Paylaş
Yepyeni bir güne ve haziranın son haftasına merhaba diyoruz. Dün radyo d’ deki “astromatik cevaplıyor” programımızda 3 saat sizlerle bu haftayı uzun uzun konuştuk. Mottoları ve haftanın şarkılarını sizler için paylaştık. Bakmak için Radyo D sayfasından podcast’i dinleyebilirsiniz.
21 Haziran Yaz Gündönümünde yılın en uzun günü yaşanmaktadır. En uzun gün sadece Kuzey yarımküreyi değil, aynı zamanda güney yarımküreyi de etkilemektedir. Bu tarihte Güney Yarımkürede kış başlamaktadır. Güney yarımküre de en uzun gece en kısa gündüz yaşanmaktadır. Hayatta böyle değil midir?
Birilerinin yazı başlar birilerinin kışı başlar…
Biri sizi terk eder başka birine gider. Bu sizin için kış gibi görünür diğerine yaz gibi…
Başka biri hakkınızı yer sizi müdür yapmaz bu sizin kışınızdır, diğerini yapar, bu onun yazıdır… Milyonlarca bu şekilde düşünebileceğiniz şey vardır…
Önemli olan kimsenin mevsimini kışa değiştirmeden işler yapmaktır. En mühim olanı budur. Daha mühim olanı vardır. Bunun gerçek bir yaz mı ya da kış mı olduğunu sadece Allah bilir…
Dün en sevdiğim astrologlardan, Hocalardan Değerli isim Yasemin Boran çok güzel bir şey paylaşmış.
Diyor ki “21 Haziran Yaz Gündönümü...en uzun gündüz. Yani güneşin en uzun zaman dünyayı aydınlattığı zaman. Ve aklı temsil eden Merkür’ün öğrenme ve merak ile bütünleşen İkizler Burcunda durma noktasında bulunuyor olması bir tesadüf değil. Çağ değişti. Aklımız da değişiyor. Öğrenme zamanı”
Her zamanki gibi bu tesadüf değil… Büyük bir çağın tam değişiminin uç noktasındayız.
Burçları mevsimlere ve dönemlere böldüğünüzde;
Koç: Filizlenme dönemi, açılan enerji
Boğa: Güçlendirme, biçim yaratma dönemi
İkizler: Canlanma, çiçek açma dönemi
Yengeç: Döllenme, gübreleme dönemi
Aslan: Tohumun olgunlaşması
Başak: Hasat, yetiştirilmiş olanın kullanılması
Terazi: Doğanın ekonomisinde, sosyalatesinde denge & ayar
Akrep: Doğanın yaşamı sonlandıran süreçleri, yaşamın tohumda devam etmesi
Yay: Doğanın kış uykusu
Oğlak: Kışın formların kristalize olması
Kova: Bahardan önce bekleme zamanı
Balık: Tohumun toprakta kabarması
Bizler şimdi bugünden itibaren yengeç dönemine girdik. Artık bu dönemi güneş aslana geçene kadar bir gübreleme süreci olarak göreceğiz ve bu şekilde hareket edip devam etmeliyiz.
Günün notu:
Bugün sabah 06:32’den sonra doğan tüm çocuklar yengeç burcudur!
Temmuz ayı kötü bir ay mı?
Sürekli gelen şu sıralar soru şudur: Temmuz kötü bir ay mı?
Hayır arkadaşlar temmuz yaşayabileceğiniz en iyi aylardan biridir.
Normal şartlarda sanki harika bir haziran, süper bir mayıs olağanüstü bir nisan yaşamış gibi temmuzun ilk 10 gününü dert etmeniz inanın çok akılcı değil. Yaşamın bu hesaplarını yanlış yapıyorsunuz. Lütfen her okuduğunuzu bir akıl süzgecinden geçirin ve yeniden düşünün.
Size temmuzun ilk zamanları zorlayıcı deniliyorsa demek ki bu zamanlarda gökyüzünde gezegensel stres daha fazla olacak. Bunu bilerek yeryüzünde cehennem gibi davranma. Bulunduğun ortamı cennete çevir. Çünkü hissettiklerin şu an için geçici denmek isteniyor.
Okuduklarınız kendimizi ve birbirimizi görme biçimimizi değiştiriyor.
Yaşam koşullarının mutlulukla pek ilgisi yoktur, çünkü mutluluğun çoğu sizin kontrolünüz altındadır- alışkanlıklarınızın ve hayata bakışınızın bir ürünüdür. California Üniversitesi'nden mutluluk üzerine çalışan psikologlar, genetik ve yaşam koşullarının bir kişinin mutluluğunun sadece %50'sini oluşturduğunu buldular. Gerisi size kalmış.
“Anayasa insanlara sadece mutluluğun peşinden gitme hakkı verir. Onu kendin yakalamalısın." - Benjamin Franklin
Mutlu insanlar yaptıklarından sorumludur. Bir hata yaptıklarında, onu sahiplenirler. Mutsuz insanlar ise sorunları ve hataları tehdit edici bulurlar ve bunları saklamaya çalışırlar. Sorunlar görmezden gelindiğinde daha da büyür. Bir sorun hakkında ne kadar çok şey yapmazsanız, o kadar çok bu konuda hiçbir şey yapamayacakmışsınız gibi hissetmeye başlar ve sonra tekrar bir kurban gibi hissetmeye başlarsınız. Eğer bu duyguları zamanında yönettiyseniz neden temmuz kötü bir ay olsun ki?
Mutsuz insanlar karamsar olduklarından ve yaşamları üzerinde kontrol eksikliği hissettiklerinden, arkalarına yaslanıp hayatın başlarına gelmesini bekleme eğilimindedirler. Hedefler belirlemek, öğrenmek ve kendilerini geliştirmek yerine ağır ağır yürümeye devam ederler ve sonra işlerin neden hiç değişmediğini merak ederler. Hatta sonra da bu gökyüzünde hiç iyi bir şey olmayacak mı diye sorar durular…
En kötüsü ne biliyor musunuz benim bu yazım gerçekten çok az kişiye ulaşacak ama atılan küçük bir “felaket twitti” birçok insana gidecek. Yok oluşlar okumamakla başlıyor. Bu yüzden Allah’ın ilk emri “ikra”…
Mutlu günler dilerim….
Paylaş