Paylaş
Ailesinin kökenlerinin Alaçatı ve Ayvalık’a dayandığını anlatan Başkonsolos, İzmir’de gördüğü sıcaklık ve yakınlıktan son derece memnun. Türkiye ve Yunanistan’ın kültürel benzerlik ve yakınlıklarını ticari alanlara da taşıması gerektiğini anlatan Papoulia gelecek yıl başlaması beklenen İzmir - Selanik deniz hattının buna hizmet edeceğini ekliyor.
- Daha önce ülkenizi temsilen birçok ülkede görev yapmışsınız. Bildiğim kadarıyla Başkonsolos olarak ilk görev yeriniz İzmir. Bu bizim için son derece anlamlı. Sizin için ne ifade ediyor?
- Bu göreve başlamadan önce bir diplomat olarak, Türkiye – Yunanistan doğalgaz boru hattının yapım ve çalışmalarının ilk aşamasında yer alarak, ikili ilişkilere katkıda bulundum. Bunun içindir ki Yunanistan İzmir Başkonsolosluğu görevi bana verildiğinde bunun benim için güzel bir fırsat olduğunu düşünerek tereddütsüz kabul ettim. Sadece tek bir görev için burada değilim. Yunanistan İzmir Başkonsolosluğu çalışanları ve ben, her iki ülke arasındaki ekonomi, ticari ve kültürel ilişkileri, işbirliğiyle artırarak Türk – Yunan ilişkilerine katkıda bulunmaktır. Şundan kesinlikle eminim ki, tarihi bağları bulunan bu iki komşu ülke, işbirliğiyle fayda sağlayacaklardır. Şu da unutulmamalıdır ki her iki ülkeyi ve toplumu birbirine yakınlaştıran değerler birbirini ayıran değerlerden çok daha fazladır. İzmir’de göreve başlamamla beraber geçen süre zarfında bu fikrimin daha da güçlendiğine inanıyorum.
İZMİR-SELANİK HATTI EGELİ ÜRETİCİYE KOLAYLIK SAĞLAYACAK
- Türkiye ve Yunanistan ilişkilerinin geliştirilmesi adına birçok alanda faaliyetler yapılıyor. Siz bu konuda neler yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?
- Her iki ülke ilişkilerinin son 10 yılda önemli derecede güçlendiğini birçok alanda görmekteyiz. Geniş bir alanda, önemli çalışmalarla enerji ortaklığımız devam etmekle beraber son 10 yılda ticari ilişkilerimizde artış göstermiş, turizm alanındaki işbirliği her iki ülkenin ekonomisine katkı sağlamış, kültürel alandaki işbirliğimiz ise günden güne artmaktadır. Tabii ki benim fikrim ikili ilişkilerde, yakalamış olduğu bu ivme yeterli değildir, işbirliğimiz güçlenerek devam etmelidir. Özellikle ticaret, turizm ve yatırım alanında. Aramızdaki işbirliğinin güçlenerek artması için tüm koşullar mevcut olmakla beraber, önümüzdeki 5 yıl içinde işbirliğimizi artırarak tüm bu alanlarda rakamların en azından yüzde 50 artış göstermesi temennimizdir. İnancım bu hedefin her iki ülke için gerçekçi bir yaklaşım olmasıdır.
- Özellikle ticaret alanında neler yapılmalı?
- Daha önce de söylemiş olduğum gibi, her iki ülkenin ticari alandaki işbirliği son yıllarda önemli derecede artış gösterdi. Fakat daha birçok ticari faaliyet alanı bulunmakta. Özellikle Yunanistan ve İzmir arasında sahil şeridi bakımından gözüken coğrafi yakınlık nakliye ücretleri bakımından kolaylık sağlamakta. Bu çerçevede bölgem dahilimdeki tüm odalarla sıklıkla görüşmekle beraber ikili ilişkilerimizi yakın tutmaktayız. Tabii ki bu çalışmalarımız Yunanistan’daki tüm odalar içinde geçerlidir. İlk geldiğim andan itibaren, karşılıklı olarak her iki tarafın ilgi ve beklentilerine tanık oldum. Önümüzdeki sene başlaması beklenen İzmir – Selanik deniz hattı, ticaret anlamında her iki taraf içinde önemli katkı sağlayacaktır. Örneğin İzmir civarında iş yapan sebze ve meyve ihracatçıları yeni başlayacak bu deniz hattı sayesinde ürünlerini tek bir seferde güney doğu Avrupa’nın merkezine taşıyabilecekler. Gerek ekonomi gerek çevresel anlamda hattın fayda sağlayacağı kesin olmakla beraber (nakliyede karayolu yerine deniz yolunun tercih edilmesiyle) uzun yıllar önemini sürdürmeye devam edecektir. Aynı şekilde bu deniz hattıyla Yunanistan’daki ve Avrupa’daki üreticiler ürünlerini diğer nakliye tercihleri yerine çok daha uygun fiyat ve koşullarda İzmir ve Türkiye pazarına ulaştırabileceklerdir. Aynı zamanda İzmir – Selanik arası hava yolu hattının tekrar devreye girmesi ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin üstünde çalıştığı İzmir – Çeşme – Chios ve Midilli – İzmir arası direkt deniz hattı önemle üstünde durduğumuz konulardandır.
AİLEMİN KÖKENLERİ DE İZMİR VE ÇEVRESİNDEN
- İzmir sadece konum olarak değil, kültür olarak da Yunanistan’a son derece yakın bir şehir. Siz bu konuda neler söyleyeceksiniz?
