Paylaş
Londra’nın dolayısıyla dünyanın önde gelen iş ve finans merkezi olan City Of London’ın ilk Türk asıllın Belediye Meclis Üyesi olan Edhem aynı zamanda İngiliz - Türk Ticaret ve Sanayi Kuruluşu’nun da ilk kadın başkanı. Bir dönem Cumhurbaşkanı’nın Daily Telegraph gazetesine açtığı hakaret davasını yürüten ve gazeteyi 25 bin Sterlin ceza ödemeye mahkum eden Emma Edhem, başarılı bir avukat olmasının yanısıra birçok alanda yöneticilk yapan çalışkan bir kadın.
- Kendinizden biraz bahseder misiniz?
- Ailem 1950’nin sonlarında Kıbrıs’tan Londra’ya göçetmişler. Annem ve babam Türk. Ben ve kardeşlerim burada doğduk. Abim cerrah, kardeşim işadamı, ben de avukat oldum.
- Birbirinden bu kadar farklı iki ayrı kültürle büyümek size neler kattı?
- Sanıyorum bu hayatımın en büyük zenginliği. Her iki kültürü de kolaylıkla uyum sağlayabiliyorum. İngiltere’de doğdum ve büyüdüm ama Türk kültüründen gelen anne-baba ve aile ortamında yetiştim. Her iki kültürün de en iyi yönlerini kendime ve kişiliğime katmaya çalıştım. Birbirinden bu kadar farklı iki kültürü özümsemek bana gerek iş hayatım gerekse özel hayatımda büyük faydalar sağladı.
LONDRA’NIN EN ÖNEMLİ BÖLGESİ’NİN İLK TÜRK MECLİS ÜYESİ
- Siz avukat olmanızın yanısıra birçok önemli kurum ve kuruluşta çok önemli görevlerde bulunuyorsunuz.
- Türk İngiliz Ticaret ve Sanayi Odası’nın ilk kadın başkanı olarak iki ülke arasında ticareti ve sıcak ilişkileri arttırmayı hedefliyoruz. Burada yatırım yapmak isteyen Türk firmalara ya da Türkiye’de yatırım yapmak isteyen İngiliz firmalara rehberlik yapıyoruz. Birçok önemli ve büyük firma üyemiz. Bu çalışmalar için çok sık Türkiye’ye gidiyorum. Ayrıca İngiltere Azerbaycan Hukuk Derneği, İngiltere Macaristan Ticaret Derneği, City Of London Kız Okulları’nın Yöneticisiyim.
- Siz Türk İngiliz Ticaret ve Sanayi Odası’nın ilk kadın başkanısınız. Hatta başka birçok ilk de var gerçekleştirdiğiniz değil mi?
- Evet aslına bakarsanız kuruluşumuz 36 yıl önce kurulmuş ama bu zamana kadar bir kadın başkan olmamış. Ben bu anlamda ilk olmaktan dolayı çok memnunum. Aslına bakarsanız burada kadın olarak başardığım başka ilkler de var. Londra şehrinin kalbi ve en önemli finans ve iş merkezi olan City of London bölgesinin ilk Türk ve kadın belediye meclis üyesi ve siyasetçisiyim. Hatta şimdi tekrar aynı göreve seçildim.
KADINLAR DÜNYANIN HER YERİNDE DENGELERLE BAŞEDİYOR
- Bir işkadını ve kadın siyasetçi olarak karşılaştığınız zorluklar oluyor mu?
- Belki biz İngiltere’de Türkiye’deki kadınlardan farklı sorunlarla karşılaşıyoruz ama kadın olarak dünyanın her yerinde çeşitli sorunlarla yüzleşmek durumundayız. Buradaki erkekler ayrımcı olmamaya çalışsalar da farklı düşünen birçok insanla karşılaşıyoruz. Ben 24 yıl önce ilk avukat olduğumda koşullar şimdiki kadar adil değildi. Şu an birçok şey değişti. Ama şunu söylemeliyim ki ben çok çok çalıştım ve elde ettiğim birçok başarı için erkek meslekdaşlarımdan daha fazla çaba harcadım. Tüm kariyerim boyunca sadece 2 davayı kazanamadım onların da nedeni müvekkillerimin bana karşı dürüst olmamaları. Bir kadının sorumlulukları erkeklerden çok daha fazla. Benim 2 oğlum ve eşim var. Aile hayatımızı da dengeye tutmaya çalışıyorum. Mutlaka yardımcılarım var ve işlerimi delege etmeye çalışıyorum ama yine disiplinli bir şekilde her şeyi elimden geldiğince kontrol etmeye çalışıyorum. Çalışan birçok kadın tüm bu dengelerle baş etmeye çalışıyor.
TÜRKİYE’DE AİLE İLİŞKİLERİ UZMANLIKTAN ÖNCE GELİYOR
- Yurt dışına ya da özellikle İngiltere’ye yerleşmek ya da iş yapmak isteyen birçok kişi var. Onlara neler tavsiye edersiniz?
- Bence yerleşme fikrinden önce bu ülkelerle iş yapmayı ve buraları daha iyi tanımayı denemeliler. Avrupa’da yaşam her zaman dışarıdan göründüğü kadar ışıltılı değil. Kültür farklılığından, iklim değişikliğine birçok zorluğu var. Mesela İngilizler yağmur altında mangal yapmaya alışıktırlar. İngiltere’nin havası ve ikliminin özellikle güneşli ülkelerin insanlarını ağır bir depresyona sürüklediği söyleniyor. Araştırmalarını çok iyi yapmalılar, iş yapacakları sektörlere iyi bakmalılar. Kültürlere baktığımızda ise İngilizler için iş önce dostluk sonra gelir. Oysa Türkler için dostluk önce iş sonradır. İngilizler iş yapacağı kişinin özel hayatını merak etmez, ailesi, çocukları, nelerden keyif aldığı onları hiç ilgilendirmez. Sadece işe bakarlar. Oysa Türkler iş yapacakları kişiyle mutlaka ahbap olup her şeyini öğrenmek isteyebilirler. Bu İngilizlere uygun bir şey değil çünkü kendileri hakkında da bilgi vermek istemezler. Ayrıca İngilizler bir iş veya anlaşma yapacaklarsa her şeyi en ince ayrıntısına kadar garanti altına almaya çalışırlar. Muhasebecileri, avukatları, danışmanları en baştan itibaren devrededir. Çoğunlukla da firmanın tüm yöneticileri son derece profesyonel ve işinin uzmanı kişilerdir. Oysa Türkiye’de çoğu firma aile üyelerinden oluşur. Maalesef bulundukları yeri hak etse de etmese de oraya getirilmiş aile üyeleri her zaman firma ve iş için yararlı olamayabilirler. Aile üyelerine bu kadar yer verilmesinin nedeni bana göre Türkiye’de iş anlamında büyük bir güven ihtiyacının olması. Fakat bu güveni de çoğunlukla yazılı anlaşmalar yerine el sıkışarak ve yakın akraba ilişkileri içinde kalarak halletmeye çalışırlar. Oysa İngiliz veya Avrupalılar kesinlikle yazılı anlaşmalar ve hukuki belirlemelerle hareket ederler. Bir başka konu ise Avrupa’da marka olmak için Türkiye’de olduğundan daha farklı hareket etmek ve danışmanlık almak gerekli. Sorunları önceden önlemek adına daha fazla danışmanlığa başvurmalılar.
Paylaş