Paylaş
Tüm samimiyetimle şundan bahsetmek isterim ki 2020 yılına girdiğimden beri hangi konuya değineyim diye önümde liste var ve bir gün içine konuları sığdıramıyorum.
22 Kasım 2019 Tarihinde “Yolunuza sizi anlayanlarla devam edin” adlı yazıda iklim değişikliğine dair önemli bir makale yazmıştım. Kaçınız dikkate aldınız ya da değerlendirme fırsatınız oldu bilmiyorum. Ya da hanginiz bunu not aldınız bir fikrim yok. Bizler şu an İran ve Amerika’nın arasındaki gerilimden daha büyük bir şeyle karşı karşıyayız. Savaşacak bir dünya bile kalmayabilir. Bir kıta resmen tarihten siliniyor. Bu yazıyı tekrar anımsamak için 22 Kasım 2019 tarihinde arşivden aratıp bulabilirsiniz ama yine de içeriğinden bir kesit buraya ekliyorum:
22 Kasım 2019 Yazısı kesit:
“Geçenlerde Londra’da çok ilginç bir eylem gerçekleşti. Extinction Rebellion adlı grup, Thames nehrine gerçek tuğlalardan yapılan bir ‘yüzen ev’ yaptı ve iklim değişikliği sorununa dikkat çekmek istedi.Extinction Rebellion, İklim değişikliği tüm dünyayı etkisi altına almaya başlıyor diyor ve sonuna ekliyor; Hükümetlerin üzerine düşen görevleri yapması ve insanların bu konu üzerine düşünmesi gerektiğini belirtiyor.Hatta ‘Extinction Rebellion’ internet sitesinde şöyle bir şey yazıyor:
“Bize güvenemezsen. İklim değişikliği konusunda sen bir şeyler yap!” diyor.
2020 Yılı iklim değişikliği ve şifa anlamından oldukça önemli bir yıl!
2011 yılında yayımlanan İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planı da Türkiye’de yıllık ortalama sıcaklığın gelecek yıllarda 2,5°-4°C artacağını, artışın Ege ve Doğu Anadolu Bölgeleri’nde 4°C’yi, iç bölgelerinde ise 5˚C’yi bulacağını öngörürken, Türkiye’nin yakın gelecekte daha sıcak, daha kurak ve yağışlar açısından daha belirsiz bir iklim yapısına sahip olacağını ortaya koyuyor. İklim Değişikliği Eylem Planı, Türkiye’nin özellikle su kaynaklarının azalması, orman yangınları, kuraklık ve çölleşme, bunlara bağlı ekolojik bozulmalar gibi olumsuz etkilerden önemli ölçüde etkileneceğini öngörüyor.
2020 yılına girmeden sizlerin de belli araştırmalar yapması ve dünya üzerinde neler yapabiliriz diye el birliği ile hareket etmemiz gerekmektedir.”
Yukarıda gördüğünüz üzere 22 Kasım 2019 tarihinde sizler için kaleme alınmış bir yazı var. Başında ne demişim. 2020 yılına girmeden?
Kaçımız araştırdı ve kaçımız dikkate aldı.
Çok azız!
Bunu benim tek başıma öngörmem ya da İngiltere’nin ön görmesi bir şeyi değiştirmiyor. Buraya yazdığım her yazının sizler üzerinde gökyüzü ile bağlantılı bir uyanış hesabı var. Uyanmanız ve sorgulamanız için yazıyorum. Mesela bunun için ne yapabiliriz. Ben bir uzmana danıştım. Onu da yazacağım. İsteyen bu eko sisteme nasıl bir katkı sağlayabilir. Unutmayın Satürn oğlak süreci hata kaldırmaz bir süreçtir.
Gelelim diğer hayati sorunumuza: Gıda Terörü!
Ülkede fena bir gıda terörü var. Özellikle bu Türkiye’de ciddi bir boyutta. Devlet gerekli savaşını elbet veriyor ve devlete yardım eden çok iyi kuruluşlar var.
Bu gıda terörü cümlesini kullanma sebeplerinden biri geçtiğimiz aylarda Almanya Frankfurt’ta yediğim paket bir makarnayla Türkiye’de yediğim bir paket makarna arasındaki farkı yakalamam ile oldu. Bunu bilinçli yapmamıştım. Oradan çantama bir makarna attım ve ülkeye geldim. İkisini ayrı tencerelerde aynı su ile aynı sürede pişirdim. Sonuç inanılmazdı. Herkese sordum. Hepsi Almanya’dan geleni seçti. Hatta orada içtiğim paket soğuk çay tadı ile Türkiye’de içtiğim paket soğuk çay arasındaki tat farkını anlatamam. Yurt dışına giden bir arkadaşınızdan bir paket makarna ya da paketli bir ürün isteyip çok rahat kıyaslama yapabilirsiniz. Bunu da daha önce defalarca yazdım. Uranüs gezegenin 7 yıl boyunca boğa burcunda kalacak olması bu noktada bize şok edici olaylara yaşatabilir. Organik bir beslenmeye kaymamız gereken bir dönem
Gelelim asıl konuya;
Sosyal medyada çok beğendiğim ve gıda üzerinde muhteşem tespitler yapan bir hesap var. “Gıdadedektifi. Sloganları: “ne yediğinizi bilin”.
Son zamanların en büyük skandalı kantinde bir çocuğun tüp çikolatadan yaşamını yitirmesi olayıydı. Akabinde yine benzer bir durum yaşanarak bir çocuk daha vefat etti. Bunun üzerine düşen ekip bu ürünü takipçileri ile bölgelerde tespit edip kaldırtabilmek için savaş veriyorlar. Düşünsenize bir üründen herhangi bir sebepten çocuklar ölüyor. Hiçbir zorunluluğu olmayan insanlar başka çocuklar ölmesin diye bunu toplatmak için gayret gösteriyorlar ama altındaki dehşet verici yorumları okuduğunuzda bakış açısı sadece bu “Çocuğun nefes borusuna kapak kaçmış, çikolatada sorun yok. Neden ürüne haksızlık ediyorsunuz?” diye oluyor.
Gıda dedektifi de cevap olarak diyor ki: Kapak mı toplatalım? Tabi ki ürünün hatasından dolayı ürün toplanacak.
Yani örnekleme yapacak olsanız. Eliniz suç işliyor ama siz diyorsunuz ki adamı niye hapise atıyorsunuz. Elleri suç işledi. Ne yani elleri mi hapise atalım. Ne farkı var?
Ya sabır…
Ekip bu açıklamayı yapmak zorunda mı yahu…
Ben çok üzülüyorum.
İyi insanların savaşında hiçbir şey yapmadan oturan ve aynı zamanda köstek olan insanlara…
Bu ne ki…
Bir yönetmen, Haluk Levent’e öyle kırıcı ve hasetlikle bir laf etmiş ki.
Pardon ama iyi insanların neden önünü kesmek istiyorsunuz.
Neymiş efendim: “Haluk Levent’e prim yaptıran devlet, neden işe yaramıyormuş falan filan.”
Şu cümleyi kurarken ve sosyal platformda yazarken hiç mi canınız acımıyor.
Neyse bu tür şeylere üzülmemek lazım;
Dedem hep derdi: İnsanlar hayatı boyunca ne yaparsa yapsın aynısı olamayacağı insanlara saldırır ve yok etmeye çalışır. Sana şiddetle gelen insan ne yapsa senin gibi olamayacağını anlamıştır. Ona sevgiyle yaklaş…
Haluk Levent gibi bir gönlünüz ve sevenleriniz olamayacağı için bence de üzülebilirsiniz. Ama lütfen ötede oynayın. Hepimize yetecek yer var. Bırakın iyiler bu dünyayı güzelleştirme savaşını versin. İyilerle savaşmayın…
Kısa vadede kazandığınızı sansanız da uzun solukta kaybedersiniz…
İyiler hep kazanacaktır…
Mutlu günler dilerim.
Paylaş