- İzmir şehri Yunan halkının kalbinde olan bir şehir. İçinde benim de bulunduğum Yunanistan halkının büyük bir bölümünün aile kökenleri İzmir ve çevresine dayanmaktadır. Bunun içindir ki İzmir her iki ülke ve halk için tarihi ve güçlü bir bağlantı noktasıdır. Aramızda benzerlik gösteren tarihi ve kültürel bir miras bulunmakta, özellikle bu yakın adalarda, İzmirde ve kıyı şeridindeki yerleşimlerde açıkça görülmekte. Ege’nin her iki yakasında yaşayanlar karakteristik ve mental benzerlikler taşımaktadır. Bence her iki yakanın en önemli karakteristik özelliği misafirperverliktir. Kişisel olarak gelmiş olduğum ilk andan itibaren gerek şehrin ileri gelenleri, gerekse şehrin sakinleriyle yapmış olduğum görüşmelerde bu sıcaklığı yakından hissettim.
- İzmir’de görev yapan bir kadın konsolos olmanız çok özel ve anlamlı bir gelişme. Kadınlar konusunda ne gibi çalışmalarınız var?
- Kültürel alanda bu konu ile ilgili birçok çalışma gerçekleşti, önümüzdeki zaman dilimin dede artarak devam edecek. Amacım kadın kuruluşlar arasında işbirliğini gerek Yunanistan gerekse İzmir ayağında destekleyerek güçlenmesine katkıda bulunmak olacaktır. Bunlar kültürel, ticari akademik seviye ve alanlarda olabilir. Aynı zamanda tarımsal kooperatif alanında kapsayabilir. Geçtiğimiz aylardaki en önemli önceliğim, Yunanistan’ı gerek turistlik, gerekse ticari anlamla ziyaret etmek isteyen Türk vatandaşlarının artan orandaki vize başvurularına memnuniyette karşılık verebilmekti. Başvuru ile vize teslimatı arasındaki süreyi minimuma düşürerek bunu başardığımıza inanıyorum. Ekim sonu itibari ile vize başvurularında azalma oluyor. Bundan sonraki dönemde kadınlar arası toplulukların işbirliği ve organizasyonlar öncelikli konularımdan biri olacak. Aynı şekilde İzmir ve çevresindeki tüm odalarla, ortak fikir birliği içerisindeki çalışma ve faaliyetlere devam ederek her iki ülkenin ekonomi ve ticari alanındaki işbirliğine katkıda bulunmaya devam edeceğiz.
YUNANİSTAN VE TÜRKİYE TÜM KOMŞU ÜLKELERE ÖRNEK OLACAK
- Sizin eklemek istedikleriniz neler?
- Ben her fırsatta Yunan vatandaşlarına İzmir ve çevresini ziyaret etmeleri için tavsiyede bulunmaya devam edeceğim. Buraların doğal güzelliklerini, tarihi alanlarını ve kültürel zenginliklerini tanımaları açısından tavsiyede bulunacağım. Tabii ki her iki ülkenin karakteristik özelliği olan misafirperverliğinizden de bahsetmeyi unutmuyorum. Şunu tekrar vurgulamak isterim ki her iki yakanın yatırım alanlarında, turizm ve ticaret alanında yakalayacağı güçlü işbirliği her iki yakaya büyük fayda sağlayacaktır. Çünkü bu yönde çalışmaların artması için birçok neden bulunuyor. Yunanistan ve Türkiye yaşayarak tüm komşu
MÜLTECİ KRİZİNDE EN ÇOK BEDEL ÖDEYEN ÜLKELER SİZ VE BİZİZ
- Özellikle vize ve dolaşım serbestisi halkımızın en çok merak ettiği konu. Bu konuda söyleyebileceğiniz bir şeyler var mı?
- Bu talebin gerçekleştiği ilk andan itibaren Yunanistan Cumhuriyeti, gerek vizesiz seyahat, gerekse Türk vatandaşlarının Schengen bölgelerinde serbest dolaşımı için bu talebi içtenlikle desteklemiştir. Şu bir gerçektir ki eğer vize muafiyeti gerçekleşirse, bu her iki ülke insanını bir birine daha da yakınlaştıracaktır, özellikle turizm ve ticaret alanında. Umuyorum ki Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Birliğiyle görüşmeleri en kısa zamanında olumlu olacaktır.
- Mülteciler konusu hem Türkiye’nin hem de Yunanistan’ın aynı oranda sıkıntı yaşadığı bir konu oldu. Duyarlılık anlamında da her iki ülke de aynı doğrultuda davrandı ve dayanışma gösterdi. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?
- Hiç şüphe yok ki son yılarda meydana gelen mülteci krizinde en çok bedel ödeyen iki ülke Türkiye ve Yunanistan halen bu bedeli ödemeye devam etmekteler. Biz bu bedeli kuzey bölgemizde ki adalarımızda turizm sezonundaki yaşanan düşüşle ödemiş bulunduk tabiî ki Türkiye sahil şeridi de aynı sıkıntıyı yaşadı. Bu herkesin bildiği bir durum.Geniş bir coğrafyada trajik olaylara sahne olan, acı ve sıkıntılar yaşayan bu insanlara karşı her iki ülke ve her iki halk duygusal bir dayanışma göstermiştir. Ancak mülteci konusu başlı başına global bir konudur. Uluslar arası topluluk konum etki ve boyutlarını zamanında algılamalı ve daha önce harekete geçmeliydi. Gereken tedbirler önceden alınıp, zamanında eylem ve girişimlerle bu konuda çalışmalar yapılabilirdi. Mültecilerin evlerine, ülkelerine dönmeleri için tek bir çözüm yolu bulunmaktadır. Bu da Suriye ve çevresinin biran önce normalleşme sürecine girmesidir.
Paylaş