Paylaş
Sömestre tatili olunca herkes bir yana dağıldı. Aslında bizim pek bir yere gitmeye niyetimiz yoktu ama tesadüfler bizi hiç ummadığımız bir yere götürdü. Eşimin iş için Güney Afrika Cunhuriyeti’ne gitmesi gerektiği ortaya çıkınca bir baktık tarih tam da sömestre tatiline denk geliyor. E, her zaman gidilebilecek bir yer değil. Afrika’yı görmek farklı bir deneyim. En çok da oğlumuz bu deneyimi yaşasın diyerek çıktık yola.
9 saatlik Johannesburg uçuşundan sonra 1 saat uçakta bekleme ardından yaklaşık 2 saatlik uçuşla bu kez Cape Town. Çok güzel bir şehir. Doğası, havası, mimarisi ile oldukça farklı. Okyanus kıyısındaki uçsuz bucaksız kumsalları, vahşi kayalıkları ve sarp yamaçlarıyla beğenilmeyecek gibi değil. Lezzetli ve ucuz deniz ürünleri ise cabası. Hani dedim ya, esas amacımız oğlumuzun bu deneyimi yaşamasıydı. Gerçekten de hayatında farklı ve güzel bir seyahat olarak hatırlayacağından eminim. Hep merak ettiği dalga sörfçülerini izlemek, maymunlarla haşır neşir olmak, hiç bilmediğimiz hayvanları doğal ortamlarında görmek hoşuna gitti. Tek hoşuna gitmeyen Güney Afrikalıların futbolla ilgisinin az olmasıydı.
Güney Afrika’da yaşayan birçok Türk var. Hatta İzmirli, Egeli… Yıllar önce Karşıyakalı arkadaşımız Babür Johannesburg’a yerleşmişti, ondan öğrendiğimiz kadarıyla Cape Town’da da bir çok İzmirli varmış.
Tabii, bizim için en özel deneyim Afrika kıtasının en güney ucu olan Ümit Burnu’na gitmekti. Büyük bir doğal yaşam parkının içerisinde bulunan bölgede babunlar, devekuşları, antiloplar serbestçe dolaşıyor. Sahip oldukları doğanın güzelliğinin ve özelliğinin o derece farkındalar ki korumak için her türlü tedbir alınmış. Ümit Burnu birçok denizciye umut olurken bir çoğuna da hüsran olmuş maalesef. Deniz, kayalarla birleşirken öyle bir hırçınlaşıyor ki bırakın denizi, karadan bakmak bile ürpertiyor insanı.
Orada olduğumuz süreç içerisinde gündemle ilgilenmedim, hiç de merak etmedim. Zaten uzaktan bakınca Türkiye’nin, bilinçli bir şekilde ne kadar yapay ve gereksiz konularla meşgul edildiğini görebiliyorsunuz. Önemli olan bunların içerisinde boğulmadan kalabilmek galiba.
Tıpkı Ümit Burnu gibi, büyük bir belirsizlik, çalkantı ve korku yaratan ortamdan dünyanın en büyük umudunu yaratabilmek ve bu umudu gerçeğe dönüştürebilmek aslolan…..
Paylaş