Bu hafta, Küresel Ekonomik bir türbülans!

Günaydın, hepinize yepyeni bir günden merhaba…Bu haftadan sonra bambaşka bir döneme giriş yapıyoruz. Yani aslında 2020 yılı bugünden sonra başlıyor desek pek yalan olmaz.

Haberin Devamı

Hemen kaygıları yükseltmeyin. Yükseltmeniz gereken şey farkındalığınız olmalıdır.

Ekonomi uzmanı değilim ama astroloji ile öngörü yapmak zorundaysanız her şeyi bilmek ya da her şeye kafa yormak zorundasınız. Geçmiş yıllardaki görüntüleri ve benzerlikleri toparlayıp belirli gezegen hesapları yapıp şu zamandaki gelişen olaylara göre öngörülerde bulunmak pekte kolay değil. Bir nokta da eksikliğimiz hatamız olursa affola. Bu tür senaryolarda yazıyı okuduktan sonra sizin aklınıza farklı şeyler gelirse mutlaka mail atın. Bu bir beyin fırtınası şeklinde olmalıdır. Birbirimizin aklına her zaman ihtiyacımız var.

*

Satürn gezegeni oğlak burcundan bu hafta artık ayrılıyor.

22 Mart’ta Kova burcuna geçiş yapacak. Bu bizleri bambaşka yolculuklara götürecek. Daha önceki yazılarımı takip edenler bilirler, Kova burcu özgür olmaktır. Satürn gezegeni ise engellemektir. Acaba ne olacakta bizlerin toplumsal anlamda özgürlük alanları engellenecek diye kendime çok sorular sormuştur. Geçmiş yıllarda bir salgın olmuş âmâ günümüzde teknoloji bu denli ilerideyken ve artık her şeye bir çözüm varken bu mümkün olmaz dedim. Bu çağda bir salgın olsa neden özgürlük kısıtlanır ki saçma diye bu seçeneği elemiştim. Şimdi geldiğim noktada pekte yanılmadığımı gördüm.

*

Haberin Devamı

Özgürlük kısıtlanması tam senaryosuyla gerçekleşmiş bulunmaktadır.

Muhtemelen Satürn tam kova burcuna gireceği zamanlarda ve Mars ile yapacağı ilk kavuşum da bu hafta sonuna doğru OHAL veya sokağa çıkma yasağı olarak hayatımıza tezahür edecek gibi görünüyor. Bu bir deney. İzleyip göreceğiz.

*

Satürn enteresan bir mantıktır. Eğer önden siz onun istediği gibi davranırsanız işlerinizi yolunuza koyar. Ama hemen onun kurallarını kavramazsanız sizi zoraki o yola sokar. Aynı zamanda Kova burcu demek bilim ve teknoloji demektir. Şimdiden herkes online eğitimlere ve digital toplantılara, çalışmalara başlamış durumdadır.  Ekonomik ve toplumsal yarar sağlayacak şekilde kendimizi dijital çağa uyumlama süreci başlıyor. Buna inovasyon deriz. Artık bu kelimeye artık alışkın olun. Çok duyacaksınız. Yani dijital yaratıcılığın, ticari ustalıkla birleştirilmesidir. İnovasyon geleceği yaratmakla ve sürdürülebilir kârlı büyüme sağlamakla ilgilidir.

 

Haberin Devamı

DOLAR MI, ALTIN MI, EURO MU DERKEN?

Tabi bir kesim haklı olarak bu soruları da oldukça merak ediyor. Ama biliyorsunuz ben bu tür yorumları çok net yazmaktan çekiniyorum. Çünkü bizler sizlere bir yatırım tavsiyesi veremeyiz. Âmâ geçmiş yıllardaki gökyüzü olayları ile bakıldığında bu dönemin ne getirebileceği hakkında öngörüleri paylaşabiliriz. Kısaca 2020 yılı için Altın YILI olduğunu söylemiştik. Bu durum şubat sonlarında kendini açıkça gösterdi. Ekonomik olarak Altın önemli bir değer kazanmaya doğru ilerleyecek gibi görünüyor.

 

 

 

 

1982 ve 2001-2008-2009 yıllarının ekonomik tarihini okumanızı tavsiye ediyorum.

 

Makro ekonomik tüm göstergeler; Endüstriyel üretim, istihdam, reel gelir, toptan ve perakende ticaret verileri de bu ölçümlemenin içerisindedir.

 

Haberin Devamı

IMF'ye göre sırasıyla 1975-1982-1991 ve 2008 yıllarında dünyada dört küresel resesyon yaşanmıştır. 2008 yılında yaşanan bu son durgunluk daha önce yaşanan resesyonlardan daha etkili ve uzun süreli olmuştur.2010 yılından itibaren yavaş olsa da dünya ekonomileri bir toparlanma sürecine girmiştir.

