Paylaş
Gündemimiz yoğun ve kaygılar yüksek…Eski uygarlıklar bu kaygılarla astroloji sayesinde başa çıkıyormuş biliyor musunuz?
Astroloji ile biraz olsun hayatımız içinde akarken nasıl ilerleyeceğimiz hakkında fikirler vermesi muhteşem değil mi?
"Astroloji son derece ileri bir uygarlık tarafından, çok ileri derecede geliştirilmiş̧ bir bilim dalıydı ama o uygarlık yok olduğundan bizim elimizde sadece astrolojinin eksik parçaları kaldı. Günümüz de artık bilimde yasamın bütün olarak yıldızların hareketinden etkilendiği tezini kabul edebilecek bir noktaya gelmek üzere." O S H O
Biz Dünya’ya geldiğimiz anda Dünya’nın ufkunda birçok yıldız belirmektedir. Güneş’in her sabah doğup, her akşam battığı gibi yıldızlar da uzayda yirmi dört saat boyunca doğup batar. Siz ,sabah saat altıda doğmuşsanız, o saatte Güneş̧ de doğmaktadır. O sırada bazı yıldızlar da doğmakta ve bazıları da batmaktadır. Bazı takımyıldızlar yükselirken bazıları da inişe geçmektedir. Çocuk doğarken yıldızlar da uzayda belli bir düzen içinde bulunmaktadır.
Sıradan astroloji sohbetleri yapmayı sevmediğimi biliyorsunuz. Astrolojinin ve doğum haritanızın sizin o işe girip girmemenizden ya da eski sevgilinizin size dönüp dönmeyeceğinden çok öte bilgiler barındıran bir sanat olduğunu yenilemek isterim.
Astroloji size bu soruların ötesinde ihtiyaçlar sunar…
Ötesi nedir?
Ötesi, sizin ötelediğiniz şeydir,
Yani kendinizdir.
Yıldızların nerede bulunduğu, bir insan için neyi değiştirebilir ki?
Aynı zamanda aynı gün aynı yıldız dizimi altında yalnızca siz doğmadınız. Binlerce çocuk doğdu. Bunlardan biri kötü bir hayat yaşarken biri çok zengin olabiliyor. Belki biri yaşarken biri ölebiliyor. Demek ki kişi yüzeysel bir noktadan baktığında bir çocuğun nasıl sadece belli bir takımyıldızı ya da gezegen düzeni sırasında doğduğuna bakılarak bir burçla ilişkilendirilmesinin nasıl mümkün olduğunu sorabiliyor. Çok haklı. Bu yüzden süreci anlamak gerekli.
Neden yıldızlar tek bir çocuğun doğumunu umursasın ki?
Astroloji geliştirilmesi gereken yeni bir bilim dalı değil, bir zamanlar son derece gelişmiş̧ olan bir daldır. Astrolojiyi geliştirmiş̧ olan uygarlık yok olmuştur. Uygarlıklar her gün gelip geçiyor, onların geliştirdiği temel söylemler, temel ilkeler de yok olup gidiyor. Günümüzde bilim, yaşamın bütün olarak yıldızların hareketinden etkilendiği tezini kabul edebilecek bir noktaya gelmek üzeredir.
Osho şöyle der: Doğum anında kişinin zihinsel olarak koşullanması tıpkı çok duyarlı bir fotoğraf kâğıdına benzer. Yaşamın nasıl etkilendiğini anlayabilmek için iki-üç şeyin üzerinde düşünmek gerekir. Ve ancak yaşam etkilenmekteyse astroloji olasılığı doğmaktadır.
*Doğumun belirsiz bir olgu olduğunu anlamamız gerekir. Doğumun ilk ayağı gebeliğin oluştuğu andır; asıl doğum ceninin ana rahmine yerleştiği anda gerçekleşir. Asıl doğum budur. Bizim doğum olarak adlandırdığımız yani çocuğun ana rahminden çıktığı an, aslında ikinci doğumdur. *
Hatta 40.haftayı bitirdiğiniz tarih sizin asıl gerçekleşen doğum haritanız olabilir. Herkes doğum haftasını gerçekleştirerek doğamayabiliyor ve evrenin gelişen uyumuna ayak uydurmakta zorlanabiliyor. Eski inanışlara göre çocuk ana rahmine düşeceği zamanı kendisi seçmektedir. O an, tüm evrenin nasıl bir varoluş̧ içinde bulunduğu ve ne tür olasılıklara kapısını açacağını bilmek adına önemlidir. Doğmadan önceki güneş tutulması haritanızda bu yüzden oldukça önemlidir ve dikkate alınmalıdır. Bunu nasıl bileceksiniz?
Örneğin; ben 1984 yılında doğdum. 1983 yılında annem hamileydi ve ben karnındaydım.
O zaman yay, ikizler ve oğlak tutulmaları gerçekleşmiş. Demek ki bunlardan sorumluyum. Sizlerde Google dan sorarak tutulma burcunuza bakabilirsiniz. Bunları daha sonra detaylı anlatacağım ama bilgileri kendinizde genel anlamda değerlendirmek adına bu şekilde yavaş yavaş araştırmalar yapın.
Dünya ülkeleri her yıl astroloji için milyonlarca dolar harcıyor. Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde seksenin astrolojiye inandığı biliniyor. Bu yüzdeyi sıradan halk oluşturuyor. Düşünürler ve entelektüeller ise astroloji dendiği anda hemen kırmızı alarma geçiyorlar ve kaçıyorlar. Tabi daha komiği gizli takipçi olmalarıdır.
C.G. Jung üç yüzyıldır üniversitelerin kapılarının astrolojiye kapalı olduğunu ama gelecek otuz yıl içinde bu kapıların yeniden açılacağını söylemişti. Bunun gerçekleşeceğini, çünkü astrolojinin şu ana kadar kanıtlanamamış̧ olan saptamalarının kanıtlanabilir hale geleceğini düşünüyordu.
PARACELUS (Phillipus Theophratus Bombastus von Hohenheim).
Almanca konuşan İsviçreli doktor ve kimyager.
Paracelsus'tan uzun yıllar önce, Pisagor gezegenler arası uyum prensibini ortaya çıkarmıştır. Şöyle der: “Doğduğun zaman yıldızların o anda oluşturduğu melodi, zihnine en taze, en bilgisiz ve en hassas olduğu anda yani doğum anında yazılır. Yaşamın boyunca bu sana sağlık veya hastalık getirecektir. Doğum anında gerçekleşmiş̧ olan orijinal melodiyle uyumlu bir şekilde yaşarsan sağlıklı olursun. Bu temel müzikal armoniyle olan uyumun kesintiye uğradığı zaman da hasta olursun. Bu anlamda Parcelsus çok önemli işlere imza atmıştır. O, "Kişinin doğduğu anda yıldızların pozisyonunu bilmeden, onun içsel ahenginin notalarını bilmem de olanaksızdır. Ve içsel ahenginin düzenini bilmek senin onun sağlığına kavuşmasını nasıl sağlayabilirim?" derdi.”
Dememiz o ki; bu detayları göz ardı etmeyin. Parcelsus benim savunduğum bir konuyu savunuyor. İnsanların hayatlarında belli noktalar var bunları haritanızda bulup çalıştırdığınız ve sabırlı davrandığınızda ruh sağlığınızı koruyorsunuz ve başarılı oluyorsunuz. Kendinizi keşfedin ve bunu başarın. Yapabilirsiniz….
*Kaynak: Astrology: Superstition, Blind Faith or a Door to the Essential books
Paylaş