Paylaş
Geçen yıl bugünleri düşünüyorum da... Bütün dünyada heyecan doruktaydı. Herkesin içi kıpır kıpır, herkes umutlu, herkes coşkuluydu.
Yeni bin yılın coşkusu, umudu, heyecanıydı bu.
*
Sayılı günler çabuk geçiyor.
İşte 2000 yılı da geride kalıyor.
Peki, insanların yeni bin yıla girerken taşıdıkları umutlar, hayaller, beklentiler gerçekleşti mi?
Belki evet, belki hayır.
Ama şurası bir gerçek ki, 'mucize' olmadı.
Yeni bin yılın ilk yılını geride bırakırken, öbür geride bıraktığımız yıllardan pek de farkı olmadığını gördük.
DÜNYADA kayda değer bir olağanüstülük olmadı galiba.
TÜRKİYE'de de öyle. Káh sıçramalar yapıyoruz sandık, káh batıyoruz karamsarlığına gömüldük. Ama aslında yine de rutin sayılabilecek bir yıl yaşadık.
Türkiye nasıl bir yıl geride bıraktı, bir göz atalım dilerseniz:
Yıllardır olduğu gibi enflasyon canavarı ile kıyasıya bir mücadele verildi. (Diğer yıllardan farkı, bu kez galiba başarılı da olundu. 1999'da tüketici % 68.8, toptan eşya % 62.9 iken, Ekim 2000 itibariyle bu oranlar 44.4 ve 41.4 oldu)
Avrupa Birliği'ne aday üyeliğimiz kabul edildi.
Hizbullah ve İBDA-C diye örgütler olduğunun farkına varıldı. Düzenlenen başarılı operasyonlarla örgütler çökertildi.
Abdullah Öcalan'ın idam dosyası infaz için Adalet Bakanlığı'ndan Başbakanlığa gönderildi. Dosya orada istirahata çekildi.
Yolsuzluklarla kararlı bir mücadeleye girildi. Paraşüt, Balina, Kasırga vurguncuların, hortumcuların korkulu rüyası oldu.
Özelleştirmeye hız verildi.
Cumhurbaşkanı ve TBMM Başkanı seçildi.
Cezaevlerindeki ölüm oruçları can sıktı. O sorun da ancak silahlı operasyonla aşıldı. Devlet 10 yıl sonra da olsa koğuşlara girdi ve DHKP-C militanlarının hakimiyeti sona erdirildi.
İnsan hakları ve demokratikleşme söylemleri sürdü, hatta Kürtçe TV meselesi bile tartışıldı. MİT'in kurmayları Kürtçe TV'ye destek verdi. Danıştay ve Anayasa Mahkemesi gibi kurumlar Kürtçe yayının hukuken mümkün olduğunu açıkladı ama askerler bu tür tartışmaları 'ihanet' olarak değerlendirdi ve Kürtçe TV'ye karşı çıktı.
Şartlı Salıverme (af) çıktı, özellikle Rahşan Hanım büyük bir oh çekti.
Polis ayaklandı, yollara döküldü. (İsyanın bir nedeni de, polis vuranlar affedilirken, kötü muameleden sanık arkadaşlarının af kapsamı dışında bırakılmasıydı.)
*
Eğitime gelince...
Çok çok çok rutin bir eğitim yılı yaşandı.
Arşivleri taradım, eğitim alanında 'şu güzel şey oldu' diye not düşeyim diye gayret ettim ama, üzülerek söylüyorum çıkmadı.
ÖSS'ye giren 1.5 milyon gençten 1 milyon 120 bini açıkta kaldı.
Okul öncesi eğitim yaşındaki (0-6) 11 milyon çocuktan sadece 213 bini bu imkanı buluyor.
Halen 50-60 kişilik sınıflar, halen branş hocası olmadığı için boş geçen dersler.
Buna karşılık atama bekleyen binlerce öğretmen.
Eğitimin 2000 yılı gerçeği maalesef bu.
Oysa Türkiye'nin önünde duran sorunların temelinde eğitim olduğu ve bu sorunların da ancak eğitimle aşılabileceği bir bilinse...
Galiba bu bilindiği gün, Türkiye'nin geride bırakacağı takvim yıllarının gündem konuları da çok farklı olacaktır.
Hepinizin mübarek Ramazan Bayramı'nı kutluyor, mutlu yıllar diliyorum.
Paylaş