 

Resesyon ülke ekonomilerinin karşılaşabileceği genel bir durumdur. Küresel resesyon 2008-2009 yılları arasında neredeyse tüm ülkeler genelinde yaşandı. Ekonomiyi canlandırmak adına borç verme faiz oranları bu süre zarfında düşürülerek harcamaların ve tüketimin arttırılması hedeflendi. Dün gece ABD faizleri indirerek piyasaları hareketlendirmeyi denemeyi seçti. Bunu en son 2008 yılında yapmıştı. Yani 11 yıldır ilk kez bu gerçekleşiyor. Tesadüf mü?

 

Haberin Devamı

Ekonomik hayatın duralaması, neşesini, cilvesini kaybetmesine resesyon denir. Ekonominin büyüme hızının, nüfus artış hızının altına inmesi ve dolayısıyla kişi başına milli gelirin değişmemekte ısrar etmesi ciddi bir depresyon yaratabilir.Türkiye bunu 2001-2008 'de görmüştür.

 

Ekonomik büyümenin nüfus artış hızının altına inmesi,Kişi başına düşen milli gelirin durağan ve gerileyen haline dönüşmesi,İşsizliğin artması.Ekonomik faaliyetlerin duraklaması ve gerilemesi Üretim faaliyetlerinin düşmesi, gibi sonuçla ülkelerin resesyona girmelerindeki en temel sebepleri oluşturur. Dünya ekonomisi şu an resesyona girmemek için direniyor.

*

Kısaca yazar buradaki diyor ki; şimdiye kadar üretmediğimiz ve hunharca tükettiğimiz şeylerin bedelini ödemeye başlıyoruz.

Bundan hepimiz sorumluyuz.

Haberin Devamı

Hemen devlete yüklenip bir yerlere suç atmanın bir mantığı yok. Bu Dünya krizi olarak görülmektedir.

*

Siz ne ürettiniz?

Ya Aygül Hanım ne üretmem gerekli? Ne diyorsunuz? Anlamıyorum?

Ben markette kasiyerim ya da öğretmenim ya da doktorum….

İşe gidip geliyorum işte. Ekmek derdindeyim. Neyi üreteyim bilmiyorum?

Bunların arkasına sığınmayacağız.

Saman da üreteceksiniz, çimen de üreteceksiniz, sebze de üreteceksiniz, meyve de üreteceksiniz, fikirde üreteceksiniz, birinin üretmesine yardımcı olacaksınız. Yani kısacak faydalı olacaksınız. Âmâ boş durmayacaksın.

 

Dememiz o ki; diğer benzer senelerden daha farklı olan bir şey varsa bu yıl Türkiye haritası çok güzel. Dünyanın verdiği bu zor sınavdan ülkemiz çok başarılı çıkacaktır. İnanın bana işler şu an çok korkutucu gidiyor gibi gelse de bu düşündüğünüz bir final vermeyecektir. Bu salgın durumunun bize sadece vereceği hasar ekonomik bazı sorunlar olabilir ama bunu aşacağımıza inancım yüksek. Yapmanız gereken şu an çok disiplinli olmanız ve pür dikkat insanlık için üretmeniz.

 

Bakın üretmeniz demek sadece bir şeyler satmak, yapmak demek değildir.

Faydalı insan olmaktır. Yani şu an dünya bizi sokakta istemiyor. Evimize davet ediyor. Ortadan kaybol diyor. Dışarı çıkmakta inatlaşmamak gerekmektedir. Muhtemelen birkaç gün içinde çalışanlara da bir çözüm sunulacaktır. Kibarca ortadan kaybolmanız da bir üretimdir. Yani doğru işler yapmakta üretmektir. Lütfen biraz geri çekilin ve sadece kendinizle olun. Marketleri yağmalamak gibi saçma işler yapmak yerine ihtiyacınız olduğu zamanlarda çıkıp alıp gelin. Gereksiz ve fazla yaptığınız alışverişte talep artırıyorsunuz. Talep artınca fiyat artıyor. Bir müddet sonra gerçekten ihtiyacınız olan şeylere sizlerde kendiniz yüzünüzden ulaşamayacaksınız. Dün sosyal medyamda İtalya’da öğretim görevlisi Biyolog bir hanımefendinin videosunu paylaştım. Kendisi Türk ve aklı memleketinde. Bizleri uyarıyor ve sadece bir cümlesi beni çok etkiledi. Lütfen evinizde kalın ne olur diyor…

Devamını benim sosyal medyamdan izleyebilirsiniz. Sizleri seviyorum ve muhteşem sağduyulu insanlar olduğunuzu biliyorum. Birlikte aşacağımız bu yolun sonu gelin zafer olsun…

Güzel bir hafta dilerim…

Mutlu günler…

 

Haftanın başucu sözü:

 

“Hayatta hiçbir şey, korkmak için değildir, her şey anlaşılmak içindir. Şimdi, daha fazlasını anlama zamanı, böylece daha az korkabiliriz.”

-Marie Curie

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları