu savaşta kaybetmiş gibi görünmeme rağmen kazanmadığım hiç olmadı.
Güçlü olmak, insanın kendini sevmesi ve kendine saygı duyması ile ilişkilidir.
Güçlü müsünüz değil misiniz işte hayat hep bu noktada kendinize olan saygı ve sevginizle sizi sınar.
Kendinize saygınızı asla yitirmeyin.
Kendinize duyduğunuz saygı sizi ne harabelerden sapasağlam çıkartır bilemezsiniz.
Siz kendinize iyi bakın. Kendinizi koruyun.
Şu sıralar belli bir karmayı çözmeye çalışıyoruz.
Hepimizin hayatında buna benzer şeyler var.
Eski hataların yapılmaması gerekiyor.
Peki bu eski hatalar nedir?
İşte çok okumamamız ve kendimizi çok araştırmamız gerekiyor.
Hayat şans eseri yaşanacak kadar uzun olmadığı gibi planlı ve hesaplı yaşanacak kadar da uzun değil.
Kısaca hayat hiç uzun değil.
Size bir şey olmasın yeter.
Kendinize ve aklınıza mukayyet olun.
Bugünler biraz böyle gidebilir. Sizler biraz daha sabırlı ve sakin kalmaya özen gösterin. Hayırlısı olan muhakkak bize bulacaktır. Bu hiç şaşmayan bir kuraldır.
Güneş-Uranüs kavuşumu bunun için var. Beklenilmeyeni bekleyeceğiz.
Hadi o zaman,
Daha önce söylemiş miydim?
Yeter ki bize bir şey olmasın.
Her şey yoluna girer…
Ünlü düşünürün dediği gibi;
Düşerken iki şeyi asla unutma! Kimin seni ittiğini ve kimin seni tutmadığını…
Ayağa tekrar kalkınca lazım olacak J
Paylaş